Bir toplumun temel düzenini belirleyen toplumsal sözleşmeler Anayasalar'dır. Bu normlar insan hak ve özgürlüklerinin elde edilmesi veya genişletilmesi için devlet gücünü kullananlara karşı ve siyasal gücün yetkilerini sınırlamak amacıyla yapılan yasal düzenlemedir.
Çağdaş bir yönetim veya hukuk devleti denilince yasama ve yürütme erkinin bağımsız yargı tarafından denetimi ile temel hak ve özgürlüklerin korunması anlaşılır. Bu hak ve özgürlüklerin ne kadarından vazgeçtiğiniz veya hangi haklarınızın devlet gücünü kullananlara karşı genişletilerek tanımlandığı ise Anayasa'ya bakılarak saptanır.
Özgürlüklere dayalı ve demokrasiyi içine sindirmiş Anayasalar'ın en önemli özelliği insanın "devlet” için değil, devletin “insan” için var olduğunu kabul ederek yapılmış yasal düzenlemeler olmalarıdır. Demokratik, laik, hukuk devleti insan hak ve özgürlüklerini korumak ve yaşama geçirmekle yükümlüdür. Aksine düzenleme olabilir mi?
12 Eylül hukuksuzluğuyla yüzleşmedik...
Demokrasiye ve devlet yönetimine el koyanlar istediklerini yapabilir mi? 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle aksine düzenlemeler yapılmış ve devlet yönetimine el koyanlar istediklerini yapmışlardır. 12 Eylül hukuksuzluğu ile yüzleşmemiş bir ülke olarak Türkiye’de; bu düzenin zihniyeti ve 12 Eylül hukukunun varlığı, başta 1982 Anayasası olmak üzere sürmektedir. En önemli kanıtı vazgeçilemeyen Geçici 15'inci maddedir.
Sayın Prof. Dr. Bülent Tanör’ün altını çizerek ifade ettiği gibi; 1982 Anayasası'nın hakim kıldığı görüşe göre, ülkemizde Türkiye'ye özgü demokrasi anlayışı geçerli olmuştur. (Cumhuriyet. 13.02.2000 Bülent Tanör’le yapılan Söyleşi. Leyla Tavşanoğlu) Nitekim 1982 Anayasası'nın “Başlangıç” bölümünde yer alan ''Bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi'' deniliyor.
O halde anlaşılması gereken “herhangi bir hürriyetçi demokrasi değil”, bu anayasa ile sınırları çizilmiş “demokrasi”dir. Ayrıca ''Onun icapları belirlenmiş hukuk devleti'' deniyor, Yani, hukuk devleti, ya da demokrasi denilmiyor. Kuşkusuz bu yaklaşım 1982 Anayasası'nın karakterine çok uygundur. Çünkü sürekli sorun üreten bu Anayasa'nın bizatihi kendisi demokrasi ve hukuk devletiyle uzlaşmayan noktaları içinde barındıran bir Anayasadır.
Değişiklikler bile değiştirmedi
Kuşkusuz ilk kabul edildiği tarihten bu güne geçirdiği” değişikliklerle”, bu gün dahi şikayetçi olduğumuz bu Anayasa; 1982 yılında kabul edilen Anayasa değildir artık. Ancak karakteristik özelliklerini yapılan değişiklikler bile değiştirememiştir.
TTB'nin yeni Anayasa fikri önerisi
Türkiye Barolar Birliği tarafından 9-13 Ocak 2001 günleri arasında düzenlenen Anayasa Kurultayı'ndan sonra “yeni bir Anayasa” için hazırlık yapılması fikri doğmuştu. TBB tarafından kurulan Komisyon Anayasa Önerisi hazırlamıştır. Birlik bu öneriyi 12 Eylül 2001’de yapılan basın toplantısı ile açıklamıştır. Ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi –Gerekçeli- 2001” başlığıyla kitap olarak da yayınlanan (TBB Yayın No: 14 Ankara III Basım 2002.) bu “öneri”nin üzerinden geniş bir tartışma ortamı yaratılamadı. Ama 1982 Anayasası için 2007 yılında seçimlerden önce ve seçimlerden sonra tartışmalar yeniden başladı.
Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulan Komisyon'un hazırladığı Anayasa Önerisi’ne 2007 yılında yeniden bakacak olursak; örneğin ifade özgürlüğü ile ilgili madde önerisi değerlendirilebilecek özelliklere sahiptir. Belki bu Anayasa Önerisi ile tartışma yaratılarak, çağdaş ve demokratik toplum düzenine uygun laik, demokratik hukuk devleti ilkelerine göre yeniden Anayasa maddeleri yazılabilir…
Anayasa Önerisi’nde II Bölüm “Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar” başlığı altında düzenlenmiştir. II Bölümün içinde “Bireyin Özgürlükleri” olarak sayılan özgürlüklerin arasında ve (B) başlığı altında yer alan düşünce ve anlatım özgürlüğü ile ilgili olan madde önerisi örnek olması açısından aşağıdaki gibidir.
Düşünce ve Anlatım Özgürlüğü (Öneri)
Madde 27- Herkes, düşünce ve anlatım özgürlüğüne ve hukuken geçerli tüm araç ve yollardan yararlanarak bilgilere ulaşma hakkına sahiptir.
Kimse hangi nedenlerle ve amaçla olursa olsun düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri nedeniyle kınanamaz, ayırıma bağlı tutulamaz ve suçlanamaz.
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına ya da toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu özgürlükler, resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber alma, düşünceleri öğrenme ve yayma serbestliğini de kapsar.
Bu özgürlüklerin kullanılması; savaş propagandası, ayırımcılık, düşmanlık, şiddete yol açan ulusal, ırkçı ya da dinsel nefret savunuculuğunun önlenmesi amacıyla sınırlanabilir. (Age.Sayfa25-26)
Eğer katkı isterlerse...
Eğer Anayasa maddeleri üzerinde yeniden bir tartışma başlatılacaksa; eğer 1982 Anayasası ortadan kaldırılmayacaksa, 2001 yılında Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulan Komisyon tarafından hazırlanan Anayasa Önerisi’nin yeni tartışmalara ve yeniden oluşturulacak taslağa katkıda bulunabileceği görüşündeyim. Eğer katkı isterlerse... (Fİ/NZ)