Başbakan, yeni otoyol ve köprü projeleri ile kentsel dönüşümden bölgesel dönüşüme geçmeye hazırlanıyor. Ortada ise büyük bir kamu yönetimi sorunu bulunuyor. Demokrasi ve hukuk ise konuşma metinlerinde birer süs olarak kalıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen İstanbul İl Dayanışma Meclisi toplantısında daha önce de bahsetmiş olduğu, sır gibi sakladığı çılgın projesini açıklamadı. Büyükçe bir basın toplantısında anlatacakmış.
Fark ettiyseniz Başbakan son dönemde medyada daha çok yer alıyor, sürekli yaptığı konuşmalarla evlerin odalarından hiç çıkmıyor. Başbakan, siyaset alanında tek olmaya doğru ilerliyor.
Uygulamaları yavaş ilerlese de kürt sorunu, türban, anayasa gibi konulardaki açıklamaları bizi yadırgatmıyor. Ne de olsa merkezi siyasetin konuları. Lakin Başbakan'ın, yerel ve bölgesel ölçekteki uygulamalar hakkındaki projelerden bahsetmesi de alışkanlık haline gelmeye başladı.
Kuzey Marmara Otoyol ve 3. Köprü Projesi ile İstanbul-İzmir otoyol ile Dilovası-Yolava arasına yapılacak köprü projesi bunları içindeki en belirgin olanı. Yakında Marmara Denizinde "Yapay Ada" Projesi açıklanırsa da şaşırmayın. Önümüzdeki dönem çılgın projeler dönemi...
Bu iki projenin ortak özelliği birkaç ili ilgilendiren bölgesel düzeyde ulaşım projeleri olmasıdır. Ve bu illerin mevcut plan kararlarında bu projeler yer almamaktadır. Peki merkezi idarenin bu türden proje kararları vermeye yetkisi var mıdır? Evet vardır.
Bilindiği üzere İmar Kanunu'nun 9. maddesi, birkaç ili birden ilgilendiren otoyol, liman, demiryolu gibi projelerde Bayındırlık Bakanlığı'na resen plan yapma yetkisi verir. Bakanlık da bu yetkiye dayanarak tüm bölgeyi ilgilendiren bu planlar yapabiliyor. Lakin aynı kanunun 8. maddesi önce bölge planlarının yapımından sonra imar planlarından bahsediyor olsa da bölge planı Türkiye'de yapılmıyor.
Eksik olan aşama
Artık il düzeyindeki planlama yaklaşımlarının ötesine geçerek, komşu illerle beraber, bölgesel düzeyde planlama yapma zorunluluğu her düzeyde karşımıza çıkıyor. Zaten şehircilik bilimi gereği de bütüncül planlama anlayışı dikkate alınmak zorunda. Plan hiyerarşisine uygun bütüncül bir planlama anlayışının hakim olması gerekiyor. Makrodan mikro ölçeğe sıralanacak şekilde Ülke planı, bölge planı, çevre düzeni planı, kentsel nazım ve uygulama imar planları hiyerarşisine uygun süreçler tasarlanmalı. Ama bizim mevcut işleyişimizde bu aşamalardan biri eksik. O da Bölge Planı.
Ülke planları DPT aracılığıyla Kalkınma Planları şeklinde yapılıyor, İl Çevre Düzeni Planı bayındırlık bakanlığı tarafından, kentsel nazım ve uygulama imar planları ise ilgili şehir belediyesi tarafından yapılıyor. Ama aradaki bölge planları yapılmıyor. Yapılmadığı için birkaç ili ilgilendiren, bölgesel düzeyde kararlar hükümetin keyfi kararlarıyla ilerliyor ve hukuki denetimden geçmede zorlanılıyor.
Örneğin Kuzey Marmara Otoyol ve 3. Köprü Projesi yapılıyor. Projenin, bölgenin kalkınması ve ulaşım sorunun çözümü için doğru bir proje olup olmadığını değerlendireceğimiz bir "Marmara Bölge Planı" yok..
İstanbul-Bursa-İzmir otoyol ve İzmit Körfez Köprü Projesi yapılıyor, bu projenin geçtiği illerin geleceklerinin nasıl tasarlandığını göreceğimiz ve buna göre doğru bir proje olup olmadığını değerlendireceğimiz bir "Ege Bölge Planı" yok.
Karadenizdeki yaylaları birleştirme projesi yapılıyor, bunun doğru bir proje olup olmadığını hangi parametrelerle değerlendireceğiz. Elimizde bir "Doğu Karadeniz Bölge Planı" yok ki.
Bu planları yapacak bir yönetim yapılanması bulunmuyor. Merkeziyetçi kamu yönetimi anlayışı ise her düzeyde karşımıza sorun olarak çıkıyor.
Bölgesel dönüşüm süreci
Otoyol ve köprü projeleri salt basit bir ulaşım projeleri değildir. Geçtikleri yerleşim alanlarında fonksiyon değişimine neden olurlar. Bu projelerle bölgesel dönüşüm gerçekleşecektir. Örneğin İzmit Körfez Köprü Projesinde Dilovası ve Çiftlikköy yerleşimleri yeni merkezler olarak karşımıza çıkacaktır. Yalova tersanesi yeni bir anlam kazanacak, yeni sanayi bölgeleri kurulmak istenecektir. Yalova böylesi bir dönüşüm için hazır mıdır? Ya da doğru soru ile böylesi bir dönüşüm için uygun kent Yalova mıdır?
Ya da 3. köprü sadece yüz binlerce ağacın kesilmesine neden olmayacaktır, İstanbul'un kentsel makroformunu etkileyecek, bölgesel düzeyde sanayi, hizmet, konut gibi fonksiyonların yerseçimini etkileyecektir.
Başbakan Erdoğan'ın önerdiği projelerin şehircilik ilkeleri açısından doğru projeler olup olmadığını değerlendirebileceğimiz hiçbir hukuki belgemiz yok. İşte bu hukuki boşlukta Başbakan her türlü çılgın projeyi önerebilir ve uygulayabilir. Demokrasi ve hukuk ise sadece televizyon konuşmalarındaki metinlerinde süs için konulmuş iki kelime olarak kalır...
Yapılması gereken ise belli. Bir an önce merkezi idarenin yerel yönetimlerdeki vesayetini kaldırarak özerk demokratik bölge yönetimlerin oluşturulup halkın katılımıyla bölge planlarının yapılması şart. Bunun için de kamu yönetimini konuşulmaya başlanmalı. Tabii ki eğer demokrasi ve hukuk konusunda gerçekten samimiysek... (İP/TK)