..
..
Mardin Merkez, Evren, Saraçoğlu ve Dargeçit; Şanlıurfa-Yakubiye; Kilis; Siirt Merkez; ŞırnakMerkez, Cizre, Uludere, Yeşilyuva ve İdil; Batman Merkez ve Gaziantep-Yeşildere olmak üzere toplam 14 Çok Amaçlı Toplum Merkezi'nden (ÇATOM) 244 kadının gönderdiği yazı bir kitap olmuş.
Duyulmayan Ses isimli kitap, Anakültür Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar, Yayıncılık ve Üretim Kooperatifi'nin 2001 yılında "Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Çok Amaçlı Toplum Merkezleri katılımcılarına yönelik olarak düzenlediği" 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün Düşündürdükleri konulu yazı yarışmasının bir derlemesi.
Ödüller
Mardin Dargeçit'ten Yeter B.'nin 1, Şırnak Yeşilyuva'dan Hürriyet P.'nin 2., Şırnak Cizre'den Bahar Batar'ın 3. olduğu, üç mansiyon ve bir özel ödülün de verildiği yarışmada, Şırnak'tan Meryem E.'nin gönderdiği yazının başlığı da kitaba adını vermiş; Duyulmayan Ses.
"Neden kadınlarımız özgür olmasınlar"
Kitapta yaşları 10 ile 41 arasında değişen 244 kadın kendi yaşamlarını özetlerken, 8 Mart'la ilgili düşüncelerini de aktarıyorlar.
Örneğin 1980 Urfa doğumlu Sacile Soysal, beş kardeş olduklarını, çok istediği halde ilkokul eğitimi yarım bıraktığını anlattıktan sonra 8 Mart'ta Bütün Kadınlar Günü'nü Kutlarım başlıklı yazısında "Urfa genelinde bizim kadınlarımız istediği gibi yaşayamıyor, kadınlarımız birçok şeyi yapmak istiyorlar ama erkekler karşı çıkıyorlar. Neden kadınlarımız özgür olmasınlar" diye soruyor.
Sekiz kardeş, on kardeş, işsiz baba, hasta anne, yoksulluk, baskı, okula gidememe, tanımadığı kişiyle evlenme ve daha pek çok sorunun anlatıldığı yaşam öyküleri bizi çok yakınımızda olan ama yeterince tanımadığımız bir dünyanın hiç değilse bir bölümünü anlatıyor.
Kadınların 8 Mart'la ilgili yazdığı ezilmişlikten, eşitlikten, haklardan, özgürlükten söz ettikleri yazılar da, kadınların kendileri ve kadınlar üzerine düşündüğünü gösteriyor.
Anakültür ve ÇATOM
Duyulmayan Ses, pek çok şeyi yeniden düşünmemiz için bir vesile. Şimdi bunları düşünmeye başlamadan önce Anakültür'ü ve ÇATOM'u biraz daha yakından tanıyalım.
Anakültür, 1997'de "Toplumsal cinsiyet duyarlılığını yaygınlaştırmak, sosyo-kültürel kalkınma sürecinde daha eşitlikçi, yeniden yapılanmaya yönelik toplumsal cinsiyet dengeli ve duyarlı politikalar üretmek" amacıyla kuruldu.
ÇATOM'lar ise şöyle tanıtılıyor: "Kadınlara ve genç kızlara yönelik okuma-yazma, genel sağlık, ana-çocuk sağlığı, hijyen, beslenme, ev ekonomisi, gelir elde etmeye yönelik beceri kazandırma vb. konularda programların uygulandığı topluma dayalı merkezler."
Hedef kitlesi 14-50 yaş olarak tanımlanan ÇATOM'lar Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi'ne bağlı olarak kurulmuş, illerde valilerce koordinasyonu sağlanıyor ve Türkiye Kalkınma Vakfı'ndan destek alıyor.
1997'den itibaren Bölge'de her 8 Mart'ta Sevgi Şöleni düzenleyen Anakültür, bu etkinliklerin 5. yılı nedeniyle böyle bir yarışma düzenlemiş.
Asimilasyon mu, değişim mi?
Duyulmayan Ses, duyulmayan sesleri bize iletirken bir yandan da yıllar önce kadınların/feministlerin ÇATOM'lar üzerine yaptığı bir tartışmayı yeniden hatırlatıyor.
Kabaca özetlemek gerekirse ÇATOM'larla ilgili iki ayrı tez vardı, birincisi bölgede sürdürülmekte olan asimilasyon politikasının ÇATOM'lar aracılığıyla kadınlar üzerinden gerçekleştirilmek istendiğini ileri sürüyordu. Ayrıca kurslarla çeşitli beceriler kazanan kadınların, ucuz iş gücü olarak piyasaya sürüleceği söyleniyordu. Diğeri ise, kadınların yaşamlarının ÇATOM'lar aracılığıyla kısmen de olsa değişeceğini söylüyordu.
Asimilasyona dair ipuçları
Aslında kitabı okuyunca iki tezin de doğru olduğu görülüyor. ÇATOM'a gidip gelen kadınların yaşamlarında az da olsa bir şeylerin değiştiği yazdıklarından belli oluyor. Çok köklü değişiklik olmasa da, evde kapalı kalmak zorunda kalan pek çok kadın için ÇATOM'lar en azından nefes alabilecek bir yer. Kurslarla kuaförlükten, dikiş nakışa yeni beceriler ediniyorlar. Daha da önemlisi kendileri ve kadınlar üzerine düşünüyorlar, kadın haklarından söz ediyorlar.
Ama öte yandan, yine yazılanlarda asimilasyona dair çok sıkı ip uçları var. Bölgeye epeyce gitmiş, orada pek çok kadınla tanışmış biri olarak söyleyebilirim ki, kitabı okuduğunuzda Şırnak'ta, Batman'da başka bir hayat olduğunu sanabilirsiniz. Kitaptaki yazılarda ne orada yaşanan ağır çatışmanın izleri var, ne de aslında başka bir alanda, toplumsal mücadelede yaşamını kökten denebilecek şekilde değiştirmiş kadınlara dair izler var.
Türk var, Kürt yok
Ve kitabı okuyunca sanırsınız ki, Bölge'deki kadınlar Atatürk'ün kadınlara verdiği seçme ve seçilme hakkı için onu şükran borçlu. Hatta bazıları 8 Mart'ı bize hediye ettiği için de Atatürk'e teşekkür ediyor.
Kitaba yazan pek çok kadın, Türklerde kadınların ne kadar kıymetli olduğu konusunda hem fikirler. Hatta kitaptaki yazılarda geçen yüzlerce Türk, Türk kadını sözcüğüne karşın, bir tek Kürt sözü geçmiyor. Peki ama bu ÇATOM'lar nasıl eğitim veriyor?
ÇATOM'lar ne işe yarıyor?
Dolayısıyla Duyulmayan Ses'i kadınlar yazdığı için, kendisini ifade ettiği için bu kitabı okumak gerek. Elbette ÇATOM'lar ne işe yarıyor, onu anlamak için de okumak gerek.