28 Eylül Cumartesi Kazova Direnişi işçileri için heyecan dolu bir gündü. 27 Şubat’ta başlattıkları mücadelelerinin 215’inci, fabrikayı işgallerinin 93’üncü, üretime geçmelerinin ise 35’inci gününde kendi ürettikleri kazaklarla, Metin Yeğin’in ifadesiyle, bu yılın modasını sunacakları bir defile düzenlediler: “İşgal et, diren, üret.”
İşçilerden Aynur Aydemir’in defileyi yetiştirememe korkusu, Kazova Direnişi’yle dayanışmaya gelen insanların fabrika önünde toplanmaya başlamasıyla yerini coşku ve sevince bırakmış. Bülent ise yaşadıkları onca şeye rağmen o akşama kadar hiç o kadar heyecanlanmamış: “Bu akşam toprağa baktım, insanlara baktım, ‘demek ki sadece biz değilmişiz’ dedim. Biz zannediyorduk ki sadece biz varız. Hâlbuki öyle değilmiş, bizim ötemizde bir sürü insan bunun farkındaymış. Aslında bir sürü insan buraya geliyordu, ama biz daha şimdi gördük onları, daha şimdi anladık, parça parça geliyorlardı, ama biz hep geleceklerine inanıyorduk.”
"Direniş bize öğretti"
Pankartlarla donatılan fabrikanın önünde, 28 Nisan’da kurdukları direniş çadırının hemen sol tarafına kurulan platformda Teneke Trampet’in “Bahar Gelmiş” şarkısıyla direnişi selamlayarak başladığı akşam, Devrimci İşçi Hareketi’nden (DİH) Behiç Aşçı’nın Kazova direnişinin, işçilerin alacakları için verdikleri bir mücadelenin ötesine geçip kendileri için çalışıp kendileri için ürettikleri bir işgale dönüştüğünü ve bu anlamda bir ilk, bir örnek olduğunu vurguladığı konuşmasıyla devam etti. Ardından Kazova işçileri adına basın açıklamasını okuyan Bülent Ünal ve Yaşar Günay, mücadele sürecini anlatırken, bu süreçte birbirlerine sırtlarını dayamayı, birbirlerine güvenmeyi öğrendiklerini söylediler.
Onların sözleriyle: “Öğretmenimiz direnişimizdir. Direniş bize öğretti ve öğretmeye devam ediyor.” Direnişleri boyunca en çok da dayanışmayı öğrendiklerini söyleyen Ünal ve Günay, kendi içinde yardımlaşmayı ve dayanışmayı içerdiği için de kooperatif formunu benimsediklerini, bundan sonra kendi emeklerinin sahibi olmayı ve patronsuz üretmeye devam etmek istediklerini belirttiler. Ayrıca, başta Tatava ve Şişli Merkez forumları olmak üzere kendileriyle dayanışan forumlara teşekkür eden Ünal ve Günay, Van depreminden zarar görenlere kazak göndereceklerini ve bir gün boyunca Berkin Elvan için satış yapacaklarını söylediler.
Kazova Direnişi işçileri’nin basın açıklamasından sonra söz alan Metin Yeğin ise, “biz onların [sermayedarların] değiştirdikleri mekanları geri çevireceğiz” diyerek Kazova işçilerinin fabrikada bir kafeterya açarak kentli yoksullar için yemek üreteceklerini, aynı zamanda fabrikanın bir bölümünde öğrenciler için “farklı bir okul” kuracaklarını belirtti. Ardından platforma gelen ve aralarında İlkay Akkaya, Cengiz Bozkurt, Nilüfer Açıkalın, Hakan Yeşilyurt ve Gülay’ın da bulunduğu sanatçılar, bu yılın modası olmaya aday Kazova Direnişi ürünü olan kazakları tanıttılar.
Şişli ve Beşiktaş belediyelerinden taşeron işçilerin, Hava-İş’e bağlı grevdeki THY işçilerinin ve Devrimci Müslümanlar’ın konuşmalarıyla Kazova Direnişi işçilerine destek verdiği akşamda ayrıca önceki gün vefat eden Tuncel Kurtiz de unutulmadı. Kurtiz’in sesi ve görüntüleriyle Şişli’deki İyiniyet Sokağı’nı doldurduğu Grup Yorum’un 25. Yıl Konseri’nden Geçit Yok’u da gecenin en coşkulu anlarından biriydi. Elbette ki, Gezi Direnişi sırasında polis şiddetiyle yaralananlar ve hayatını kaybedenler de gecede anılanlar arasındaydı.
"Meşruluğun göstergesi"
Bu coşku dolu ortamda konuşma fırsatı bulduğumuz DİH’ten Ali, dışarıdaki kalabalığı göstererek Kazova direnişinin bu kadar sahiplenilmesinin direnişin meşrulaştığının işareti olduğunu söylüyor: “Yasal düzenin mahkemesinde, polisinde çok karşımıza çıkar, ‘yaptığınız yasal değil’ diye. Biz yasallığı hesaplamayız, biz meşruluğu hesaplarız. Yani yaptığımız doğru mudur, yanlış mıdır, insanlar tarafından sahiplenilir mi, bunu hesaplarız biz. Bu sahiplenme, bu kitlenin buraya gelmesi direnişin meşruluğunun göstergesidir.”
Bundan sonrası için düşüncelerini sorduğumuzda ise Aynur Aydemir, “bundan sonra aynen böyle devam edeceğiz, buradan dönüş yok” diyor ve ekliyor: “Kaçan patronun yerini işgal et, üret. İşgal et, üret. Üreten biziz, satan da biz olalım.” Benzer şekilde, Ali de “bu aşamadan sonra bizim kaybetmeye hakkımız yok, kazanmak zorundayız. Bu (Kazova direnişi), örnek olmak zorunda, haktan, adaletten yana olan tüm insanların beklentisi de budur” diye düşündüğünü söylüyor.
Kazova direnişi bir fabrikanın işçilerce işgal edilip yeniden üretime geçirilmesi anlamında Türkiye’de bir ilk. En son 10 gün önce Sarıgazi’deki bir tekstil atölyesinde örneğini gördüğümüz, özellikle tekstil sektöründeki fabrika direniş, nöbet ve işgallerinin evrilebileceği noktayı gösteren bir ilk. Ali’ye göre bu durum, onlara bir sorumluluk yüklüyor: “İlk deniliyor, ilkler önemlidir, ilkleri yaşayan insanlar önemli bir sorumluluğu üstlenirler. Bizim ülkemizde en azından, bir ilk bu, bu da bize sorumluluk veriyor, DİH’e ve Kazova işçilerine bir sorumluluk veriyor.”
“Size bakıyoruz. Bizi görüyor musunuz?” diye soruyorlardı işçiler Kazova Direnişi ürünlerine iliştirdikleri etiketlerde. Cumartesi akşamı hatırı sayılır bir kalabalık onları görmeye, onlara destek olmaya, onlarla dayanışmaya gitti Şişli’deki fabrikaya.
Ama aslında bu daha bir başlangıç, dayanışmayla destek olmaya devam etmek gerek taptaze bir nefes, umut veren bir emekçi mücadelesi örneği olan Kazova direnişine. Elbette kazak almak, Kazova Direnişi’ne destek olmak için yapılabilecek şeylerden biri. Yapılabilecek diğer şeylerden bazıları ise direniş çadırına nöbete gitmek; direnişin daha fazla duyulmasını sağlamak; alınan siparişlerin paketlenmesine, tasnifine ve dağıtımına destek olmak; ve sürekli olarak yaptıkları eylemlerde onlarla dayanışmada bulunmak. Kazova Direnişi sizi çağırıyor, duyuyor musunuz? (BK-TE/HK)
* Tuğçe Ellialtı - University of Pennsylvania, Burak Köse - Kanada York University