Aslında başka başka şeylerden bahsetmek istiyordum ama "beni bu havalar mahvetti". Hava soğuk, çok soğuk, hava da kar kokusu, havada biber gazı var.
Yıllar yıllar önce tek cümlesiyle çoğunuzun hatırlayacağı bir kadın hava durumu spikeri vardı. Şöyle derdi sunumundan sonra "havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun." "Amaannn, boşverin" yani. Eviniz mi yıkıldı, unutun gitsin! Yakınlarınızı mı kaybettiniz; Allah rahmet eylesin! Korkmayın, artık deprem riski yok; girin evlerinize! Yardım mı bekliyorsunuz; gelecek sabredin! Kar mı yağıyor; kartopu oynayın çocuklarınızla. Ne de olsa çoluk çocuk dışarıdasınız. Öyle bazı kendini bilmez habercilere falan da inanmayın. İyisiniz, haliniz vaktiniz yerinde. Ne bağırıyorsunuz öyle! Provokasyona lüzum yok! Halk bağırır: Vali İstifa!
Tam bu sırada söze başlar bakan; "Dinleyecek misiniz beni? Dinleyecek misiniz? Yok dinlemiyorsanız, hoşçakalın".
Hadi bu görüntüyü geri sarın beyninizde. Birkaç kez daha izleyin. Kaç saniye sürdü sayın bakanın kendini dinletme çağrısı? Ben söyleyeyim. Tamı tamına sekiz saniye.
Başbakan yardımcısı Beşir Atalay'ın yanında birkaç bakanla Van depreminin ardından bölgeye gitmesiyle yaşanan bir olaydı bu. Bakanın sesini duyuramadığında, söylediği "Yok dinlemiyorsanız, hoşçakalın" cümlesine ek olarak, vücut diliyle söylediklerini ise ben sansürlüyorum. Zira bana yakışmaz!
Ancak izlemenizi tavsiye ediyorum. O sekiz saniyenin ardından yaşanan akıl almaz manzarayı da hepimiz gördük.
Otoritenin bir elinde cop, bir elinde biber gazı "umurunda mı dünya?" haline her ne kadar aşina olup, handiyse kabullenecek duruma gelsek de (silah, gözaltı, işkence gibi daha kötülerini görüp bildiğimizden olsa gerek), bu kez şiddet uygulananların depremzede olmaları "bardağı taşırdı".
Hayır düşüncezedelerin* şiddetine alışmıştık ama böyle bir doğal afetle zaten yeterince vurulmuş insanlara cop göstermek de neyin nesiydi?
Televizyon kanalları ve basında bahsi geçen provokasyonu da çözebilmek için polis ya da yandaş medya eğitimi almak lazım. Ben ikisini de almadım, çözemedim dolayısıyla. Gerçi "vali istifa" diye bağırmak ya da "yuh" demek de küçümsenecek şeyler değil. Hem siz kim oluyorsunuz da bizim irademizle oraya gelen birini istifaya çağırıyorsunuz bakıyım. Kolay mı öyle! Depremzede ya da değil, herkes haddini bilsin canım! Şu kış gününde biz oralara kadar gelmişiz, siz bizi dinlemiyorsunuz. Pes yani!
Akşam haberlerinde Kamer Genç'in de kürsüden itilerek uzaklaştırıldığını görünce, ister istemez kıyaslamalar yaptım. Sonra da karar verdim; polis sonuna kadar haklı!
Bir milletvekili bile diğer milletvekilini kürsüden iterek uzaklaştırıyorsa; polis de bir zahmet kullanacak copunu! Allah'ın sopası yok ki; mecbur birileri elini taşın altına koyup, adaleti yerine getirecek. Bu bir milletvekili de olur gerekirse, çevik kuvvet ekibi de. "Güç bende artık" diyen "He-Man" olmuş artık herkes. Yani sevgili arkadaşlar, siz canınızı sıkmayın, adalet yerini bulur, hep öyle olmadı mı?
Havalardan başlamıştık değil mi? Erciş'in Çelebibağ Beldesi'nde, çadır alamadığı için, satın aldığı naylonla 12 kişilik ailesine çadır yapan babanın gayreti yeterli olamadı ve kızı Deniz'i kaybetti. Zaten engelli olan Deniz, ısınmaya çalıştıkları naylondan çadırda enfeksiyon kaparak yaşamını yitirdi.
Deniz'in ölümü başlangıç olmasın, suları donduran soğukta yaşamlar son bulmasın diye hep birlikte bağırsak mı -biber gazını, copları yiyeceğimizi bilerek: "Vali istifa, vali istifa!"
Yoksa kombimizin derecesini biraz daha yükseltip, televizyonun karşısına uzanıp, depremzedeye şiddet, vekile şiddet haberleri izlerken bir yandan çay içip, diğer yandan fındık fıstık atarken ağzımıza, gittikçe bizi daha da çok anlatan cümleyi mi söylesek hep bir ağızdan;
"Havalar nasıl olursa olsun, bizim havamız iyi olsun!"
* Düşüncezede: düşünen insana düşman olan kişi - S.K Sözlüğü