1990 doğumlu iki genç insan; Şeyma Özcan ve Deniz Küçükbumin. Altı yıl önce lise birinci sınıftayken tanıştılar. Her ikisi de Kadir Has Anadolu Lisesi'nde öğrenciydi. Arkadaşlıkları kısa zaman sonra sevgililiğe dönüştü.
Her ikisi de sol görüşlüydü. Üniversite sınavında aynı bölümü tercih ettiler: tarih. Onları ÖSS ayırdı. Şeyma Boğaziçi Üniversitesi'ne gitti, Deniz İstanbul Üniversitesi'ne.
Deniz'in ailesi sol görüşlüydü. Şeyma'nınki sağ görüşlü. Ortaköy'de birlikte eve çıktılar. Şeyma birlikte yaşadıklarını, ailesinden gizlemek zorunda kaldı.
Evleri 6 Aralık 2011 günü sabahın erken saatlerinde, onlarca polis tarafından basıldı.
Saatlerce süren aramadan sonra, el konulan bilgisayarlar, telefonlar, kitaplar ve dergilerle birlikte Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüler. Dosyalarına hemen gizlilik kararı konuldu.
Üç gün sonra çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanmalarına karar verildi. Devrimci Karargâh davası kapsamında tutuklanmışlardı. Bu örgüt ile ilişkisi olmadığı halde tutuklanan onlarca sosyaliste Şeyma ve Deniz de eklenmişti.
Artık ikisi de tutukluydu, cezaevinde devam edecek bir yaşam onları bekliyordu. Biri Bakırköy Kadın Cezaevi'ne, diğeri Tekirdağ 2 No'lu F tipi Cezaevi'ne gönderildi.
İlişkileri ayrı şehirlerde, ayrı cezaevlerinde devam etti. Mektuplaşmaya başladılar ama Deniz'in yazdığı ilk mektup Şeyma'ya ulaşmadı. Cezaevi yönetimi mektubu Şeyma'ya vermeyi uygun bulmamıştı!
Cezaevi idaresine evlenmek istediklerini belirten bir dilekçeyle başvurdular. Dilekçelerine aylarca cevap gelmedi!
Aynı zamanda ziyadesiyle mütevazıydiler. Cezaevindeyken Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen Barış Haftası etkinlikleri için arkadaşlarına mektup yazmıştı Şeyma. Bakın ne diyor: "Yürütülecek kampanyaların 'Şeyma Özcan' a yönelik, birey bazında olması beni de rahatsız eden bir durum oldu. Toplumun genelini ilgilendiren tutuklama terörü gibi bir meseleyi bireylere indirgemek ve bireyler üzerinden düşünüp tartışmak sorunun özünün anlaşılmasını zorlaştırıyor. Eğer sorun Şeyma Özcan'ın haksız yere tutuklanması ise, sorun benim bırakılmamla sona erer."
Bu arada, tutuklanmalarından dört ay sonra iddianameleri hazırlandı. İstanbul 17. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti. İddianame, Devrimci Karargâh ana davası ile birleştirilmek üzere 9. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
30 Nisan Pazartesi günü Devrimci Karargâh ana davasının duruşması vardı. Aynı davadan tutuklu 19 aydır tutuklu bulunan Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi üyesi Tuncay Yılmaz duruşma salonunda söz aldığında "Yarın 1 Mayıs. Hepinizin 1 Mayıs'ı kutlu olsun. Çıkarsak şayet yarın 1 Mayıs'ı hep birlikte kutlayacağız." demişti.
Duruşma sonunda Tuncay Yılmaz serbest bırakılmadı! Ama birlikte yargılandıkları ve aylardır aynı koğuşta kaldıkları yoldaşı Semih Aydın ve gazeteci Baha Okar tahliye edildi. Ertesi gün her ikisi de 1 Mayıs alanındaydı...
Duruşma sonunda verilen ara kararda herkesin gözünden kaçan bir ayrıntıyı davayı izlemeye gelen Deniz'in annesi fark etti. İddianame birleştirilmişti ve Şeyma Özcan için iddianamenin kabulü esnasında tahliye kararı çıkmıştı. Deniz'in annesi Emine teyze, herkese sarıldıktan sonra "Kızımı almaya Bakırköy'e gidiyorum" diyerek sevinçle Beşiktaş Adliyesi'nden ayrıldı.
Emine teyze de ertesi gün Şeyma ile birlikte 1 Mayıs alanındaydı.
Şeyma artık dışarıdaydı ama Deniz'le görüşemiyorlardı. Cezaevindeki tutukluların aileleri dışında sadece üç kişiyle görüşme hakları vardı. Deniz'in üç arkadaşının ismini daha önce vermişti. Nikâh başvurusuna da hâlâ cevap gelmemişti. Tekirdağ'a birkaç kez başvurunun akıbetini öğrenmek için gittiler.
Geçtiğimiz hafta sonuç geldi. Savcılık izin vermiş. Ama bir şartla: "Dışarıdan kimse girmeyecek. Nikâh şahitliğinizi gardiyanlar yapacak!" Anında itiraz etmişler: "O zaman milletvekillerinden rica ederiz, onlar olur." Savcı geri adım atmış. Nikâh şahitlerinin avukatlar olmasına karar verilmiş.
Bugün saat 11.00'de Tekirdağ Belediyesi'nden bir nikâh memuru, Tekirdağ 2 No'lu F tipi Cezaevi'nin avukat kabininde Şeyma Özcan ve Deniz Küçükbumin'in nikâhını kıyacak. Şeyma'nın nikâh şahitliğini avukatı İnayet Aksu, Deniz'in nikâh şahitliğini ise arkadaşı ve avukatı Yeliz Yağmur yapacak.
Bu arada Devrimci Karargâh davasında ikinci evlilik bu. Daha önce de gazeteci Baha Okar ve Suzan Yılmaz evlenmişti.
Nikâhlarını izlemeye kimse alınmayacak. Aileleri ve arkadaşları bile... Yaşadıkları sevincin yegâne ortağı bu yazıyı okuyan bizleriz...
Devlet, yaratığı baskı ne olursa olsun bazı duyguların önüne geçemiyor. Bir de direnişin...
Bugün Tekirdağ cezaevinin damına gökten üç elma düştü: biri Şeyma'ya, Biri Deniz'e, diğeri de onları oradan çıkaracaklara...
Ece Ayhan'la bitirelim "Aşk örgütlenmektir, bir düşünün abiler" (AS/HK)