Kapitalist düzende devlet bütçesi, birbiriyle uzlaşmaz çelişkiler ve çatışmalar içinde olan sosyal sınıflar arasındaki mücadele alanlarının başında gelmektedir.
Yani emekçiler ve sermayedarlar, ezilenler ve ezenler en büyük kavgalarından birini devlet bütçesi üzerinden yapmaktadırlar. Sermaye sınıfı, bütçe ödeneklerini kendi düzenini sürdürüp pekiştirebilecek hizmetlere yönelik olarak biçimlendirirken, bunun maliyeti olan vergileri işçilerin, emekçilerin sırtına yıkmakta ya da devleti borçlanmaya zorlamaktadır. Böylece hem vergi vermekten kurtulmakta, hem de yüksek faizlerle devleti fonlayarak sermayesini daha da büyütmektedir.
Devletler ve hükümetler bu mücadelede tarafsız değildir.
Devletler güçlü olanın, egemen olanın yanında yer almakta, böylece bütçenin hem nicel büyüklüğü hem de içeriği /niteliği egemen güçler ve sermaye sınıfı lehine gerçekleşmektedir.
Egemenler bunu seçilmiş burjuva hükümetlere yaptıramazlarsa, İtalya ve Yunanistan’da olduğu gibi teknokrat hükümetlerine ya da 1980’lerde Türkiye’de olduğu gibi askeri diktatörlüklerin güdümündeki hükümetlere yaptırmaktadırlar.
Bu bağlamda 2014 bütçesi öncekilerden farklı değildir, yüzü egemenlere, sermayeye; sırtı ise halka, emeğe dönük bir bütçedir.
Bu tespit hem 2014 harcama - ödenek tahminleri hem de vergi boyutlarıyla doğrulanmaktadır.
Şekil 2: 2014 Bütçesinin ekonomik dağılımı
(Kaynak: Maliye Bakanı M. Şimşek’in 2014 MYB Sunuş Konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ankara, 22 Ekim 2013)
Harcamalar yönünden, GSYH içindeki pay cinsinden 2003’de yüzde 31 olan pay 2013’de yüzde 25,7’ ye ve 2014’te yüzde 25,4’e düşürülmüştür. Bu denli küçültülen bir kamu ekonomisinden halka kalacak olan (örneğin istihdam, sosyal harcamalar gibi) da çok az olacaktır.
Çünkü ödeneklerin; yüzde 25,2’si (110 milyar TL) personel harcamalarına, yüzde 37,5’i (164 milyar TL sosyal güvenlik kuruluşları ve az bir kısmı yerel yönetimlere, yüzde 12’si (52 milyar TL) faiz harcamalarına, yüzde 8,4’ ü (37 milyar TL) çoğu yenileme niteliğindeki kamusal yatırımlara (bu 2013 yılına göre azalıyor) ve yüzde 8,6’sı (38 milyar TL) mal ve hizmet alımlarına ayrılmıştır[1].
Mal ve hizmet alım giderlerini karşılamaya dönük ödenekler sadece 1,9 oranında artırılmıştır. Enflasyon oranının yüzde 6–8 olacağı göz önüne alındığında reel olarak bu tür alımlar yüzde 5–6 puan azalacaktır. Yani bazı kamu hizmetlerinin sunumu kısılacaktır. Ayrıca kamu istihdamında belirgin bir daralmaya gidilmektedir. Zira 2013 yılı içinde 130.000’e ulaşan yeni kamu personeli (memur) sayısı, 2014’te 74.000 ile sınırlandırılacaktır[2].
2014 bütçesi sermaye sınıfına kepçe ile, yoksula kaşığın ucu ile dağıtan bir bütçe görünümündedir. Çünkü 164 milyar TL ile bütçenin en büyük kalemini teşkil eden cari transferlerin 9,7 milyar TL’si tarımsal desteklemeye ayrılacaktır. Bu Bütçe'nin sadece yüde 2,2’si demektir. Diğer taraftan Tarım Kanunu’na göre[3] Bütçeden tarımsal destekleme için ayrılan pay yüzde 1’in altında olamaz. Ama bu oran sübvansiyonlu tarım kredileri dâhil edildiğinde dahi (toplam 13,2 milyar TL) binde 7’dir. Kaldı ki topraksız köylüler ve tarım işçileri bu destekten faydalanamayacakları gibi, arazileri tapulu olmayan küçük çiftçiler de, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmadıklarından, bu desteklerden yararlanamayacaklar, böylece de tarımsal desteklerden asıl yararlananlar büyük çiftçiler olacaktır.
Sosyal yardımlar minnet duygusu yaratıyor
Maliye Bakanı Bütçeyi sunuş konuşmasında “sosyal yardım harcamaları için 2014 Yılı Bütçesinde 30,4 milyar TL kaynak ayırdıklarını”[4] belirtmiştir. Ancak bu kaynağın detaylarına bakıldığında bunun; yaklaşık 11 milyar TL’sinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinde yer alan ve “Öğrencilere eğitim harç ve burs desteği, Fatih Projesi ve taşımalı eğitime” ayrılan ödeneklerden oluştuğu; 4,5 milyar TL’yi bulan bir kısmının Sağlık Bakanlığı bütçesinde yer alan “Özürlü evde bakım desteği” gibi kalemlerden oluştuğu ve 10 milyar TL’lik bir kısmının ise Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinde yer alan “Ödeme gücü olmayanlara prim desteği ve 65 Yaş üstü ve muhtaçlara yapılan maaş ödemelerine” ayrılan ödeneklerden oluştuğu görülecektir[5]. Yani asıl olarak eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarının birer parçaları olarak görülmesi gereken ve ilgili bakanlıkların bütçelerinde yer alan bazı harcamalar sanki ilave sosyal yardım harcamaları gibi sunulmaktadır.
Diğer taraftan gerçek anlamda sosyal yardım sayılabilecek harcamalar bir bütçe dışı fon olan Sosyal Yardım Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yapılmaktadır. Maliye Bakanının sözünü ettiği 30,4 milyar TL’nin sadece 4,3 milyar TL’si bu Fona Bütçe ve Hazineden aktarılacaktır. Bu haliyle bu yardımlara Bütçeden ayrılan pay yüzde 1’i zor bulacaktır.
Başta “aile destek yardımları” olmak üzere çok sayıda yardım kalemi altında bu Fondan ayni ve nakdi yardım yapılmaktadır. Örneğin Bu Fon’dan “periyodik aktarma” adı altında her ay 50 milyon TL’lik bir nakit Tüm Türkiye’ye[6] bölgesel olarak kabaca eşit bir biçimde dağıtılmaktadır. Ancak Güney Doğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki yoksulluğun çok daha yüksek olduğu gerçeğinden hareketle bu yardımların bu bölgelere daha fazla ayrılması gerektiği ortaya çıkar. Ancak buna uygun bir dağıtım söz konusu değildir.
Bu tür nakit yardımları toplamda 973 SYDF bileşeni tarafından ve Hükümetin atadığı Vakıf Mütevelli Heyetleri aracılığıyla dağıtılmaktadır. Bu yardımların illerin kendi bünyesinde dahi nasıl ve kimlere dağıtıldığı konusunda ciddi soru işaretleri mevcuttur. Yardımların özellikle dini bayramlarda dağıtılması Hükümetin bu yardımları, kendine bağımlı ve muhafazakâr bir seçmen tabanı oluşturmada kullandığını ortaya koymaktadır (sosyal yardımlardan faydalanan hane sayısının 10 Milyonu geçtiği, nüfusun yaklaşık dörtte birinin sosyal yardımlardan faydalandığı tahmin edilmektedir). Bu yardımlardan faydalanmanın net tanımlanmış yasal bir dayanağı olmadığı için yardım alan kişiler ile siyasal iktidar arasında bir minnet duygusu yaşanmaktadır[7].
AKP Hükümetleri döneminde sosyal yardımların GSYH’nin yüzde 0,2’sinden yüzde1,43’üne ulaştığı dikkate alındığında, son 10 yılda dolar milyarderi sayısını 41’e çıkaran sistemin ve AKP Hükümetlerinin yoksul sayısını nasıl kat kat artırdığı ve kalıcı, insan onuruna yakışan ve güvenceli bir gelir yaratan istihdam bir yana, asgari ücret koşullarında dahi bir istihdamı sağlamadığı, buna karşılık bu yardımları adeta istihdama alternatif bir strateji olarak kullandığı ortaya çıkmaktadır[8].
Sermaye sınıfı için cömert indirimler var
Diğer yandan sermaye sınıfı için cömert vergi indirimleri, istisna ve muafiyetleri ve diğer teşvikler mevcuttur. “Vergi Harcaması” adı altında toplanan ve asıl olarak sermaye sahiplerinin yararlandığı bu vergi istisna, muafiyet ve indirimlerinin tutarı 2014 Bütçesinde 23,9 milyar TL’ye çıkartılmıştır[9]. Yani Hükümet bu tutarda bir vergiyi almaktan vazgeçecektir. Bunun bütçe ödeneklerine oranı yüzde 5,4 ve bütçe gelirlerine oranı yüzde 5,9 civarındadır. Ancak vergi kanunları dışında yer alan mevzuatla düzenlenen ve bütçenin ekinde yer almayan onlarca kanun ile öngörülen (örneğin Petrol Kanunu ) vergi harcaması açıklananlardan çok daha fazladır.
Ayrıca sermaye için 8,4 milyar TL işveren prim desteği, 2 milyar TL bireysel emeklilik sigortası (BES) primi desteği, 3,8 milyar TL Ar-Ge desteği ile ilave yüzde 3,3 ve kredi faiz desteği için 12- 13 milyar TL ve kobi desteği için 3–3,5 milyar[10] ile yüzde 3,7’lik bir destek ile toplamda yüzde 12,4’lük bir destek söz konusudur. Ayrıca Hükümetin Gelir ve Kurumlar Vergisinin birleştirilmesini öngören çalışması sonuçlandığında sermayenin vergi yükü daha da indirilmektedir.
Asker, polis ve cezaevlerine yüzde 13.2
Bütçe ödeneklerinin kurum bazında fonksiyonel dağılımı, 2014 Bütçesinin yüksek derecede güvenlik algısı ile hazırlanmış bir militarist bütçe ve son yıllarda ağırlığı giderek artan bir muhafazakârlaşma ve dinselleştirme bütçesi olduğunu göstermektedir. Aşağıdaki Tablo Bütçenin kurumlar bazında fonksiyonel dağılımı göstermektedir.
Tablo 3: Ödeneklerin kurum bazında fonksiyonel dağılımı
Bu Tabloya bakıldığında Hükümetin, yaratılan algının aksine, askeri harcamaları kısmak gibi bir niyetinin olmadığı görülmektedir. Kaldı ki Milli Savunma Bakanlığı’na ayrılan 21,8 milyar TL’lik bütçe ödeneği toplam askeri harcamaların yaklaşık sadece yüzde 89’unu oluştururken, buna ilave olarak, yüzde 10’luk bir pay ile Savunma Sanayi Destekleme Fonu (SSDF), yüzde 0,6’lık bir pay ile TSKGV ve dış askeri yardımlar söz konusudur.
Diyanetin bütçesi üç bakanlığa eşit
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nden Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) ayrılan ödenek 5,443 milyar TL olacaktır[11]. Bu yıla göre yüzde 18,2’lik bir artış anlamına gelen bu ödenek toplam ödeneklerin yüzde 1.24’üne denk düşmektedir. Bu haliyle Diyanet İşleri Başkanlığı, Kültür ve Turizm, Ekonomi, Kalkınma ve Çevre Bakanlıklarının toplam bütçelerine eşit bir bütçeye sahiptir.
Kurumlarda istihdam edilecek olan personelin sayısal dağılımı Bütçenin asıl olarak militer ve dinsel - muhafazakâr yapısını ortaya koymaktadır. Öyle ki 2013 Haziran sonu itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığının 128,751 bini kadrolu (tamamı memur) olmak üzere toplam 141,911 çalışanı mevcuttur[12]. Polis sayısı 300,000’in üzerinde ve asker sayısının tam olarak bilinemese de 700.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Buna Adalet Bakanlığındaki 155.000 çalışanı ( 20.000 savcı ve hâkim mevcuttur ve sadece geçen yıl 4793 yeni savcı ve hakim ataması yapılmıştır) ve çok sayıda kalekol inşaatını da eklemek gerekir. Kültür ve Turizm Bakanlığının 17,683; Çevre Bakanlığının 27,307; Bilim Sanat Teknoloji Bakanlığının ise 5,139 çalışanı mevcuttur. Diyanet İşleri Başkanlığının 1,140, Jandarma Genel Komutanlığının 7,486 ve Emniyet Genel Müdürlüğünün 33,461 motorlu taşıtı mevcuttur[13].
Özce, askeri vesayetin tasfiye edilmesi veya geriletilmesiyle birlikte daha demokratik hatta “ileri demokratik” bir rejime doğru gittiğimiz ileri sürülse de, asker ve polis için ayrılan kaynakların büyüklüğü bunu doğrulamamakta, “Mütedeyyin” AKP’nin temsil ettiği “sivil” anlayış ve dinsel değerlerle yeniden yoğrulmakta olan bir militarizmin desteğindeki otoriter bir siyasetin yerleşmekte olduğu açıkça görülmektedir.
Mahalli idarelere ayrılan paylar bir yandan kaynak tahsisi konusunda Bütçenin ne denli katı ve bürokratik bir merkeziyetçi yapıya sahip olduğunu gösterirken, diğer yandan hem yetersiz olup, hem de bölgelerin ihtiyaçlarına göre de dağılmamaktadır. Öyle ki örneğin 2013 Bütçesinden İstanbul Büyük Şehir Belediyesine 14 Milyar TL tahsis edilirken Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesine sadece 70 Milyon TL aktarılmıştır.
Genel Bütçe gelirlerinin sadece yüzde 9’undan azı mahalli idarelere transfer edilmektedir. Bu transferler 2008’de 14 milyar TL; 2009’da 15,6 milyar TL; 2010’da 20,2 milyar TL; 2011’de 22,4 milyar TL olup[14], 2014 yılında bu rakamın 38,8 milyar TL’ye çıkması hedeflenmektedir[15].
Diğer taraftan bu tutarın üçte biri yeni yasa gereğince 16 +13= 29 büyükşehir belediyesine gönderilecek ve bu belediyeler içinde aslan payı İstanbul, Ankara ve İzmir Büyük Şehir Belediyelerine ait olacağından, ülkenin her tarafında belediye hizmetlerinin bazılarının fiilen verilememesi söz konusu olacaktır.
Diğer taraftan 2014 yılı için 199,500 Milyon TL olarak hedeflenen Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki[16] artış yüzde 27 gibi rekor bir artıştır. Bu haliyle Cumhurbaşkanlığının bütçesi Diyarbakır ve Eskişehir Büyük Şehir Belediyelerine Genel Bütçeden ayrılan payların toplamından fazladır. 104 kamu üniversitenin sayı olarak 70’inin (yüzde 67) 2014 yılı ödeneği Cumhurbaşkanlığı’nın ödeneğinin altında kalmaktadır. Cumhurbaşkanlığı için yaklaşık 5 yeni üniversiteye ayrılan toplam ödenek kadar bir ödenek ayrılmıştır.
Hükümet bu yıl da Bütçeden en büyük payı eğitime ayırmakla övünse de gerçek durum bu değildir. Eğitime ayrılan pay açısından Milli Eğitim Bakanlığının 55,7 milyar TL’lik payının[17] yüzde 80’i personele (personel giderleri, sözleşmeli personel giderleri ve sosyal güvenlik primleri), sadece yüzde 8’i mal ve hizmet alımlarına ve yüzde 8’i yatırımlara ayrılmıştır. Eğitime dönük harcamalardaki son yıllardaki artışın nedeni daha ziyade eksik öğretmen ve okul ihtiyacıdır.
En hızlı özelleştirme ve ticarileştirmeye tabi tutulan alanların başında gelen sağlık hizmetlerinde ise kamusal sağlık harcamaları savunma bütçesinin çok altında, bütçe dışı kaynaklar da göz önüne alınırsa, savunma harcamalarının yarısı düzeyinde kalmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının Bütçesi Savunma Bakanlığı Bütçesinin sadece yüzde 7’si kadardır. (MD/HK)
[1] Maliye Bakanı M. Şimşek’in 2014 MYB Sunuş Konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ankara, 22 Ekim 2013.
[2] Agk.,
[3] Tarım Kanunun “ Tarımsal desteklemelerin finansmanı “ başlıklı 21 inci maddesi.
[4] Maliye Bakanı M. Şimşek’in 2014 MYB Sunuş Konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ankara, 22 Ekim 2013.
[5] T.C. Maliye Bakanlığı, Sosyal Yardımlar, 2013, s. 25.
[6] T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, SYGM, 2011 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, Nisan 2011, s. 81.
[7] Nazır Kapusuz, “Kıdemle Alıp Sadaka İle Vermek: İktidarın İstihdam (Nüfus) Stratejisi”, http://www.toplumsol.org, 14.11.2013.
[8] Agm.,
[9] T.C. Maliye Bakanlığı, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun Tasarısı ve Bağlı Cetveller, Ankara, 2013, s. 146.
[10] Maliye Bakanı M. Şimşek’in 2014 MYB Sunuş Konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ankara, 22 Ekim 2013.
[11] T.C. Maliye Bakanlığı, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun Tasarısı ve Bağlı Cetveller, Ankara, 2013, s. 37.
[12] T.C. Maliye Bakanlığı, 2014 Yılı Bütçe Gerekçesi, Ankara, Ekim. 2013, s. 208.
[13] Agr.,
[14] T.C. Maliye Bakanlığı, Muhasebat Genel Müdürlüğü.
[15] Maliye Bakanı M. Şimşek’in 2014 MYB Sunuş Konuşması- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Ankara, 22 Ekim 2013.
[16] T.C. Maliye Bakanlığı, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun Tasarısı ve Bağlı Cetveller, Ankara, 2013, s. 37.
[17] Agr., s. 37.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş'tan Bütçe Yazı Dizisi