Günümüz Avrupası'nda daha erken yaşlarda çocukları hapsetme yönünde rahatsız edici bir eğilimi var. Birleşik Krallık gibi bazı ülkelerde cezaî sorumluluk yaşı şimdiden oldukça düşüktür. Fransa'da yakın zamanda yaş sınırının 12'ye indirilmesi önerilirken Gürcistan'da benzer bir yasa Kabul edildi. Kanımca, tartışmayı cezaî sorumluluk için yapay bir sınır belirlemenin ötesine taşımanın ve çocuk adaleti konusunda daha çocuklar lehine bir çözüm bulmanın zamanı geldi.
İnsancıl bir toplum çocuk suçlarına vakit kaybetmeksizin, kararlı bir biçimde ve adilce yaklaşır. Çocuklar yasayı ihlal ettiklerinde kesinlikle bir laissez-faire [bırakınız yapsınlar] tepkisiyle karşılaşmaz. Genç insanların eylemlerinin sorumluluğunu almayı öğrenmeleri bir zorunluluktur.
Bununla birlikte deneyimlerimiz çocukları sanıklaştırmanın ve özellikle hapsetmenin onların olumlu anlamda topluma yeniden katılmasına yardım etme çabalarına zarar verdiğini bize göstermiştir. Sanıklaştırmanın ve ıslahevlerinde geçirilen sürenin çocukları yetişkin suçlulara dönüştürmek gibi ters bir etkisi olabilir.
Genç suçlular her şeyden önce ve en önemlisi birer çocuktur ve çocuklar için üzerinde uzlaşmaya varılmış tüm insan hakları standartlarıyla korunmalıdır. Bu, çocuklar için ayrı bir adalet sistemi çağrısında bulunan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ("ÇHS") mesajlarından biridir. Tüm Avrupa ülkeleri tarafından onaylanan ÇHS'ye göre çocuklar 18 yaş altındakiler olarak tanımlanır.
Bu nokta Çocuklar için Ombudsmanlar Avrupa Ağı tarafından 2003 yılında yapılan bir bildiride de vurgulanmıştır. Bu uzmanlar devletleri "çocuk adalet sistemlerini, ÇHS'nin ve Avrupa insan hakları araçlarının gereklerine göre gözden geçirmeleri için" uyardı.
"Sorumluluk" ve "sanıklaştırma" kavramlarını birbirinden ayırt etmemiz gerekir. Sorumluluğu yasayı ihlal eden davranışlar olarak tanımlamamız çok önemlidir. Sorumluluğun tartışıldığı yerde, sorumluluğun çocuğun yaşını ve kapasitesini dikkate alan bir biçimde belirleyen resmî bir süreç olmalıdır. Ancak bu cezaî bir yargılama süreci olmak zorunda olmadığı gibi çocukların sanıklaştırılmasını da içermesi gerekmez.
Suç unsurları belirlenir belirlenmez, çocuğun suç farkındalığını belirlemesi gereken, çok-disiplinli bir değerlendirmeye gerek duyulur. Bu tür bir değerlendirme kurbanın gereksinimlerine en iyi nasıl yanıt verileceğini ve çocuğun suç işlemesinin nasıl engellenebileceğini de belirleyebilir. Bu tür önlemler gerekli olduğu yerlerde zorunlu olmalıdır. Yargılama işlemleri çocuğun kimliğini kamuya açıklamamalı ve çocuğu, resmî olarak yetişkin cezaî adalet sistemiyle ilişkilendirmemelidir.
Hapsetmekten genel olarak kaçınılmalıdır. Çocuğun gözaltına alınmasına ya da tutuklanmasına sadece son çare olarak ve "gerekli en kısa süre için başvurulmalıdır". Çocukları gözaltına almanın tek meşru gerekçesi onların kamu güvenliği için sürekli ve ciddi bir tehdit oluşturduğu olmalıdır. Bu, her olgu için, gözaltına alma gerekliliğinin sık periyodik değerlendirmesini gerektirir. Her gözaltı için koşullar insanî olmalıdır ve rehabilitasyona odaklanmalıdır. Çocukların okula devam etmeleri, 2008 yılında belirlenen Çocuk Suçlular için Avrupa Kurallarında olduğu gibi, sağlanmalıdır.
Değerlendirme raporlarımın birçoğunda çocukları yetişkin suçlulardan ayırmanın önemini vurguladım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye aleyhine yakın zamanda aldığı karar bu önemli ilkeye saygı göstermemenin olası acı sonuçlarını ortaya koymuştur.
Çocuklar lehine adalet üzerine düzenlemeler halen Avrupa Konsey'i içinde tartışılmaktadır. Çocuk adalet sisteminde reform üzerine tartışmalar, çocukları sanıklaştırmadan kaçınma isteğini ve çocukların çıkarlarını her şeyin üstünde tutmayı içermelidir.
Genç suçluların insan haklarına saygı gösteren bu tür siyasaları ve prosedürleri teşvik ederken, kurbanların hakları ve kaygıları görmezden gelinmemelidir. Kurbanlar devletten uygun bir tazminat ve destek almalıdır. Ancak suçluları rehabilite etmekte başarısız olan bir sistem, kurbanların çıkarlarına -ve bu toplumun geri kalanınkilere- hizmet etmez.
Avrupa ülkelerine yaptığım ziyaretler sırasında, cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde bir dizi çocuk tutuklu ve hükümlüyle karşılaştım. Birçoğu aileleri içinde şiddetli bir suiistimale ve ihmale maruz kalmıştı ve toplumun genelinden de çok az destek görmüştü. Çocuklardaki şiddetin ve onların ciddi suçlarının kökenlerini anlamak onlara göz yummak ya da sempati duymak anlamına gelmez.
Etkili ve insanî bir siyasa, önlemeye güçlü bir vurgu yapmalıdır. Bu bağlamda sosyal hizmet uzmanları cezaevi gardiyanlarından daha önemlidir. Gerçek bir sosyal adalet için daha geniş reformlar, kesinlikle gençlik suçları sorunuyla baş etme stratejisinin bir parçası olmalıdır.
Ne yazık ki bu birçok ülkedeki kamusal tartışmaların odağında yer almamaktadır. Bunun yerine, çocuk davranışları konusunda halkın haklı kaygıları popülist siyasî amaçlar için sömürülmektedir: Çocuklar ve gençler canavarlaştırılmakta ve toplum için önemli bir tehdit olarak betimlenmektedir.
ÇHS cezaî sorumluluk için asgarî bir yaş belirlenmesini teşvik eder. Bu yaşında altındaki bir çocuğun caza kanunu ihlal etme kapasitesinin olmadığı varsayılır. İskoçya'daki çocuklar sekiz yaşında cezaî olarak sorumlu tutulabilirler. İngiltere, Galler ve kuzey İrlanda'da asgarî yaş 10'dur. İskandinav ülkelerinin birçoğunda cezaî sorumluluk yaşı 15 olarak saptanmıştır ve Belçika'da bu 18'dir. Devletlerin Avrupa Sosyal Şartı'na uyumluluğunu izleyen Avrupa Konseyi'nin Sosyal Haklar Avrupa Komitesi, Birleşmiş Milletler'in Çocuk Hakları Komitesi ve diğer BM sözleşme organları bir dizi üye ülkeye önemli bir artırımı önermiştir.
Ben tartışmayı cezaî sorumluluk için yapay bir yaş belirlemeden uzaklaştırmak istiyorum. Yönetimler çocukları yaptıklarından dolayı sanıklaştırmayan çocuk suçlarına daha bütüncül bir çözümü aramalıdır.
19 yıl önce kabul edilen Çocuk Kabahatlerinin Önlenmesi için BM Yönergesi hâlâ doğru bir hareket noktası sağlamaktadır: "Genç kişileri 'sapkın', 'suçlu' ya da 'suça yatkın' olarak damgalamak genç insanlarda istenmeyen davranışların inatçı bir örüntüsünün gelişmesine çoğu zaman katkıda bulunur..."
Evet, çocuk suçluların ortaya çıkmasını durdurmak hepimizin çıkarınadır. Bu nedenle onlara çocuk oldukları sürece çocuk gibi davranmalı ve cezaî adalet sistemini yetişkinlere ayırmalıyız.(TH/SET/EÜ)
__________________________________
* 28 Haziran-03 Temmuz 2009 tarihleri arasında Türkiye'yi ziyaret eden, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg'in makelesini Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan S. Erdem Türközü Türkçeleştirdi.