Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Ahmet Rasim Küçükusta'nın "Ben bir bilim travestisiyim" başlıklı yazısı bilim-kadın ilişkisi üzerine bildik tartışmaları güncellemekle kalmadı...
Bir profesörün kaleminden cinsiyetçiliğin homofobinin bu coğrafyada ne kadar güçlü olduğunu, her gün üç kadının katledildiği, kadınlara saldırıların her cepheden sürdüğünü bir kez daha gösterilmiş oldu...
Zaman Gazetesi'ne sağlık yazıları yazan Prof. Dr. Küçükusta'ya göre;
"Bilim insanı" ve "Bilim kadını" tanımlamaları hem kulağını tırmalıyormuş hem de gereksiz bir tanımlama imiş!..
Ayrıca "bilim adamı" tanımlaması her ikisini de karşılıyormuş!..
Hem "adam" dediğinde, o kişinin erkekliği değil, insanlığını vurgularmış zat-ı muhterem!..
Varsın "adam" sözcüğü gerçekte ve yaygın olarak "erkek kişi" anlamıyla kullanılsın!..
Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış derler ya! Bu profesörün yalanı o kadarcık da sürmemiş...
Kendi kendini aynı yazıda ele vermiş. Ve derin(!) analizini bayağı açıklamalarla sürdürmüş Prof. Dr. Küçükusta!
Bilim adamlarının neredeyse tamamına yakını erkek, sadece ülkemizde değil tüm dünyada çok az sayıda bilim kadını var.
Mesela fizikte, kimyada veya tıpta Nobel almış kaç kadın vardır dersiniz?
"Kadınları incitmekle alakası yok bu yazının. Bu bir gerçek."
"Havada yüzde 70 oranında azot yok mu? Bilim ve sanatta kadınların içinden virtüöz dahi çıkmadığı da öyle bir gerçek" demiş ve homofobik zehrini cinsiyetçiliğine katmakta pek bir atak davranmış!
"Yarın oğlanlar, lezbiyenler, travestiler, onun bunun çocukları ve daha bilmem kimler ayaklanırsa ne olacak?"
Kaleminden ve dilinden sapır sapır cinsiyetçilik ve homofobi akan bu profesör aynı zamanda ötekileştirdiği insanlara karşı küstah da!..
Üstelik bu konuda hiçbir sınır da tanımıyor!..
Profesörün sığ iddialarına ilişkin toplumsal bir cinsiyetin kadınları bütün yaşam alanlarının dışına iterek nasıl köleleştirdiğine dair tarihsel gerçekleri, kadınların bilinde, sanatta nasıl geri bırakıldıklarını örnekleriyle sıralamak, bilimdeki, sanattaki cinsiyetçiliği tartışmak niyetinde değilim...
Kötü bir demagog profili çizen bu megaloman profesörün "adam" dendiğinde, gerçekte "erkek kişi" anladığını kendi cümleleriyle ortaya koymak da istemiyorum...
Ortada tartışmaya değer bir fikir varsa, fikirsel yapabileceğinin farkındayım...
Böylesine kaba cinsiyetçi, homofobik, küstah ve saldırgan cümleler olsa olsa protestoyu hak eder!..
Ve ne yazık ki, bir döviz ya da pankart açıp bu adamı protesto etmek için koşullarım müsait değil...
Geriye yazmak kalınca, ben de böyle yaptım... Tabii biraz gecikmeli oldu bu...
Bilirim erkek egemen sistemde dilin de erkek olduğunu!..
Özdeyişler de hep erkekten yanadır...Ama bu profesörün yazdıklarını okuyunca!..
"Adam" kelimesinin sözlükteki birinci anlamı, "insan" olarak kullanıldığı bir özdeyişi anımsadım:
Profesör olmuş ama adam olamamış!..
Kadın-bilim ilişkisine dair bu derin(!) analizinin; aslında kendini akıllı sanan birinin zekâ düzeyinin göstergesi olarak gördüm yazıyı...
Bir de bilimin akıl ürünü olduğunu bilirdik!..
Ne zamandan beri bu uğraşlar cinsel organlar ya da popoyla yapılır oldu?!
Bazı insanların düşünme işini başka organlarına devretmelerine elbette karışmayız.
Yeter ki, böyle absürt "akıl" ürünlerini ortalığa saçıp, insanları taciz etmesinler!..
* Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane