Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2 Mart 2010 tarihinde İstanbul milletvekili Sayın Ufuk Uras gündem dışı bir konuşma yaptı ve Mayın Yasaklama Anlaşmasını Meclis'te dile getirdi. Sayın Uras'a göre gündem kara mayınları değil, aslında barıştı. TBMM'de, "barış politikalarını" anlatmaya devam edeceğini söyledi.
Bilindiği üzere "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin Ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası İle İlgili Sözleşme"yi Türkiye 26 Mart 1982 tarihinde New York'ta imzaladı. 12 Mart 2003 tarihli ve 4824 sayılı Kanun ile 1 Mart 2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere benimsenen bu Sözleşme, 21.10.2004 kabul tarihli 5250 sayılı Kanunla onaylandı.
Bu Sözleşme hükümlerine göre; taraf Devletlerden her biri, hangi koşullar altında olursa olsun, hiçbir zaman, anti-personel mayın kullanmamayı, mayın geliştirmemeyi, üretmemeyi, bir başka şekilde edinmemeyi, depolamamayı, elde tutmamayı veya doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan bir başkasına devretmemeyi, bir başka taraf Devlete, yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye, hiçbir şekilde yardımcı olmamayı, cesaret vermemeyi veya bunları teşvik etmemeyi, taahhüt etmiştir. Taraf Devletlerden her biri, bu Sözleşmenin hükümlerine uygun olarak, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi ya da bunların imha edilmesini sağlamayı da taahhüt etmiştir.
Kısaca, 18 Eylül 1997'de Oslo, Norveç'te hazırlanan ve 5 Aralık 1997 tarihinden itibaren yürürlüğe giren bu ve süresi sınırsız olan bu Sözleşmeye göre anti-personel mayın adlı silah imalatı yasaktır ve yok edilmelidir.
Milletvekili Ufuk Uras, sözleşmenin yürürlüğe girdiği 1 Mart 2004 tarihinden itibaren artan ölüm vakaları nedeniyle Türkiye'yi eleştiriyor. 2004'de, Türkiye'nin stoklarında 2 milyon 973 bin 481 adet mayın vardı. Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten 1 Mart 2008 tarihine kadar stoklarını imha etmesi gerekiyordu. Türkiye'nin şu anda stoklarında 1 milyon 702 bin 982 mayın bulunuyor. Bir başka deyişle Türkiye stoklarındaki mayınları imha etmediği için sürekli bir biçimde Sözleşmeyi ihlal etmiş oluyor.
2004 yılında Türkiye'nin mayın döşeli olduğu bilinen yerlerde 920 bin 80 adet mayın var. Mayın olduğundan şüphe edilen yerlerde ise bilinebilen mayın sayısı 687 adetin üzerinde. Bunlardan 353'ü imha edilmiş. 2008'de, 981 bin 778 adet döşeli mayından 999'u imha edilmiş. Sözleşmeye göre toprağa döşeli tüm mayınları 2014 yılına kadar imha etmemiz gerekli. Sözleşmenin onay tarihinden itibaren her Devlet on yıl içinde bütün anti-personel mayınları temizlemeyi taahhüt etmiş sayılıyor. Ama Türkiye'nin, bu taahhüdünü yerine getirmesi şimdiden mümkün görünmüyor.
Sayın Uras; Hükümetin stoklarında bulunan mayınların imhasına ilişkin bir tarih vermesini, 2014 yılına kadar toprağa döşeli mayın temizliği için Hükümetin program ve takvimini açıklamasını istedi. Mayın kurbanları ve ihtiyaçları için araştırma başlatılmasını, mayınlı alanlarda yaşayan halkın mayınlar konusunda uyarılmasını, bilgilendirilmesini, mayın kurbanlarının topluma yeniden kazandırılmasına yönelik programların oluşturulmasını talep etti.
Milletvekili Ufuk Uras'ın bu konuşmasından hemen sonra kürsüye gelen Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi GÖNÜL, Milletvekili Ufuk Uras'a yanıt verdi. Bakan tarafından Meclis'te yapılan açıklamaya göre; "12 Mart 2003 tarihli ve 4824 sayılı Kanun ile 1 Mart 2004 tarihinden geçerli olmak üzere taraf olduğumuz anti personel kara mayınlarının yasaklanmasına ilişkin Ottawa Sözleşmesi'nin bugün, dün itibarıyla altıncı yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu sözleşme ile anti personel kara mayın döşeli alanların tespiti, işaretlenmesi ve kayıt altına alınması, 1 Mart 2014 tarihine kadar döşenmiş bulunan anti personel kara mayınlarının temizlenmesi -Kasım 2010 ayı itibarıyla- ve depolanmış olan anti personel kara mayınlarının imha edilmesi ve mayınların geliştirilmemesi, üretilmemesi ve bir başkasına devredilmemesi, mayınlı bölgelerde yaşayan halkın mayın riski konusunda eğitilmesi, mayın mağdurlarına sıhhi, sosyal ve ekonomik yardımların yapılması konularında Hükümetimiz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti taahhütte bulunmuş bulunmaktadır."
Bu konuda en yetkili Bakan tarafından Türkiye'nin taahhüdü 2 Mart 2010 tarihinde TBMM'de açıklanmıştır. Bu tarihi not almalıyız. Hangi Hükümet gelirse gelsin ve giderse gitsin; bu taahhüdün yerine getirilip getirilmediğini izlemek hepimizin sorumluluğudur.
Milli Savunma Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre; depolanmış mayınların Yahşihan Kırıkkale'de kurulan mühimmat ayırma ve ayıklama tesisinde bir plan dâhilinde imha edilmesi faaliyetlerine Ekim 2008'de başlanmıştır. 2007-2009 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığının Akçakale Şanlıurfa, Nusaybin Mardin, Çobanbey ve Kilis'te 245.500 metrekarelik alanda küçük çaplı mayın temizleme faaliyeti olmuştur. Ayrıca, Türkiye olarak 1 Mart 2008 tarihinde tamamlanması gereken depolanmış mayın imha sürecinin 2010 yılında tamamlanabileceği, Dışişleri Bakanlığınca, Kasım 2008'de Cenevre'de yapılan Ottawa Sözleşmesi 9'uncu Taraf Devletler Toplantısı'nda beyan edilmiştir. Hükümet tarafından hâlen mayın imha süreci bu beyana uygun olarak devam etmektedir. Türkiye ile Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi hakkındaki Kanun 17.06.2009 tarihli Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve uygulama başlamıştır. Karkamış antik kenti bölgesinde Gaziantep Valiliğince yürütülen mayın temizleme faaliyetleri vardır. Sayın Bakan tarafından verilen yanıtın özü budur ve bu süreç 2014 yılına kadar devam edecektir.
Bu Sözleşmeyi ve yürürlüğe girdiği tarihi anımsayan ve TBMM'de konuşan bir milletvekili var. Ona yanıt veren Bakan dışında, başka bir kimse yok.
Dikkat, mayına basmayın!. Basarsanız parçalanırsınız, ölürsünüz veya mutlaka sakat kalırsınız. Hiç kimse, mayına basmış bir başkasının ayakkabısını bağlamak, onun gözü, kulağı olmak veya düğmesini iliklemek zorunda kalmasın. Eğer yardım etmek zorunda kaldığınız o kişi sağ kalmışsa...
Topraklarınızı döşediğiniz mayınlarla ve insanları öldürerek koruyamazsınız. Barış için adım atmak, topraklarımıza döşenmiş mayınlara basmak değildir.(Fİ/EÜ)