"Bir varmış bir yokmuş..." diye başlayan masalları bilirsiniz...
Onun hikâyesi sanki masallardaki "bir yokmuş"u iptal edip "bir varmış" üzerinden başlayan bir hikâye...
Onun hikâyesi, "Çok yıllar önceymiş, bir kadın varmış..." diye başlamıyor çünkü birkaç ay önce yerel seçimler sırasında yaşanmış taze bir olaydan söz ediyoruz.
Mart ayıydı... Yerel seçim heyecanı tüm ülkeyi kaplamıştı... Bulancak geçmişte tarihen ve siyaseten ünlü bir kasabaydı.
Ama yıllardır beklendiği gibi yönetilmiyordu. Bu şirin kasabada makûs talihi yenip yeni bir başlangıç yapmak gerekiyordu.
İşte böyle bir ortamda bir kadın ortaya çıkarak, "Ben ilçemi yönetmeye, başka bir Bulancak kurmaya talibim" diyerek seçmenin ezberini bozdu.
Şimdilerde "sahil yolu" projesiyle denize sırtını dönen hüzünlü kasaba Bulancak'ı ekonomik, sosyal, kültürel vs. her açıdan yeniden kurmaya aday olduğunu açıklayan ve cesaretle kolları sıvayan bir kadından söz ediyorum...
O bir bankacıydı... Seçim öncesinde hiç tereddüt etmeden, ekonomik kaygı düşünmeden, eşi dâhil kimseyle paylaşmadan, içinden geldiği için, tarihin ve siyasetin sesine kulak verdiği için bir başına kararını vererek adaylığa soyundu...
29 Mart yerel seçimlerinden söz ediyorum... Bulancak'ı sallayan CHP'nin kadın Belediye Başkan adayından...
Adını ilçenin tarihine müjdeli harflerle yazdıran, sevgili Fatma Cevahir Karaibrahim Canik'ten söz ediyorsam, oturup düşünmeli...
Adı da soyadı da mücadelesi gibi geniş, evrensel olmak kime nasip?
Bir kadın aday olmaya görsün, türküden el arak söylersem, "gör başına neler gelir..." (Kendi deneyimimden iyi bilirim, milletvekilliğine aday olduğumda bin beterini yaşamıştım, hala da yaşamaktayım)
O başkanlığa aday olur olmaz, iki bakış açısı yürürlüğe girdi.
Bir yanda, "Bunca erkek varken, bir kadın mı bu ilçeyi yönetecek, bu kadın ne yapmak istiyor" diyenler...
Ama buna karşın, "Ne güzel... Artık ilçemizin makûs tarihi ve talihi değişecek... Geçmişte gelenekleri olan ilçemiz kadın bakış açısıyla, kadın duyarlılığıyla yönetilecek." diyenler...
Yani bir yanda kötülük öte yanda iyilik kampanyası...
Hal böyle olunca, seveni de oldu, sevmeyeni de, kıskanıp çekemeyenler köstek olanlar da oldu, karşılıksız destek verenler de, parasını yiyenler de...
O bir kadındı... Kötülüklere, yanlışlıklara, kasabasının elden gitmesini gönlü ve aklı asla teslim olmak istemeyen bir kadın...
Hem kadınların toplumda daha çok yer kaplamasını sağlamak hem de "kadın eli, kadın bakış açısı" deyince bir kasabanın nasıl güzelleşeceğini, kasabanın pasif sakinlerinin nasıl aktif olabileceğini biliyordu.
Bu nedenle gerek klasik erkek dünyasının gerekse de siyasetin klasik tutucu söyleminden yılmadı, eleştirilere aldırmadan ısrar ve inatla yoluna devam etti.
Ona göre her şey bir kasabayı ve insanların sevmekle başlıyordu. Seçim süreci boyunca iyimserliği ve hoşgörüyü hiç bırakmadı.
Uzun zamandır yapılmayan bir şeyi yaptı; bir uçtan diğer uca gezdi Bulancak'ı. Ziyaret etmediği ev, girmediği işyeri, dolaşmadığı cadde sokak, basmadığı parke taş, toprak kalmadı. Bulancak'ta uzun zamandır bir halk adayla, aday da halkla buluştu. Onlara nasıl bir kasaba tasarladığını anlattıkça hep birlikte umut ettiler...
Evet, "Başka bir Bulancak mümkündü" ve bu ancak "Başka bir adayla" gerçekleşebilirdi. Kampanya günleri böyle geçti... Ve geldik seçim gününe...
29 Mart'taki seçim günü heyecanı doruktaydı. İyi bir çalışma yürütmüştü.
Ne var ki, bu ülkede kirli politika yapılıyordu, amaca ulaşmak için her aracın mubah görüldüğü politik alışkanlıkları değiştirmek kolay değildi.
Onun ve sevenlerinin, destekleyenlerinin beklediği olmadı, seçimi kaybetti...
Ama tarih onu, "galip sayılır bu yolda mağlup" cümlesine kaydetti...
Çünkü seçimi kaybetse de karnesi yıldızlı pekiyiydi, gelecek seçim için büyük bir umudu örgütlemiş, kasaba tarihinde partisine en büyük oyu sağlamıştı.
Seçim sonrası üzülmüştü ama asla karamsar değildi...
Bir kere yola çıkılmıştı, umutlarını yitirmeye niyetli değildi.
Önünde daha nice seçimler vardı, geleceği şimdiden kurmak gerekiyordu. Seçim sonuçları onun için "bir yokmuş" anlamına gelmiyordu.
Tersine ölü toprağını yerinden oynatmış, "bir varmış" olduğunu kanıtlamıştı...
Onun bu başarılı çıkışı, bazı eleştirilere karşın Giresun Belediye Özel Kalem Müdürlüğü görevine getirilmesiyle taçlandı...
Bu yeni görevini, Fatma'yı gelecek yıllardaki umutlarını gerçekleştirmek için bir olanak olarak görmek gerekiyor...
Giresun Belediyesi yetkilileri iyi ki de böyle bir karar vererek, sevgili Fatma'yı Özel Kalem Müdürü yaptılar.
Fatma Hanım şimdi Giresun Belediye'sinde halk ile ilk muhatap olan kişi.
Büyük-küçük herkesi güler yüzle karşılayan, dertlerini dinleyen, notlarını alırken de çayını, kahvesini, ıhlamurunu söyleyen, ayrımsız herkesle ilgilenen yeni bir anlayıştan ve yeni bir insandan, Fatma Hanım'dan söz ediyorum.
İşinin ehli olmuş bir insandan, kendisini işine, uzun zamandır ihmal edilmiş halka ve kasabaya hizmete adamış, ilkelerinden ödün vermeden çalışan bir kadından söz ediyorum... Erkek egemenliğinin yürürlükte olduğu siyaset dünyasında, yerel yönetim bazında tarzıyla, duruşuyla, sevgi ve hoşgörü ile kendini kabul ettirmiş bir arkadaşımızdan, dostumuzdan söz ediyorum...
Türkiye'nin de Giresun'un da böylesi cesur, cesaretli, bilgili kadınlara çok ihtiyacı var. Kadınlar, karar alma ve yürütme mekanizmalarında yerlerini aldıkça, Fatmalar çoğaldıkça, görevlerinde yükseldikçe, başka bir Türkiye, başka bir Giresun, başka bir Bulancak'ın mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyorum...
Sevgili Fatma'nın Bulancak seçim sürecindeki başarısından ve Giresun Belediye'sindeki görevinden sonra biz kadınlar artık daha cesaretli ve daha umutluyuz...
Onu kalben ve lisanen hissediyor ve destekliyoruz. Biliyoruz ki, o da bizleri hissediyor...
Sol'u açık olsun... Yolu açık olsun... Tarih onu mahcup etmesin... (SY/EZÖ)