Dilek Tahtalı, İstanbul Yeşilköy Acıbadem Hastanesi’nde sağlık personeli olarak çalışıyordu.
7 Mart 2020’de, henüz Türkiye’de Covid vakaları açıklanmamışken semptomlarını sosyal medya kanalı Twitter’da paylaşmıştı. Yurt dışından gelen bir hastayla ilk temasta bulunan sağlık personeliydi.
Anne ve babasının tek çocuğu olan Dilek, 24 Mart 2020’de, henüz 33 yaşındayken yaşamını yitirdi. Dilek Tahtalı Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren ilk sağlıkçılardan.
Dilek Tahtalı’nın hikâyesini dayısı, 24. dönem (28 Haziran 2011-23 Nisan 2015) Cumhuriyet Halk Partisi Amasya milletvekili Ramis Topal’dan dinliyoruz.
Dayısı Ramis Topal anlatıyor
Dilek Tahtalı, anne ve babası Amasya’nın Gümüşhacıköy’de yaşayan bir ailenin evladı. Anadolu’ya göçen birçok insan gibi Dilek’in ailesi de aş, ekmek için İstanbul’a gelip yaşam mücadelesi vermeye çalışan bir aileydi. Dilek tek çocuklarıydı.
Dilek cıvıl cıvıldı. Çevresine pozitif enerji dağıtan, sosyal ilişkileri çok iyi olan, insanlar tarafından son derece sevilen bir kızdı. Dilek dediğiniz zaman aklıma ilk, onun o gülüşü geliyor. O sevimliliği, o bakışı geliyor.
Gelen hastaları karşılayan, veznede para ödemelerini kolaylaştıran, tahlilleri getirip götüren, hasta karşılayan bir görevi vardı hastanede.
KöpükDilek herkesi seven, sevecen biriydi. Hayvanları çok severdi. Onlara karşı büyük bir ilgisi vardı. Bizim bir köpeğimiz var, bize oturmaya geldiğinde köpeği görünce eşime “Mine Yenge bana da köpek alalım,” demişti. Doğum gününde ona bir köpek hediye ettik. Köpük koydu sonra onun adını. Ölene kadar da ayrılmadılar Köpük’le. Dilek’in boşluğunu annesi-babası Köpük’le doldurmaya çalışıyor. Ona bakınca Dilek’e bakmış gibi oluyorlar. Biz gerçekten çok acı şeyler yaşadık. |
Covid-19 teması
Covid-19’a yakalanma süreci şöyle oldu. Yurtdışından gelen bir kuyumcu, Dilek’in çalıştığ hastaneye geliyor. Hastanede de ilk teması Dilek ile oluyor. Dilek mikrobu kaptıktan dört-beş gün sonra ateşleniyor.
Zatürre teşhisiyle Samatya Hastanesi’ne gidiyor. Orada yaklaşık beş-altı saat bekletiliyor. Oradan Cerrahpaşa’ya gidiyor, yoğun bakımda kalması gerektiği söyleniyor.
O esnada annesi beni arayıp “Ramis Abi, Dilek çok hasta,” dedi. Koronanın ilk zamanları olduğu için korona değil de, normal bir grip, zatürre gibi bir hastalıkla karşı karşıya olduğunu düşünmüşler.
Covid-19 günleri
Türkiye Hastanesi’nde bir yer bulduk, yatırdık yoğun bakıma. Orada biraz toparladı, kendine geldi, doktorlarla konuştu, neşelendi. Herhalde bu iş artık bitti, dedik. Grip gibi düşündüğümüz için zaten.
Ama sonra Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geldik, orada da iki gün kaldıktan sonra rahmetli oldu.
Biz o esnada konduramadık. Zaten koronayla ilgili o dönem Türkiye’de vaka da yoktu, herhangi birine teşhis konulmamıştı. Açıklama yapılmamıştı. Belki tedaviler de korona üzerine değildi, normal bir soğuk algınlığı gibi tedavi ediyorlardı.
Normal ölüm mü?
Dilek rahmetli olduktan sonra nasıl öldüğünü sorduk; ama bir türlü cevap alamadık. Amasya’ya götüreceğiz; ama ne diye götüreceğiz? Normal ölüm mü, korona mı? Epikriz raporlarını istedim doktorlardan, sonra gördük ki ölüm nedeni korona. Doğal ölüm diyorlardı öncesinde.
Cenaze için önlemlerimizi aldık, memleketimiz Amasya’ya götürdük.
Aileye karantina
Orada yaşadığımız sıkıntı şu oldu. Kimse bize buraya defnedemezsiniz demedi ama dönüşte anne ve babasını Osmancık’ta polisler çevirdi.
Gidemezsiniz, sizi karantinaya alacağız, dediler. Götürdüler anne-babayı Çorum’a. En acısı da o anne ve babanın o gün yaşadıklarıydı. İnsanların tek evladı ölmüş, sen onu karantinaya alıyorsun, bir saatlik yola götürüyorsun. Ki zaten bitmek üzereydi karantina süreçleri.
Geç kalındı
Dilek Samatya’ya ya da Cerrahpaşa’ya gittiğinde erken tedavi edilebilseydi şu an aramızda olurdu. Ya da korona teşhisi konulmuş, korona tedavisi yapılsaydı Dilek şu an yaşıyor olabilirdi. Bu ihtimalin yüksek olduğuna inanıyorum.
Ciğerimizden bir parça kopup gitti. Allah kimseye evlat acısı göstermesin. Gözünüzün önünde bir evlat var ve onun planları, hedefleri var. Sana bunları anlatıyor sürekli. Bundan daha kötü bir acı yok.
Hayalleri
Herkesin olduğu gibi Dilek’in de hayalleri vardı. Evlilik hayalleri, hayata karışma hayalleri vardı. Daha iyi geçinmek istiyordu. En azından anneme bakayım, babam artık çalışmasın, ben artık onlara bakayım diyordu.
Annesi Şenel Tahtalı
|
Devletin gücü mü yetmiyor?
Korona sürecini ülke olarak da hiç iyi yaşamadık. Maske dağıtılamadı, hâlâ aşılamada sıkıntı yaşıyoruz. Sağlık çalışanlarımız çok güç şartlarda çalışıyorlar.
Bazen görüyoruz maskelerini çıkardıklarında ağızları, burunları yara bere içinde kalıyor. Ter içinde kalıyorlar. Sağlık çalışanlarının mağduriyeti en kısa zamanda giderilmeli.
Bilhassa Sağlık Bakanlığı sağlıkçılara müjdeli haberleri verebilse, koronadan ölen sağlıkçıların aileleri bir nebze huzur bulur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ölen sağlıkçıların ailelerine maaş bağlaması, onları şehit sayması çok mu zor?
Devletin gücü mü yetmiyor? Bunun altından mı kalkamıyor?
İstanbul Tabip Odası açıklaması
İstanbul Tabip Odası resmi Twitter hesaplarından 25 Mart 2020'de "Yaşatmak için yaşamak istiyoruz. Dilek Tahtalı'yı yitirmenin acısını ve üzüntüsünü duyuyoruz" mesajını yayımladılar
"Hekimlerimizin ve çalışanlarımızın sağlıkları bizim için değerlidir. Riske girilmesin, tıbbı koruyucu ekipmanlar verilsin, önlemler alınsın diye yetkilileri defalarca uyardık."
Dilek TahtalıAilesiyle birlikte İstanbul’da yaşıyordu. Kocasinan Şehit Samet Kırbaş Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi ve Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunu. İstanbul Yeşilköy Acıbadem Hastanesi’nde hasta kabul görevlisiydi. Öksürük, geniz akıntısı ve yüksek ateş şikâyetiyle hastaneye gitti. 24 Mart 2020’de hayatını kaybetti. Cenazesi memleketi Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesi Beden köyünde toprağa verildi. 1987'de Amasya’da doğdu.
|
(TY/APK/YK)
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden
sağlıkçıların yakınları anlatıyor
YAŞAYAMAZLAR MIYDI?
Video-Söyleşiler: Tuğçe Yılmaz
Hangi politikalar sağlıkçıların Covid-19'dan ölmesini önler(di)?/ Tuğçe Yılmaz
Soruyoruz; sağlıkçı Covid-19'u hastanede kaptığını nasıl belgeler?/ Hüsnü Yıldırım
Pandemide çalışma yaşamı için “Unutulanlar”/ Onur Hamzaoğlu
TTB Başkanı Prof. Dr. Korur-Fincancı yanıtlıyor: Yaşayamazlar mıydı?
Hakkâri’nin Mehmet Dayısı: Sağlık çalışanı Mehmet Mollamahmutoğlu
Hatay'ı yasa boğan kayıp Dr. Adnan Ezelsoy
Emektar eczacı Taki Türkyılmaz
Çocukların amcası: Dr. Nebil Emir
Bir Göç Hikâyesi: Dr. Mohammad Şamaa
Hematolojide deha: Melih Aktan
Nazilli’nin Profesörü: Esat Ülkü
Dilek Tahtalı 33 yaşında gitti, Köpük ondan armağan
Hocaların Hocası: Cemil Taşçıoğlu