İlgisiz hikayeler
Bush konuşması boyunca iki hikayeyi iç içe sokmaya çabaladı durdu. Irak'ın El Kaide ile haşır neşir olduğunu ve 11 Eylül'ün Irak'a yönelik askeri harekat gerektirecek yeni tehlikeler doğurduğunu ileri sürdü. Aylardır yapageldiği gibi Irak'la savaşın terörle savaşın bir parçası olduğunu göstermeye çabaladı. Ama aksini doğrulamış oldu. Eğer Bush'un iki savaşı birbirine bağlamayı sağlayacak kanıtları vardıysa, bu herhalde bunu ileri süreceği son fırsattı, ama yoktu. Bu iki hikayenin nesnel olarak hiçbir ilişkisi olmadığı apaçık. Bunlar arasında ancak öznel bağlar olabilir. 11 Eylül olayları güç kullanma standartlarımızı aşağı çekti.
Birinci hikaye Irak'a yönelik bir saldırıyı meşrulaştırmanın gereklerini yarı yarıya karşılıyor sadece. Saddam Hüseyin'e karşı askeri eylem için açık bir gerekçe sunuyor. Bush "Irak'ın sahip olduğu ya da yaptığı her kimyasal ya da biyolojik silah, 1991 Körfez Savaşı'nı sona erdiren silah bırakışma anlaşmasının dolaysız ihlalidir," saptamasında bulundu. Saddam'ın savaştan bu yana ihlal ettiği çok sayıda BM kararına dikkati çekti. Ama bu hikayenin sorunu ABD'nin tek yanlı eylemini meşrulaştırmıyor olması. Bu hikaye ancak Körfez Savaşı Müttefiklerinin ya da Birleşmiş Milletler'in (BM) eylemini meşrulaştırabilir.
Olmayan El kaide bağlantısı
Bu yüzdendir ki Bush ikinci hikayeye geçti. Bu Amerikan eylemine açık bir gerekçe sunuyordu. Ama bu gerekçe de 11 Eylül'de ABD'ye saldıranlar için geçerliydi. Bush Irak'la El Kaide arasında bağlantı kurmaya çabaladı ama inandırıcı olamadı. Irak'ın da El Kaide'nin de Amerika'dan nefret ettiğini, Iraklıların kimi El Kaide üyelerini tehlikeli silahların yapımı konusunda eğittiğini anlattı. Bunlar doğru olsa da Irak'a özgü değil. Bush Irak'ın teröristlere yataklık ettiğini söyledi ama bu konuda çok daha suçlu olan başka rejimleri bilmezden geldi.
Bush Irak ve El Kaide'nin "yüksek düzeyde temas" kurduklarını söyledi ama bunların ne gibi temaslar olduğunu ve ne kadar zaman önce gerçekleştiğini açıklamadı. Irak'ın bize karşı "bir terörist ya da Irak istihbaratçısı"nı kullanarak "kimyasal yada biyolojik bir saldırı" düzenleyebileceğini söyledi. Ne varki, birinci teslimat seçeneği ikincisini lüks kılıyor. Eğer Saddam bize şarbon ya da çiçek mikrobu yollamak isterse bunu Usame Bin Laden'in yapması gerekmez.. Irak'ın 11 Eylül bağlantıları konusunda ileri sürdüğü tek kanıtsa "Saddam Hüseyin rejimi Amerika'ya yönelik terörist saldırıları arsızca kutladı," demekten ibaretti. Bu da cezayı gerektiren bir suç sayılmaz.
Kelime oyunları
Bush'un başvurduğu kelime oyunlarına bakınca iki hikayeyi bağdaştırmakta ne kadar zorlandığını görebilirsiniz. Bush, sanki başvurduğu mecaz konunun anlaşılmasını zorlaştırmıyor da kolaylaştırıyormuş gibi "terör hücreleri ve kitle imha silahları yapan yasadışı rejimler aynı kötülüğün iki yüzüdür," diyor. Ardından, Bush ciddi ciddi "nükleer mücahitler" diye adlandırdığı "Iraklı nükleer fizikçilerle Saddam'ın yaptığı sayısız görüşmeden," söz etti. Bu, apaçık, laik bir Arap milliyetçisi olan Saddam'ı bir İslam fanatiğiymiş gibi sunma gayretiydi.
Saddam ile 11 Eylül arasında ne bağ var
Öyleyse Saddam ve 11 Eylül arasında ne gibi bir bağ olabilir? Bunun yanıtı Bağdat'ta değil bizim kafalarımızın içinde. 11 Eylül oraya buraya posta koyma standartlarımızı aşağı çekti. Artık Efendi Çocuk değiliz. Eğer birinin bize el kaldırma niyeti olduğu zehabına kapılırsak ilk yumruğu biz indiriyoruz. Bush'un deyişiyle: "Saldırı tehlikesinin açık kanıtları ortada dururken nihai kanıtı, yani dumanı tüten bir namluyu görmek için bekleyemeyiz. Bu kanıt pekala mantar şeklinde bir bulut olarak da ortaya çıkabilir."
Standartların böylesine aşağı çekilişinin pek çok biçimi var.
* Belirsizlik, tedbir almaktansa saldırmanın gerekçesi haline geliyor. Bush "Saddam Hüseyin'in nükleer silah geliştirmeye ne kadar yakın olduğunu soran çok," dedikten sonra ekliyor: "Bunu tam olarak bilmiyoruz. Ama sorun da bu ya."
* İkincisi, şiddete başvurmama artık ilk seçenek olmaktan çıktı. Bunun şiddetin içerdiğinden daha az risk içerdiğinin gösterilmesi gerekiyor. Bush'a göre, "beklemek en riskli seçenek. Çünkü ne kadar beklersek Saddam Hüseyin o kadar güçlü ve acımasız olacak."
* Üçüncüsü, tıpkı kuşkuya pay bırakma isteğimizin de azalmakta olduğu gibi, riske tahammül katsayımız hızla düşüyor. Bush, "Saddam'a güveneceğim diye tek bir Amerikalı'nın bile hayatını tehlikeye atmayı göze alamam," diyor.
* Dördüncüsü, sırf düşman saldırısına uğrama tehdidi bile ilk darbeyi vurmak için gerekçe olabiliyor. Bush'un deyişiyle "Korku içinde yaşamayı reddediyoruz."
İşte 11 Eylül ile Irak arasındaki bağlantı bu. Bir düşmanımız bizi can evimizden vurdu ve Bush öbürüne şans tanımamaya karar verdi. O zaman bunu açıkça söylemeli ve her ikisi de aynı düşmanmış gibi davranmaya son vermeli.
Özgün makale için tıklayınız:
A Tale of Two Enemies: The real connection between al-Qaida and Iraq. By William Saletan