Economist dergisinin bu haftaki sayısında yer alan "Fırtınadan Sonra" başlıklı yazıda Adalet ve Kalkınma Partisine (AKP) açılan davanın sonuçlanmasından sonra yaşanan gelişmeler değerlendiriliyor.
"Fırtınadan sonra"
Anayasa Mahkemesinin verdiği karar sonrasında iş çevrelerinin rahatladığını ve alınan bu kararın ekonomik güvene yardımcı olduğu söyleniyor. Fakat reform yapılmazsa bu güvenin kısa süreli olabileceği uyarısında bulunuluyor.
Global kredi dalgalanmaları ve artan petrol fiyatlarının, gelişmekte olan pazarları olumsuz etkilediği, Türkiye'de büyük cari hesap açığı bulunmasının durumu daha hassas hale getirdiği belirtiliyor.
Ekonomi bakanı Mehmet Şimşek'in bu yılın zor bir yıl olacağı fakat her şekilde reformların devam edecek olduğu yönündeki görüşlerine yer verilmiş.
Yaşanan politik krizin şimdilik atlatıldığını ancak AKP'nin laiklik karşıtı direnişinin devam edip etmeyeceğinin belirsiz olduğunun söylendiği yazıda ayrıca bütün gözlerin Genelkurmay Başkanı olan eski Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'da olduğu belirtiliyor
Yüksek Askeri Şura'da hiçbir ihraç kararının çıkmamasını "umut veren bir işaret" olarak yorumlayan dergi Başbuğ hakkında da bir değerlendirmede bulunuyor.
"Sessiz ve soğuk bir kişilik olan Başbuğ, eski moda bir laik. Ama bir farkla. Başbuğ'un, Türkiye'ye 1984'teki başlangıcından bu yana 120 milyar dolara mal olduğu belirtilen Kürt isyanı konusundaki yeni fikirleri memnuniyetle karşıladığı ve bu kronik sorunun sadece güçle çözülemeyeceğini anladığı söyleniyor."
Ekonomik açıdan daha büyük risk oluşturanın hükümetin kendisi olabileceğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, temize çıkmış olmanın verdiği güvenle, başarısızlıkla sonuçlanan üniversitelerdeki türban yasağını kaldırma girişiminde olduğu gibi laik kesimleri provoke etme konusunda ısrarcı olabilir."
Economist dergisi, bazı kesimlerin de hükümetin Mart'ta yapılacak yerel seçimler nedeniyle, popülist bir ekonomi politikası uygulayabileceğinden kaygı duyduğunu vurguluyor;
"AKP'nin bu seçimde, biri laikler, biri de Kürtler tarafından yönetilen iki büyük şehir İzmir ve Diyarbakır'ı da alma iddiası duruma yardımcı olmuyor. Birçok kişi hükümetin ekonomik popülizme kayabileceğinden kuşkulu. Merkez Bankası'nın enflasyonu tek haneli rakamlarda tutmaya çabaladığı bir sırada, Kürtler'in çoğunlukta yaşadığı yoksul güneydoğu bölgelerine yönelik 12 milyar dolarlık bir yatırım paketi açıklandı."
Son olarak iş çevrelerinin başlıca endişesinin hükümetin kendine fazlaca güvenerek birçok konuda ısrarcı olmaması yönünde olduğu belirtiliyor.(EY/EZÖ)
Ece Yıldız Economist ve bbc.türkçeden derleyip çevirdi.