Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, bir polis tüzüğüne benzettiği 1982 Anayasası'nın yerine neden yeni bir anayasa yapamadığımızı, neyimizin eksik olduğunu soruyordu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ise, 12 Eylül günü, 12 Eylül'ün Anayasası'nın yerine hazırlattıkları anayasa taslağını kamuoyunun bilgisine sunacaklarını bildiriyordu.
Aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na, 289 milletvekilinin imzaladığı bir kanun teklifi verildi: Bu teklif, Anayasa'nın başlangıç bölümünde ve metninde değişiklikler öngören bir yasa teklifiydi.
Bu teklif üzerinde durmadan önce, bugüne kadar yapılanlara bir göz atmakta yarar var.
Yeni Bir Anayasa Yapılmalıdır
1982 Anayasası, yürürlüğe girdiği günden beri tartışmalı bir anayasa. Bu yüzden de, özellikle de askeri yönetimin sona ermesinden itibaren değiştirilmesi ya da yerine yeni bir anayasa yapılması kamuoyunda açıktan tartışılmaya başlandı.
Anayasa Hukuku uzmanlarının önemli bir bölümü, 1982 Anayasası'nın değiştirilerek düzeltilebilir bir anayasa olmadığını , bu nedenle yeni bir anayasa yapılmasının daha doğru olacağını savundular.
Bu anlayış, 1990'lı yılların başlarında siyasi partilerin büyük bölümü ve sivil toplum kuruluşlarınca da paylaşıldı.
1991 milletvekili seçimleri öncesinde, "yeni bir anayasa" konusunda taslağı ya da gelişmiş bir düşüncesi olmamak, bir siyasi parti için büyük kusur sayıldı. SHP anayasa taslağını yazdı. DYP, anayasa anlayışını birkaç kitap yayınlayarak ortaya koydu.
Demokrasi platformu, "yeni bir anayasa için temel ilkeler" broşürünü yayınladı. Sendikalar, Basın Konseyi gibi kuruluşlar kendilerini ilgilendiren anayasa maddelerini yeniden yazıp kamuoyuna sundular. TÜSİAD, bilim adamlarına hazırlattığı anayasa taslağıyla gündeme geldi. Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi, tüm sivil ve siyasal tarafların katıldığı, beş gün süren bir anayasa forumu düzenledi.
Bütün bu çalışmalarda alınan yol, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un gayretleriyle kitap halinde yayınlandı ve milletvekillerinin kullanımına sunuldu.
Bütün bu yoğun çalışmalar, 90'lı yıllarda da daha sonra da, yeni bir anayasa yapılması sonucunu doğurmadı. Ancak, 1982 yılında yürürlüğe konulan 12 Eylül Anayasası'nın değişmesi gerekliliğinin kamuoyunda yaygın biçimde onaylanmasına yaradı. Bu duruma, kamuoyunun bir parçası olan ve genel kamuoyundan etkilenen TBMM de ilgisiz kalamadı ve 1995'te önemli değişiklikler gerçekleştirdi. Ama, 1995 öncesinde de sonrasında da bazı anayasa değişiklikleri yapıldı.
Anayasa Değişiklikleri
İlk değişiklik, 17 Mayıs 1987 tarihinde, ANAP iktidarı döneminde gerçekleşti (17.5. 1987 tarihinde kabul edilen 3361 sayılı yasa, R.G. 18.5.1987, S. 19464 Mükerrer).
Bu değişiklik yasasıyla, seçmen yaşı ve halkoylamasına katılma yaşı 21'den 20'ye indirilmiş, milletvekili sayısı 400'den 450'ye çıkarılmış, anayasayı değiştirme usulü değiştirilmiş ve anayasanın geçici 4. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Seçmen yaşının 20'ye indirilmesi olumlu ama yeterli değildi. Daha sonraki bir değişiklikle 18'e indirilmiştir.
Milletvekili sayısının artırılması esasa ilişkin bir değişiklik sayılmaz. Zaten daha sonra da 550'ye çıkarıldı.
Anayasanın değiştirilmesi usulünün değiştirilmesi, anayasasının değiştirilmesini kolaylaştırmayı hedef alıyordu. Anayasa üçte iki çoğunlukla olduğu gibi, halkoyuna gidilmesi koşuluyla beşte üçten çok üçte ikiden az oyla da değiştirilebilecekti. Bu değişiklik, yenisi yapılamasa da 1982 Anayasası'nın değiştirilerek düzeltilmeye çalışılması yönünde çabaların olacağı umudunu doğurduysa da bu gerçekleşmedi. Sonraki değişikliklerin tümü, üçte iki oy çoğunluğunu elde etti.
Siyasal yasakların kaldırılması
Bu değişiklik, yasasının yürürlükten kaldırdığı Geçici 4. madde, 12 Eylül öncesi siyasetçilerine getirilen yasaklarla ilgiliydi. Bu madde, binlerce siyasetçiye siyasi parti kurma, üye olma, aday olma vb. konularında siyaset yasağı getiriyordu. Yasaklılar arasında, 12 Eylül öncesi siyasi partilerin tüm önde gelenleri - Demirel, Ecevit, Baykal, Türkeş, Erbakan vd.- vardı. Kamuoyu yasakların kalkması konusunda bölünmüş durumdaydı. Turgut Özal, bu bölünmüşlüğü kullanarak, bu maddeyle ilgili anayasa değişikliğini, kaldırılmasını aslında istemediği yasakları TBMM'de kabul ettirip halka reddettirmek üzere halkoylaması yapılmasını sağlayacak şekilde gerçekleştirdi. Bir anayasa değişikliği, ilk kez halkoyuna sunuldu. Halk, Geçici 4. maddenin kaldırılmasını, çok az bir oyla (11.636.395 Hayır oyuna karşı 11.711.461 Evet oyuyla) kabul etti.
Halkoylaması 6 Eylül 1987 günü yapıldı, sonuç, 12 Eylül'ün bir yıldönümünde, 12 Eylül 1987 günlü ve 19572 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı.
Radyo ve TV yayıncılığı
1982 Anayasası'nda yapılan ikinci değişiklik, radyo ve televizyon kurulması ve işletilmesinde Devlet tekeli öngören 133. maddeyle ilgiliydi. Yapılan değişiklikle özel radyo ve televizyon istasyonu kurulması ve işletilmesi olanaklı kılındı (8.7.1993 günlü, 3913 sayılı Kanun, R.G., 10.7.1993, S. 21633).
13 Maddelik değişiklik
1982 Anayasası'nda şimdiye kadar yapılan en önemli değişiklik, 23 Temmuz 1995'te kabul edilen 4121 sayılı yasayla gerçekleştirildi. 90'lı yılların başlarında oluşan kamuoyu, sonucu 1995 Temmuzunda alabildi.
Bu değişiklikle Anayasa'nın başlangıç bölümü ve 13 maddesi değiştirilmiş, bir maddesi de yürürlükten kaldırılmıştır.
Anayasa'nın Başlangıç bölümünün "kutsal devlet"le ilgili ilk ve 12 Eylül darbesini meşrulaştırmayı amaçlayan 2. paragrafları yürürlükten kaldırıldı.
Bu anayasa değişikliğiyle, sivil toplumun siyaset yapmasının önündeki engeller kısmen temizlendi . Dernekler, sendikalar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile ilgili maddelerde yapılan değişiklikler bu doğrultuda.
Siyasi partilerle ilgili bazı yasaklar kaldırıldı. Partilere üye olma yaşı 18'e indirildi . Üniversite öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin siyasi partilere üye olabilmeleri olanağı yaratıldı, kadın kolları, gençlik kolları kurma yasakları kaldırıldı. Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili düzenleme, hafifletilmeye çalışıldı. Milletvekili sayısı, milletvekilliğinin düşmesi dokunulmazlığın kaldırılmasına karşı iptal davası, TBMM'nin toplantı günü gibi konularda çok da önemli olmayan bazı düzenlemeler yapıldı.
1995 Anayasa değişiklikleri, tümü itibariyle olumlu sayılabilecek ama yetersiz kalan düzenlemeler oldu.
DGM'lerden askeri hakimlerin çıkarılması
4388 sayılı yasayla 18 Haziran 1999'da gerçekleştirilen anayasa değişikliğini Abdullah Öcalan'ın yakalanıp yargılanmasına borçluyuz (R.G., 18.6.1999, S. 23729 Mükerrer).
Bu değişiklik yasası, Anayasa'nın devlet güvenlik mahkemeleriyle ilgili 143. maddesinde gerçekleştirilmiş ve bu mahkemelerde askeri hakemlerin görev yapmasına son verilmiştir.
"Uluslar arası tahkim"
Bundan iki ay sonra gerçekleştirilen anayasa değişikliğini ise, küreselleşmenin Türkiye üzerindeki etkisine bağlamak olanaklı: Bu değişiklikle özelleştirme anayasal kimlik kazandı , kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri ile ilgili olarak doğabilecek uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümü yolu açıldı ve Danıştay'ın bu tür şartlaşma ve sözleşmeler üzerindeki inceleme yetkisi kaldırıldı.
Demokratikleşmeyi sağlayacak anayasa değişiklikleri üzerinde kolay kolay uzlaşamayan TBMM, bu değişikliği sorunsuz bir biçimde, "tereyağından kıl çeker gibi" gerçekleştirdi.
Ecevit'in yenilgisi
Bir de, Bülent Ecevit'in istediği ama (iyi ki) gerçekleştirilemeyen anayasa değişikliği girişimi var: Cumhurbaşkanının seçilmesi ile ilgili maddeyi değiştirmeyi hedefleyen ve 5+5 olarak anılan değişiklik (yanında siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmayı ve milletvekillerinin "kıyak" emeklilik sorunu çözmeyi öneren iki değişiklikle birlikte!)
Görüldüğü gibi, 19 yılda 1982 Anayasası'nda gerçekleştirilen5 değişiklik , 1982 Anayasası'nın yarattığı sorunları çözmekten son derece uzak . Bu biliniyor ve bu nedenle de yeni değişiklik çabaları yürütülüyor. Ne denli yetersiz de olsa şimdilik başka yol yok gibi görünüyor. (NU)