Tartışma Türk basınında da salt teknik yönüyle işlenip sanki basit bir etik tartışmasıymış gibi sunuldu. Kimi anlı şanlı kalemlerin konu hakkındaki cehaleti ise herhalde normal!
Önce kısaca olayın özünü aktaralım:
İngiliz istihbarat örgütleri, hükümete, işgalden önce, Irakın nükleer kapasitesi hakkında bir rapor hazırlıyor. Raporda Saddam Hüseyin rejiminin nükleer silahları geliştirmek amacıyla Nijerden bazı yasak kimyasal maddeleri gizlice satın almış olabileceğini öne sürülüyor. Ayrıca da Irakın kitle imha silahlarını 45 dakikada devreye sokabilecek altyapı ve kapasiteye sahip olabileceği iddia ediliyor.
İstihbarat örgütlerinin bu raporu, İngiliz Savunma Bakanlığı silah uzmanı Dr. David Kellynin de incelemesinden geçiyor. Ve Dr. Kelly, raporun istihbarat örgütünden çıkıp hükümete ulaşması ve sözkonusu raporun Blair yönetimi tarafından kamuoyuna açıklanması sürecinde bazı bilgilerin cilalandığını, abartıldığını saptıyor ve bu görüşünü, BBCden iki muhabirle yaptığı görüşmelerde açıklıyor.
BBC de kaynağın adını belirtmeden yayınladığı haberlerde, hükümetin, istihbarat raporlarını abarttığını, üst düzeyli bir resmi yetkiliye dayanarak bildiriyor. Bu süre içinde, İngiliz Savunma Bakanlığı, Dr. David Kellynin adını basına sızdırıyor.
Kelly, Avam Kamarasının özel bir komisyonunda konuyla ilgili bazı açıklamalar yapıyor. Ve kısa bir süre sonra da evinin civarında ölü olarak bulunuyor. Kellynin ölümü, Blair hükümetinin vahim bir şekilde suçlanmasına neden olurken hükümet ve bazı medya organları BBCyi de suçluyor.
BBC, yaptığı resmi açıklamada, haberini ve muhabirini koruyor ve haberin ana kaynağının Kelly olduğunu açıklıyor. Hükümet, bunun üzerine bağımsız bir yargıcı, Lord Huttonu sözkonusu ölümü soruşturmakla görevlendiriyor.
İnişe geçmişken Tony Blair...
Gelelim şimdi bir kaç temel soruya:
* Dr. Kelly olayı ne zaman, hangi koşullarda patlak verdi?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı George W. Bush Irakdaki geniş çaplı çatışmaların büyük ölçüde bittiğini, yani aslında savaşın sona erdiğini resmen ilan ettiği 1 Mayıs 2003 den sadece iki buçuk ay sonra, ABD işgal ordusu yeni başkomutanı John Abizeid Irakta bir gerilla savaşıyla karşı karşıyayız dedi.
ABD, Garner ve Bremere rağmen, işgal altındaki Irakta ne kamu düzenini sağlayabildi ne de yeniden inşaya başlayabildi. ABD işgali meşrulaştırmak ve Irak direnişiyle tek başına mücadele etmemek için, Hindistan ve başka ülkelerden refüze oldu, Birleşmiş Milletleri (BM) devreye sokmaya çalışıyor. Son 3 ay içinde işgal kuvvetlerine toplam 600 saldırı yapıldı. Washingtonda Bushun azledilmesi, Londrada Blairin istifası giderek daha çok kişi ve çevre tarafından talep ediliyor. İngiliz bir gazeteci Blaire, Elinizde kan var mı Sayın Başbakan? diye sorabiliyor bu aralar.
Tüm bu olgular Kelly olayıyla ilgili. Çünkü eğer, herşey ABD-İngilterenin istediği şekilde gelişmiş olsaydı, yani Irakda kitle imha silahı bulunmuş olsaydı, Irakda direniş olmasaydı, Washington ve Londrada savaş konusunda itiraz sesleri yükselmeseydi, Kelly olayı hem patlak vermezdi, verse de önemsizdi.
Memurun da üstüdür gerçek
* Bir bilim adamı ve bir gazetecinin temel sorumluluğu nedir?
Dr. Kelly, silah uzmanı, işinde başarılı, çevresinde dürüst bir insan olarak tanınan bir bilim adamı. Dr. Kelly, BBC muhabirleriyle yaptığı görüşmelerde, gözden geçirdiği resmi istihbarat raporlarında yer alan nükleer silahlarla ilgili bilgilerin, bilimsel açıdan yanlış ya da kuşkulu olduğunu görünce, ulusal çıkar, bakanlığın prestiji, iş-kariyer-makam endişesi gibi anlamsız kaygılara ve engellere aldırmadan gerçeği olduğu gibi BBC aracılığıyla kamuoyuna yansıtıyor.
Keza BBC muhabiri de, Dr.Kellynin verdiği bilgileri doğruladıktan sonra yayınlayıp Blair yönetiminin istihbarat raporlarını abarttığını ortaya çıkarıyor. BBCnin de hükümeti, ulusal çıkarı, askeri sırrı korumak gibi bir endişesi, kaygısı yok.
BBC de esas olarak ve ilk önce gerçeğe karşı sorumlu. Bu nedenle Dr.Kelly olsun BBC olsun burada üstlerine düşen görevi yerine getirmişler, sorumluluklarını üstlenmeyi bilmişler. Bu bağlamda Dr.Kellyye Köstebek demek, Savunma Bakanlığının terminolojisini ve bakış açısını onaylamak anlamına gelir. Dr. Kelly Köstebek değil, kamu yararı açısından gerekli olan bir bilgiyi teşhir etmiş dürüst bir bilim adamı.
* BBC neden eleştiriliyor?
Gelişmeleri BBCnin İnternet sitesiyle BBC World TVsinden izlemek yetersiz. Çünkü BBC bizatihi kendisinin taraf olduğu bir haberde, kendisini uzun uzun savunmak, rakibini yıpratmak gibi bir suçlamayla karşı karşıya kalmamak için azami tedbirli davranıyor. Olgusal aktarıyor gelişmeleri.
Guardian, İndependent, Times ve Telegraph gazeteleri ise bizatihi taraf olmadıkları için daha rahat davranabiliyor ve BCCde yayınlanmayan bir çok bilgi ve bakış bu gazetelerde yer alabiliyor. BBCye yönelik üç suçlama var:
- Haber kaynağını koruyamadı
- Dr. Kellynin açıklamalarını tam olarak aktarmadı
- Blair yönetiminin uzlaşma önerisini redetti
Bu üç suçlamaya tek tek bakalım şimdi:
- BBC aslında haber kaynağını, yani Dr. Kellyyi sonuna kadar korudu. Dr. Kellynin adını yazılı basına ilk kez Savunma Bakanlığı sızdırdı. Çünkü Bakanlık, kendi danışmanının hükümeti güç duruma düşürecek bir bilgiyi basına sızdırmasından rahatsız olmuştu. BBC, Dr. Kellynin ölümünden sonra ve ailesinin onayını alarak, Dr. Kellynin ana haber kaynağı olduğunu açıkladı. Haber kaynağı kişinin adını, öldükten sonra açıklamak sadece bir dürüstlük gereği. BBC, haber kaynağını Dr. Kellynin ölümünden sonra da gizlemeye devam etse, şaşırtmaca yapan, oyun oynayan bir konuma düşecek.
- Dr.Kellynin özel komisyonda verdiği bilgiler ile BBCye verdiği bilgiler arasında bazı çelişmeler var. Bu nedenle BBC muhabirinin Dr.Kellynin açıklamalarını tam olarak yansıtmadığını savunuyor bazı gazeteciler. Hutton Komisyonu bu sorunu çözebilir mi bilinmez, çünkü BBC muhabirinin notları var ama Dr.Kelly artık konuşamayacağına göre...
- Dr.Kellynin adı basına sızdırıldıktan sonra Blair yönetimi, zaten bir süredir anlaşmazlık halinde olduğu BBCye gizli bir uzlaşma çağrısı gönderiyor. BBC bu uzlaşmayı redediyor. Çünkü BBC, haberinin doğruluğunu savunmaya devam ederken, hükümetin elindeki çeşitli yasal ya da gayrimeşru yol ve yöntemlerle BBCyi geri adım attırma niyetini seziyor. Daha da önemlisi artık kamuoyu önünde başlayıp süren bir tartışmayı kapalı kapılar ardında başka bir mecaraya sürüklenmesine izin vermenin doğru olmadığına inanıyor.
Hutton Komisyonu neyi araştıracak?
Dr.Kelly olayını iktidar-medya, medya-haber kaynağı ilişkileri, medya etiği, intihar mı cinayet mi gibi farklı perspektiflerden ele alıp değerlendirmek mümkün. Oysa ki meselenin özü Irak savaşının yasadışı, gayrimeşru ve haksız özü üzerinde odaklanmalı.
Blair bu ölümden sorumlu olmadağını ayrıca da istifa etmeyi düşünmediğini açıkladı. (Hep böyle başlar zaten!). Ancak Blairin hala önemli bir endişesi var: Dr.Kelly olayı aslında basit bir ağaç, ama bu ölümü soruşturmaya başlayan Hutton komisyonu olsun ya da İngiliz Parlamentosu, kamuoyu ve medyası olsun, bu intihar meselesini aşıp, işi savaşın gerekçesi yani ormana kadar götürür mü?
Ve aslında Dr.Kelly olayı tek başına hiçbir anlam ifade etmiyor. Hutton Komisyonu 6 ila 8 hafta içinde, hükümet, savunma bakanlığı, BBC ve istediği kişi ve kurumu davet edip bilgi toplayacak, sonra da raporunu Başbakana verecek.
Hutton Komisyonunun raporu yayınlandığında anlayacağız: Bu, ya sıradan bir karakol komiserinin bulunan bir ceset hakkındaki klasik raporu olacak ya da Blairi istifaya götüren yolun ilk durağı...
Blair zaten Amerikan Kongresinde yaptığı konuşmada, Kitle İmha Silahları bulunmasa bile Saddam Hüseyin rejimini devirdiğimiz için tarih bizi affedecektir demişti. Bu cümlede Blair, hem savaşın gerekçesi değiştirmiş oluyor, hem de bir suç işlediğini olduğu ima ediliyor.
Sadece Londrada değil, Washingtonda ve 20 Mart sonrası Irakda daha ne gibi kirli ve karanlık işler çevrilmiş olduğunu yavaş yavaş öğreneceğiz . Washington-Londra ikilisi Irakda başarısız oldukça, yakın geçmiş daha çok karıştırılacak ve bu dönemdeki yasadışı, gayrımeşru ve haksız olay ve uygulamalar birer birer su yüzüne çıkacak.
Dr.Kelly olayı sadece bir başlangıç... (RD/NM)