Reklamda çocuk "ilk önce sömürülecekler" listesindedir. Yetişkinlerin karizmasını çizeceğinden, asla ve kat'a yapmayacağı şeyler, çocuklar yapınca önüne geçilemez bir sevecenlik, doğallık ve hoş görülen bir yaramazlık unsuru olur.
Hiç boşluk bırakmamacasına kapladıkları hücrelerimizin afiyeti açısından izlemekten artık imtina ettiğim, "prime time"da on dakika bir beliren bu reklama, Aria reklamlarına takmış hatun kişi olmak pahasına yine söyleyecek bir iki sözüm olacaktı.
İfade yoksunu ressam
Reklamın diş fırçalı bölümünden tanıdığımız konuşamayan, tercihen kımıldamayan, ifade yoksunu ressamımız bu kez her biri bir iletişim dersi niteliğindeki resimlerini sergiliyor.
Annesiyle babasının arasından sıyrılıp çıkan çocuğumuz annesine bir hediyeyle jest yapmaya soyunuyor. Tabii zamane çocukları annelerine öyle çiçek böcek alacak değil ya, annesi çok beğenmiş diye bir "san'at eseri" alacak. Çocukluğuna sığınarak yarıyor engelleri varıyor sanatçımızın yanına.
İçimin yağını erittiğini söyleyemeyeceğim tonda yapmacık bir tavırla, annesinin beğendiği resmi göstererek satın almak istediğini ancak "bu kadarcık" parasının olduğunu söylüyor. Yapmacık, çünkü bu çocukların "bu kadarcık" parası olmuyor genellikle, ihtimalin büyüğü çocuk böyle bir his falan da bilmiyor. Ve yakın çekimde birkaç yüz bin liralıkla bir misket.
Sömür-böreği
Çocuk kendiliğinden "iş" yaptırırken yüz binlikler, misket, anneyi mutlu etme gibi yan faktörlerle katmerlenip tadından yenmeyecek bir sömür-böreği çıkıyor karşımıza. Ailesiyle sergi açılışlarına giden orta sınıf kentsoylu bilgisayar çocuklarının misketle oynadığına mı inanalım yoksa ellerini cepleri attıklarında sadece bozuk para çıkartacaklarına mı?
Her türlü bilgisayar oyunun altından girip üstünden çıkmaya üç yaşında başlayan bu kuşak için misket olsa olsa ne idüğü belirsiz, heyecan yaratmaktan ırak bir topçuktur. Başka bir reklamda aynı yaş ortalamasında bir çocuğun elini cebine atıp da beş milyonluk çıkardığını görünce "içime su serpildi". Üstelik de o çocuklar, maç yaparken ceplerinde beş milyon taşıyorlardı, bizim oğlan sergi açılışına beş kuruşla gelmiş, hiç yakıştıramadım.
Yoksa Aria hedef kitlesini beş yaşa kadar indirdi de ben mi anlayamadım? Bu da bir ihtimal tabi.
Evlenme teklif ederken bile konuşamayan
Bu arada sanatçımız birbirinden "ilgili" mimikleriyle, Allah muhafaza tek kelime etmeden, - edemiyor, yuttu ya dilini bu afacanlık karşısında - kafasını bir o yana bir bu yana sallamakla anlamlı hareketler yapmaya çalışıyor.
Eh zaten idmanlıyız biz, anlıyoruz bu ressam çocuğun halinden. Evlenme teklif ederken dahi konuşamayan adamdan şimdi konuşmasını beklemek safdillik olur. Hem herkesten her şeyi bir arada beklememek lazım hem çizecek, hem konuşacak, hem gülecek!
Acaba "sanatçı dediğin az konuşur, manalı manalı bakar, içinden fışkıran duyguyu düşünceyi eserlerine yansıtan adamdır sanatçı" gibi bir yaygın kanı mı bu çocuğun elini ayağına dolayıp ağzını bantlayan?
Garantili figürlerden vazgeçmeyin
Annenin çok beğenip de çocuğun tüm "mal varlığını" ortaya koyarak aldığı resimde ne mi var? Rengarenk eller. Bir de bu ellerden yükselip ellerini birbirine uzatmış bir kadın ve bir kadın! Tabi ki değil, eşitlik hiçbir şeydir, kontrol her şey!
Bu şu demek, orada ellerini birbirine uzatmış aynı yaşta iki kadın ya da iki erkek göremeyiz, çünkü bu ne his uyandıracağı belli olmayan, puslu, hatta tehlikeli bir imge olur.
Bir de sonra "vay Aria eşcinsel operatörüymüş meğer" diye bir dolu gürültü. İyisi mi siz, kız çocuğu - anne, kadın - erkek gibi kontrol edilebilirliği garantili figürlerden vazgeçmeyin, mayınlı arazilerde telefon ettirmeseniz de olur, doğmadan ölmüş ya da ölü doğmuş bir GSM operatörü sahibi olmak istemiyorsanız tabi.
Ellerini uzatmasınlar da ne yapsınlar?
Sanırım şu hedef kitlesi meselesinin ciddiyetle ele alınması gerek. Bence bu noktada durup kız çocuğunun niyetinin gerçekten de iletişmek olup olmadığını düşünebiliriz, nitekim 10 yaşındaki çocuklarının eline tutuşturdukları cep telefonu sayesinde saat başı çocuklarını kontrol eden paranoyak "anne"lerin post modern sorgulama yöntemlerinin aracı değilse nedir bu telefon?
Çağdaş annelerimizin önüne geçilemez endişeleri ve septisizmi karşısında yapacak bir şey bulamayan zavallı kız çocukları, men edilecek hali kalmamış bu "durum" karşısında ellerini uzatmasınlar da ne yapsınlar?
Aslında "el" deyince ilk akla gelenler bunlar olmaz tabi, "ellemek, elleşmek, elini veren kolunu kaptırır mı, elde etmek, bir elin nesi var iki elin sesi var" gibi bir kısmı veciz bir kısmı da illa edebe mugayir laf/söz çağrışımları olabilir.
Bu el'lerin pek çoğunda da temas vardır nitekim. Anlaşıldığı üzere bu cep telefonu operatörü denen şey bir yakınlaştırır bir yakınlaştırır ki, yukarıdaki "el"li laflardan durumunuza uygun olanı seçip alabilir, hatta aklınıza yeni gelenleri de ekleyebilirsiniz. İyi de ya ellenmek, elinizi verip kolunuzu kaptırmak falan istemiyorsanız? Ya da gerçekten iki elin sesini duymak istiyorsanız ne olacak?
İletişim başka şeydir
Şu "iletişim sanattır" mevzunun fena halde canımı sıkmakla birlikte kanıksamaktan olacak, her seferinde gözden kaçırdığım bir nokta olduğunu itiraf edeyim. Ömrünü sinyalin üretilip, göndericiden alcıya ileti olarak ulaştırılmasını kuramsallaştırmakla geçiren, bu arada etraftaki "gürültü" etkilerini vesair düşünen, yazan, grafikler halinde çizen bir dolu bilim insanı, iletişimin asli işlevinin mesajın iletilmesi olduğunu ve mesajın doğru, tam istenildiği şekilde iletilmesi için neler yapılması gerektiği gibi "fani" şeylerle kafa patlata dursunlar, biz internet sağlayıcısı satmak isterken kestane kebap satışlarındaki artışı hatırlayıp buradan hareketle Aria reklamının Türk milletinin san'ata olan ilgi ve alakasını arttırıp arttırmadığına bakalım.
Bu reklamı izleye izleye her birimiz iletişimin sanat olduğuna ikna olabilir, elimize aldığımız fırçayla sevgili sanatçı "müsvettemiz"den daha başarılı eserler ortaya koyabiliriz ama galiba bu durumun GSM operatörüne bir faydası olmaz!
Maksat resmi sevdirmekse
Yani o rengarenk, capcanlı resimler özenli kıyafetler, sergi açılışları, iletişimin sanat olma misyonunun "keşfi" ve tüm diğerleri, son tahlilde iletişimci için "gürültü"den başka bir şey olamaz.
Bu reklamı yapanların amacı GSM operatörünün kullanımının yaygınlaşmasını sağlamaksa eğer denebilecek tek şey bu reklamcılarımızın iletişimin abc'sinden bihaber olduklarıdır. Yok eğer operayı bir türlü sevememiş Türk milletine ucundan azıcık resim sanatını sevdirmek gibi bir kamusal işleve soyunuluyorsa başka tabi.
Demem o ki, koruma, kontrol, dokunma, sevgi, masumiyet, bu anlamda çocuk -gerçi Mungan çocuk masumiyetinin ne menem bir şey olduğunu fena halde deşifre etmiştir- sonra kentsoylu değerlerimiz, hep yükselmesini bekleyip de bir türlü yükselemeyen değerimiz san'atın cep telefonu operatörü reklamı ve iletişimle birden yeşerip fiilzlendiği ama ne yazık ki tüm bunların "business" adına yaşandığının bir tezahürü bu reklam. (TS/NM)
*Katkılarından dolayı sevgili hocam Hikmet Kırık'a teşekkürler.