Fotoğraf: Nurcan Keskin
El Hol, Suriye’nin kuzey doğusunda...
Musul Yetimhanesi Irak’ın kuzeyinde...
İki adresin bulundukları bölgeler ve işlevleri farklı. Musul yetimhanesi Irak’ın kuzeyinde ve resmi bir kurum. Yetimhanede kalan kimsesiz çocuklar içinde anneleri Ezidi, babaları IŞİD’li çocuklar da var. Ve kanun gereği her çocuk gibi annesi Ezidi olan çocuklar da Müslüman kabul ediliyor… Aile, toplum ve Irak’taki bu çıkmazı bilen Ezidi kadınları da esaret yıllarında doğurdukları çocuklarıyla Irak’ın bu çıkmaz sokağına girmektense Suriye’nin kuzey doğusunda bulunan ve tutuklu IŞİD’li kadınların yanı sıra ailelerinin de kaldığı El Hol ve benzeri kaplarda kalmayı sürdürüyor.
‘Yeniden hilafet’ seslerinin yükseldiği ve bir nevi IŞİD merkezi sayılan El Hol kampında kalmayı sürdüren çocuklu Ezidi kadınlar, konuşmak zorunda oldukları Arapça ve giymekle hükümlü oldukları çarşaflarla neredeyse Musul Yetimhanesi’yle aynı şartlar altında yaşıyorlar. Onlar için umudun durağı El Hol. Çünkü çocuklarıyla bir aradalar.
2014 yılında IŞİD ve benzeri silahlı örgütlerin soykırımına uğrayan Ezidi toplumunda hayatta kalan kadınlar savaştan sonra bu iki adresin duvarları arasına sıkıştırılıp bırakıldılar.
İki duvarın tek bir çıkmazı var. Ya yeniden hilafet ya da Musul Yetimhanesi…
İşte bu iki çıkmaz, dokuz günlük Irak Duhok seyahatimde haberlerini yaptığım kadınlardan en çok duyduğum adreslerdi…
El Hol kampı birçok kadının geride bıraktığı çocuklarının hala orda olmasını umut ettikleri adres iken, çocuğuyla Irak’a dönen kadınların ise korkusu Musul yetimhanesiydi.
Savaş esnasında ve sonrasında Duhok çöllerine kurulan 13 kamptan birinde kaldığım bir gece adını yazmayacağım bir kadınla yaşadığım çaresiz ve bir o kadar da tedirgin edici dakikalar… Akşam yemeğinin ardından büyük çadıra gecen erkelerden kalan bulaşıklarının yakınmasına yardım eden çimen gözlü kadın bana hızla ‘El Hol kampına gidecek misin’ diye soruyordu. Öyle bir planımın olmadığını söylememe rağmen. Oldukça eski bir cep telefonundan bana bir fotoğraf gösterdi. Rastgele çekilmiş fotoğraf küçük bir erkek çocuğuna aitti.
Fotoğrafın öyküsünü sormama fırsat vermeden ıslak elleriyle telefonu eteklerinin arasına koyup önünde ki bulaşıkları yıkamaya devam etti. Kısık ve anlaşılması zor bir sesle fotoğrafı uluslararası yayın yapan bir TV kanalının kadın spikerin yolladığını söyledi. Fotoğraftaki erkek çocuk en büyük oğluymuş. Anlattığına göre, TV kanalının Suriye’de bulunan muhabiri ona ulaşmıştı. Diğer iki çocuktan ise haber yoktu.
Irak vatandaşlık yasalara göre babası belli olmayan her çocuk Müslüman olarak kaydediliyor ve Müslüman kaydedilen bir çocuğu öz annesi nüfusuna alamadığı gibi evlatlık verildiği bilgisinden de yoksun bırakılıyordu. Mensubu olduğu toplumda onu oğlu için verdiği bu mücadele karşısında diğer kadınlara da ders olsun diye onu IŞİD sempatizanı olmakla itham etti.
Yazı dizisine konu olan 5 kadının öyküleri görüştüğüm diğer kadınların yaşadıklarıyla neredeyse aynıydı. Görüşmeyi yapmak istediğim kadınlarla bire bir olabilme şansım bazen saatle sonucu olabiliyordu. Aynı çadır içerisinde bazen aile fertleri bezen ise yan çadırdan birileri olabiliyordu. Esaret yıllarında yaşanılanlar herkesin dilindeydi ve kadınlarda bu konuda konuşmaktan çekinmiyorlardı. Ancak söz konusu çocuklar olunca kadınlar sadece baş başa olduğumuz anlarda ve bazen de kısık seslerle dile getiriyordu.
Ve en sonunda çimen gözlü kadına veda ederken…
O bana tekrar, tekrar ve hızla ‘El Hol kampına gidecek misin’ diye sordu. Bu kez daha detaylı bir şekilde El Hol kampında bıraktığı çocuklarını tarif etmeye başladı. Ve bana cep telefonunda ki oğlunun resmini gösterip bunu sana yollarım zaten dedikten sonra.
Ortanca kızının sol elinin üç parmağının kapıya sıkışmış olmasından kaynaklı tırnaklarının morluğundan tanıyabileceğimi ve üzerinden her ne kadar bir buçuk yıl geçmiş olsa bile parmaklarında mutlaka bir ize rastlayabileceğimi söylüyordu.
Onu oraya gideceğime ikna eden şeyin ne olduğunu bilmeden gitmeyeceğimi tekrar ettiysem de, o en küçük kızını nasıl bulabileceğimi düşünüyordu. Islanan çimen yeşili gözleriyle “Ben bile şimdi görsem tanımayabilirim” diyordu.
Düğümlenen sesinde “Onu bıraktığımda 4 aylıktı” diyor gözyaşlarından ıslanan incecik dudaklarını ısırıp diğer, “Diğerlerine gür ve siyah saçlanının aksine onun saçları daha seyrek ve inceydi” dedikten sonra “Çocuklar zamanla değişiyor ama olsun sen yine de tanırsın” diye ekliyordu.
Vedalaşıp ayrıldıktan sonra arkamdan bu kez daha yüksek bir sesle üç çocuğunun adlarını, yaşlarını ve El Hol kampına bırakıldıkları tarihi bağırıyordu.
Êzidî Kadınlar Anlatıyor: O Benim Çocuğum
Pazartesi bianet'te: O Benim Çocuğum
Zozan'a Ailenin Şartı: Doğacak Bebek Yetimhaneye Gidecek
Meyrem: Uzaklara Gitmekten Başka Çare Yok
İki Kardeş Fahima ve Rayan ile Kuzen Seher
Leyla: Beni Hala Ayakta Tutan Oğlumu Görme Umudu