Benim onunla tanışmam, gider döner 1980'li yılların sonuna ulaşır. Nereden bakarsanız otuz yıldan ötesine yani. Hem öyle hekimlik filanla da ilgili değil! Bir dost meclisinde, yanlış hatırlamıyorsam tanıyanların hep Coşkun olarak bilip belledikleri öyle de telaffuz ettikleri Müslüm Coşkun'un o yıllarda Ofis semtindeki evinde olmuştu.
Okuduğu bir barak havası ve o ezgiyle birlikte rakı çiğköfte muhabbeti de hâla aklımda. Öylesine hançereden söylüyordu ki; Antep'in ve bilcümle havalisinin sesi nefesi şehri Diyarbekir'in küçelerine konuk gelmişti sanki!
"Bir ev burada, bir ev karşıda kalmış,
Hele sorun bizim komşular n'olmuş!
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış,
Bizim köye benzemiyor gel hele..." diyordu ve gel heleler derin bir hançereden uzadıkça uzuyordu.
Hekimdi, adı Mustafa Dağcı'ydı. Ama herkes adıyla değil soyadıyla ünlüyordu. Bende uymuş ve hep "Dağcı" demiştim, şimdi de öyle değil miydi ya!
Dağcı'nın henüz çok taze kitabı çıktı; "Elbet Gün Ağarır Anne"*. Kitap aslında bir anılar yaşanmışlıklar manzumesi. Ama sanki anıları aşan bir metin. Halep'ten başlayıp Antep düzüne ulaşan hayli geniş bir aile serencamı.
Zor yılların anlatısı
Bir diğer yanıyla da çocukluktan başlayan yoksulluğun sahiden dibe vurduğu bir hayatın içinden dişiyle tırnağıyla kazıyarak gelen bir okuma ve yaşama serüveninden yürüyerek Antep'ten Diyarbakır'a uzanan hayli zor yılların anlatısı.
Üniversite öğrenciliği yıllarının Diyarbakırı'nda başlayan gündelik siyasetin sokağa değen, dokunan yüzü ve sonrasında Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nin zulüm yılları.
O kadar çok tanıdık yüz var ki! Her biri ile yeniden hemhal olunan bir yeni ama eskilerin anlatısının yüzleşmesi olmuş kitap.
Üstelik o dar yerde, dünyada işkenceleri ile en ünlü on cezaevinden biri olarak kayıt altına alınan beş nolu'nun tutsaklarının siyaset ayrımı yapmaksızın hakkaniyetli bir anlatısı.
Dönemin "Sol-Kürt" siyasetlerinin yazarın ve çeperinin dünyasına dokunan ilişkilenmeleri ve dönemin önemli toplumsal iz bırakan eylemliliklerine bir film şeridi misali akıp gidiyor.
Dostluklar, kadirbilirlikler, az olanı paylaşım ez cümle insana dair her bir şey.
Anı anlatı, bir belgesel kitabı
Bir başka yönüyle de "ana" anlatısı kitap! Yürekli bir ana kadın tanrıça var kitapta. Çocukları için hizmetkâr ve çocuklarının inandığı kutsal değerler için de en önde bir ana anlatısı.
Mustafa Dağcı'nın 258 sayfalık "Elbet Gün Ağarır Anne"sini bir gece ve bir sabahta okudum. Yetmişli yıllardan doksanlı yılların sonuna akan ağırlık Diyarbakır-Antep ekseninde, arada İstanbul ve ülke dışından şehirlerin de hikàyeye yol verdiği bir anı-anlatı-belgesel kitabı.
Okuyun derim. Dağcı'nın yer yer espri yeteneğini de döktürdüğü güzel bir yazı dili var...
Not: Mustafa Dağcı 13 Kasım 2021 cumartesi günü saat 16.00'da Diyarbakır Diyar Galeria girişi orta alanında kitabı üzerine konuşup ilk imzasını yapacak. Orada yanında olacağım...
(ŞD/EMK)
*Mustafa Dağcı, "Elbet Gün Ağarır Anne", Vapur Kitap, 2021 Ekim, İstanbul