Savaşa girmek için pazarlıklar yapıldı... Türkiye dış basında para yapıştırılan dansöz durumuna düşürüldü...
Ardından Türkiye Büyük Millet Meclis (TBMM) savaş tezkeresini reddetti; buna rağmen ABD, Türkiye'ye yığınak yapmaya devam etti...
Güneydoğuda dükkânlar tutuldu... Tarlalar kiralandı... Ama meclis savaş tezkeresini reddetmişti...
Peki, neden Amerika, Türkiye'ye yığınak yapıyordu... Kiraladığı dükkânlarda market mi işletecekti; kiraladığı tarlalarda kavun, karpuz mu yetiştirecekti? Belki yarın bizden kiraladıkları tarlalar için doğrudan gelir desteği bile isterler(!)
Bütün bunlar olurken AKP iktidarı, savaş taraftarı kamuoyu oluşturmak için, Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile daha önce anlaştıkları ekonomik paketi, barışın maliyeti diye açtı...
Halk vicdanı ve cüzdanı arasına sıkıştırılmak isteniyordu!..
Bir yana Iraklı çocukların kanı, bir yana açlık konuldu!..
Milletvekillerine de, halkın gündeminde savaş değil, geçim var; bir maaş veremezsek sokağa dökülürler, diyerek savaşın yanında yer alınmasının gerekliliği anlatıldı.
Yani savaşa karşı olan halkın vicdanı, Amerika'dan gelecek dolarlarla satın alınacaktı... İktidarda geleceğini garanti altına alacaktı...
Siyasetin ve siyasetçinin görevi, halkın geçim sıkıntısını çözmektir. Ama bu başkalarının kanı karşılığında olmamalıdır!..
Bu halk, kendisini yönetenlere güvense, yönetenler güven verse; seve seve fedakârlık yapmaya, bir maaşını feda etmeye razı olur...
Ne yazık ki, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, çok çabuk güven bunalımı yaratmıştır.
Halk, 3 Kasım seçimlerinde ülkeyi bu duruma getirmekte sorumlu gördükleri siyasetçileri sandığa gömmüştür.
AKP iktidarını diğerlerinden farklı gördüğünden, ülkenin sorunlarını çözeceğine inandığından, iktidara taşımıştır.
Fakat AKP dün sandığa gömülenlerden, farklı bir anlayış ortaya koyamamıştır; zaman zaman onları bile aratmıştır. Çözümü savaş karşılığında alınacak dolarda aramıştır. ABD ile yapılan dolar anlaşması bozulunca bütün hesaplar ters dönmüştür...
İyi tüccarım, iyi pazarlık yaparım diyenin, iyi tüccar olmadığı görülmüştür!... İyi kaptan, fırtınalı denizde belli olur diyen; fırtına başlamadan, gemiyi karaya oturtmuştur!..
Barışa Bomba
Savaş olmasın; yeni yüzyılın siciline savaş suçu yazılmasın diye, çok yazıldı, çok çizildi, çok gösteriler yapıldı...
Barış gönüllülerinin savaşa karşı açtıkları savaş, savaşı durdurmaya yetmedi.
Petrol ve silah tüccarlarının dediği oldu!...
Amerika Birleşik Devletleri, Orta Doğu'da sere serpe hegomonyasını kurmak için attığı bomba ve füzelerle dünya barışını bombaladı!..
Bir kez daha güçlünün hukuku işledi; orman kanunu geçerli kılındı...
Dünyanın daha yaşanılır bir hâle gelmesi için, bu savaşın mahkûm edilmesi, barışın hakim kılınması gerekirdi...
Bugün dünya, savaşı evlerinde, koltuklarında oturarak televizyonlarda canlı yayından izliyor...
Siren seslerinin ardından; gökten yağmur yerine yağan bomba ve füzelerle ölüm, Irak'ın üzerine bir kâbus gibi çöküyor!.. savaş suçu insanlık tarihine bir kez daha yazılıyor!..
Bu savaşta ölmesin dediğimiz çocuklar, ölüyor; ağlamasın dediğimiz analar, ağlıyor; dul kalmasın dediğimiz kadınlar, dul kalıyor; yetim kalmasın dediğimiz çocuklar, yetim kalıyor...Her siren sesinden sora patlayan bombalarla savaşın ölüleri çoğalıyor!..
Hükümetin şaşkınlığımdan , tam bu savaşın dışında kaldık derken; televizyonlarda alt yazı geçiyor, "Türkiye hava sahasını açma konusunda Amerika ile anlaştı" diye; bu kararla Türkiye savaşın tarafı oluyor...
Bush burnundan kıl aldırmıyor, "kendini aldatan dostundan, nimetlerini esirgeyeceğini" söylüyor. "Türkiye olmazsa da bu iş başarılacaktır" deniyor... Türkiye'nin 2. tezkereyi meclisinden geçirememesinin kızgınlığıyla, savaşta Irak'ın gücünü deniyor. Türkiye'nin hava sahasını kullanarak bu işi başarıp başaramayacağını deniyor, başarma ihtimali varsa, bu işi havadan Kuzey Irak'a yapacağı yığınakla yapacak,Türkiye'ye yapacağı yardımdan da kurtulmuş olacak; iş zora girerse, Türkiye'yi kara harekatı için yeni tezkereye zorlayacak...
Savaşın başladığı gün koyu Beşiktaş taraftarı olan oğlumu kızdırmak için, telefonla geçmiş olsun diyorum; o ise bana " Iraklı çocukların kafasına bomba atılırken maçın lafı mı olur" diyor. Bu lafın karşısında kızarıyorum! Gerçek insan , bu çocuklar galiba, cüzdanın değil, vicdanın sesini dinliyorlar!..
Dünyayı çocuklar yönetse ; daha paylaşımcı, daha yaşanır olur!...(NK/BB)