Belge Uluslararası Yayıncılık kurucusu Ayşe Nur Zarakolu 2001 yılı kışında Padova Kenti tarafından "Giusta del Mondo" ilan edildi. Yani "Dünyanın Doğru Kadını"...
O yıl Padova kentinde bir "Doğrular" (ya da Vicdanlılar) Bahçesi kurulacağı ve dünyanın halkları arasında jenosit sırasında vicdan sahibi olarak kalmayı başaran insanların anısını yaşatmak için, onlar adına birer ağaç dikileceği açıklandı.
Doktorlar 2001 yazında Ayşe Nur Zarakolu'na 6 ay ömür biçmişlerdi. Biz inanmıyorduk ama saatin tiktakları acımasızca işlemeye devam ediyordu. Ayşe Nur'un artık seyahat yapması, törene katılıp konuşma yapması olanaksızdı. O da yazılı bir mesaj iletecekti. Yanlış ile doğrunun karıştığı dönemlerde, milyonlarca insanın ölümünün kararlaştırıldığı bir dünyada, sorumluluk üstlenmek ve "hayır" demek o kadar kolay değildi. Ama Ayşe Nur, etik olarak insanlığa karşı işlenen suçlara "hayır" demenin zorunluluğunun altını çizdikten sonra, bunun mümkün olduğunu açıklıyordu. Yalan ve inkara karşı, hakikati dillendirmenin sadece bir aydın olma değil, "insanlığını koruyabilme" şartı olduğunu da vurguluyordu.
1968 yılında duymuştum aslında ilk kez "Doğru[insan]lar" [1] sözcüğünü. Yani "Les Justes", anlatılması zor bir sözcük; "Vicdanlılar", "Vicdan Sahipleri", "Vicdanını Koruyanlar" diye de aktarılabilir. İtalyanlar "Giusti" diyor, İngilizler "Justs" ya da "Rightous"...
Bu, Albert Camus'nün bir oyununun adıydı, 1905 Rus Devrimi sırasında, tiranlığa karşı düzenlenen bir şiddet eyleminin etik boyutunu tartışıyor ve eylemcinin nasıl, "evet" ile "hayır" deme ikilemi karşısında kaldığını sorguluyordu. En kutsal ideal için de olsa, bazen etik açıdan, "evet" ya da "hayır" deme ikilemi içinde kalabilirdiniz. Zulme karşı bir "devrim" uğruna bile olsa, "suç" işleme hakkınız olabilir miydi?
Arkadaşım Masis Kürkçigil ile bu oyunu kendi fakültemizde sahnelemek istemiştik.
Demek ki kafamızı o sıralarda meşgul eden bir sorunmuş.
"Eylemin" ne zaman meşru olacağını, ne zaman meşruluğunu yitireceğini sorgulamayı anlamlı bulmuştuk.
Olayın başlangıcı ise, 1953 yılında soykırım kurbanları anısına Kudüs'te bir Soykırım Müzesinin, Yad Vashem'in kuruluşuna dayanıyor. Naziler Yahudi halkına karşı Holokost'u başlattıklarında, hayatlarını riske atarak onların elinden insanları kurtarmaya çalışanlar da unutulmasın isteniyor. Bu insanlar İbranice "khassiday umot ha-olam" olarak adlandırılıyorlar, "yani dünya aleminin vicdanlı insanları" [the righteous among the nations]. Bunlardan saptanabilenlerin adları bir duvarın üzerine nakşediliyor. Daha sonra isimler çoğalınca, bir "bahçe" oluşturulmasına karar veriliyor.
Bugün Kudüs yanında, Saraybosna ve Padova kentinde de bir "Doğrular Bahçesi" oluşmuş vaziyette.
Padova'daki bahçe ve anıt 2008 yılında açıldı. Bahçede dört önemli soykırımın "Doğru İnsanlarına" yer veriliyor: Yani Ermeni Metz Yeghern, Yahudi La Shoah, Ruanda ve Bosna Jenositleri konusunda vicdan taşıyıcılarına...
2008 yılında Metz Yeghern için, yani Ermeni Soykırımına ilişkin olarak üç kişi için ağaç ve demir bir levha dikildi. Giacomo Gorrini, 1915 yılında İtalya'nın Trabzon Konsolosu idi. Orada yaşananlara ilişkin en önemli tanıklardan biri olacak, çocukların hayatını kurtarmaya çalışacaktı. Onun anısına bir alıç ağacı dikilecekti, yani "crataegus crusgalli" Latince adıyla... Ermeni tabusunu ilk kez Türkiye gündemine taşıyan Ayşe Nur Zarakolu anısına ise, bir dut ağacı, yani "morus alba". Savaşı ve 1915 tehciri yılında yaşananları fotoğraflayan ve öyküleştiren Arnim Theofil Wegner [2] için de, bir kiraz ağacı, yani "prunus avium". Aynı yıl Boşnak öğrencilerini kıyımdan kurtaran bir Sırp öğretmen olan Lazar Manojloviç için ise defne ağacı, yani "laurus nobilis"...
2009 yılında Ermeni soykırımının Doğru İnsanı olarak Hasan Amca [3] ile Jacob ve Elizabeth Künzler için ağaç dikilecekti. İttihat karşıtı bir Çerkes subay olan Hasan Amca, Suriye'de birçok insanın hayatını kurtarmaya çalıştığı gibi, Alemdar gazetesinde de gerçekleri açıklamıştı. Yurtdışına sürgün edilen Hasan Amca ancak 1950'li yıllarda ülkeye dönebilecek, "Doğmayan Hürriyet" [4] adlı kitabında İttihat Terakki Partisi'nin nasıl 1908 Devrimi'nin ideallerine ihanet ettiğini anlatacaktı. Künzler ailesi ise 1915 yılında Urfa yöresinde birçok insanın hayatını kurtarırken, "Kan ve Gözyaşı Ülkesinde" [5] adlı kitabında da tanıklıklarına yer verecekti. Hasan Amca için Çin armudu ağacı, yani "pyrus calleryana" ve Künzlerler için ise bir Trabzon hurması ağacı, yani "dio spyros kaki" dikilecekti.
2010 yılında ise 1915'e ilişkin saptanan isimler, hakikat uğruna yaşamını yitiren Hrant Dink [6] ve o dönemin en önemli tanıklıklarından birini yapan, Gomitas Vartabed'in [7] yaşamının kurtulmasında katkısı olan Amerikan büyükelçisi Henry Morgenthau [8] olacaktı. Hrant Dink için bir ayva ağacı, yani "cidonia oblanga" ve Morgenthau için ise bir armut ağacı, yani "pirus communis" dikildi.
2011 yılında 1915 jenosidinin "doğruları" olarak, Fransız yazarı Anatole France ve "Anneannem" [9] kitabının yazarı Fethiye Çetin seçilecekti. Anatole France ve Fethiye Çetin için de ayva ağacı yani "cydonia oblanga" dikilecekti.
Nihayet, 2012 yılında ise Ermeni soykırımına ilişkin "Doğrular" olarak Ragıp Zarakolu [10] ve Suriye'de bir çok insanın yaşamını kurtaran Fayez El Hüseyin için ağaç dikildi. Zarakolu için dut ağacı [morus alba] ve El Hüseyin için ise bir süs kirazı ağacı [dio spiros kaki] kök salacaktı Padova'daki Il Giordino dei Guisti del Mondo'da [Dünyanın Doğru İnsanları Bahçesi]...
Donatelli'nin devasa at heykelinin yeraldığı 800 yıllık Padova Kent Yönetimi binasının tüm duvarları fresklerle kaplı olan devasa salonunda düzenlenen törende, bakır kakma Padova kent madalyonu alanlar birer konuşma da yaptı. Benim Türkçe yaptığım konuşmayı Venedik Üniversitesinden Prof. Dr. Levon Zekiyan [11] İtalyancaya tercüme etti.
Amaçlarının "gençlere örnek davranışlar konusunda fikir vermek" olduğunu belirten Bilimsel Komite Başkan Vekili Prof. Giovanni Pisani ise, "Gençlere kötülüklere hayır, hayata evet deme alternatiflerinin varlığını göstermek istedik" dedi. Parkta dört soykırım olayının ele alındığını belirten Pisani, "Ancak binlerin değil milyonların öldürüldüğü olaylarla ve bunlarla ilgili birebir insanların hayatını kurtaran veya kültürel geleneklere karşı savaşarak gerçeklerin önünü açan kişilerle başladık" diye konuştu.
"Bizim burada işlevimiz ne tarihçilik ne de politika"... Ermenilere zor zamanlarında yardım eden tüm Türkleri bu parkta görmeyi isteriz. Bu bizim doğru olanı gösterme fikrimiz. Biz tarih veya politika değil, insanlık adına bir şeyler yapıyoruz" dedi. Pisani, parkta farklı meyve ağaçları dikildiğini belirtirken, "Böylece ağaçların orada bulunma amacını oluşturan yeni kuşaklar, meyvelerini de tadabilecek. Ağaçların hemen önüne yerleştirilen anıt da baskı altında ne yapacağını, hangi yöne gideceğini bilemeyen insanları sergiliyor. Ancak ağaçlarımız büyüdüğünde bu anıtı gölgede bırakacak ve bu iyilikle doğruluğun her zaman kazandığı mesajını verecek" dedi.
Ertesi gün ise, Prof. Pisani ile birlikte, Tito Livio Lisesinin tarihi binasında öğrencilerle söyleşi yaparak, deneyimlerimizi aktardık ve öğrencilerin sorularını yanıtladık.
[1] Albert Camus, Doğrular, Türkçesi : Ferid Edgü, Yaba Yayınları 2003
[2] Türkçedeki tek çevirisi: Arnim T. Wegner, Çanakkale Kedileri, Türkçesi Nesrin Oral, Belge Yayınları, 2008.
[3] Hasan Amca'nın 1915 tanıklığı için bkz: Raymond Kevorkian, Soykırımın İkinci Safhası, Türkçesi: Naringül Tateosyan, Belge Yayınları 2011.
[4] Hasan Amca, Doğmayan Hürriyet / Bir Devrin İçyüzü 1908-18, Engin Yayınları 1995.
[5] Bk. Jacob Künzler, Kan ve Gözyaşı Ülkesinde, Belge Yayınları 2012
[6] Bk. Hrant Dink, Bu Köşedeki Adam, H.Dink Vakfı 2009.
[7] Bk. Aram Andonyan, Gomidas Vartabet ile Çankırı Yollarında, Türkçesi: Ali Çakıroğlu, Belge Yayınları 2012.
[8] Büyükelçi Morgenthau Anlatıyor, Türkçesi: Attila Tuygan, Belge Yayınları 2006.
[9] Fethiye Çetin, Anneannem, Metis Yayınları 2004.
[10] Bkz: Ragıp Zarakolu, Sivil Toplumda Türk Ermeni Diyaloğu, Pencere Yayınları 2009.
[11] Bkz: Levon Zekiyan, Ermeniler ve Modernite, Aras Yayınları 2001.