Yok, öyle değil.
Sonuç olarak savaşı önleyemeyişimiz, kaybettiğimiz anlamına gelmiyor. "Biz" barış yanlıları, kaybetmedik, kazandık.
Dünya halklarının büyük silkinişi yaşanıyor şu günlerde. Savaş mekanizmasının bir parçası haline gelmiş medya, ne denli allasa pullasa da modern barbarlığı, insanı ve onun en önemli özelliğini, -aklını unutuyor. Onun akıl ve vicdan sahibi bir varlık olduğunu unutuyor.
Generaldir, doktordur, gazetecidir...
Gerçeği öldürme, yalanı egemen kılma girişiminde bulunanlar, insanlığa verdikleri büyük ve onarılmaz zararların unutulacağını sanıyorlar.
Hiç sıkılmadan barışı, barış yanlılarını yargılamaya ve mahkum etmeye çalışıyorlar.
Tarih bilincinden yoksun bu modern zamanların önemli aktörlerinin söylediklerinin, yazdıklarının ve eylemlerinin hiçbir değeri bulunmamaktadır. Yüzyıllardan beri onlar gibi nice 'savaş kulu' gelmiş ve geçmiştir yeryüzünden.
Bunlar, generaldir, doktordur, gazetecidir, tüccardır, akademisyendir, şudur; budur...Savaş mekanizması ruh çalıcısıdır. Sisteminin parçalarını sürekli yeniler ve ekler yapar. Tarihin çöplüğü, savaş mekanizmasına ruhunu teslim etmiş çeşitli uluslardan, sınıflardan, statülerden, mesleklerden insanlarla doludur.
Barışa karşı suç işlediler
Savaş sistemi için, gerekli olan halktır ve halklardır. O vergi verecektir; oğlunu ya da kızını verecektir sisteme. Tekellerin çıkarı, toplumun genel çıkarı olarak sunulacaktır halka. Değerler; insan hakları gibi, özgürlük, eşitlik, demokrasi gibi değerler, çıkarlara alet edilecektir. Sistem, iyilik meleği rolüne soyunacaktır.
Irak'a saldırı savaşını başlatanlar, 'barışa karşı suç' işlediler. Bu bir hukuksal saptama ve nitelemedir. Birleşmiş Milletler (BM) bir kurum olarak, kendi üyesi güçlü ülkelere - Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere'ye - hukuku uygulama gücünü kendisinde bugün için görmeyebilir.
Ama BM sistemi, meşru müdafaa ve Güvenlik Konseyi kararı dışında, savaşı reddeder. BM üyesi olan ABD ve İngiltere, yine BM üyesi bir başka ülkeye, Irak'a saldırı savaşı başlatmıştır ve bu durum, Nürnberg Mahkemesi statüsünün 6. maddesinde tanımlanan, barışa karşı işlenmiş bir suçtur.
Barışı kazanmanın zamanı
Şimdi, bu saldırı savaşını durdurma, barışı kazanma zamanıdır. Faillerin yargılanmasını isteme zamanıdır.
Böyle bir şeyi dünya demokratik kamu oyu isteyebilir ancak. Biz isteyebiliriz. Çünkü, insanın en saf haliyle göründüğü bir anı yaşıyoruz. Dar anlamda çıkarı aşan birliktelik seslendiriliyor yeryüzünde. Değerler savunuluyor, Avustralya'da, İngiltere'de, Afrika, Asya, Amerika ülkelerinde. Halklar tarafından.
Dünyanın çeşitli uluslarından, siyasi görüşlerinden ve dini inanç sahiplerinden, kadınlardan, erkeklerden, çocuklardan barış çığlığı yükseliyor.
Halklar, 'barış hakkı'na sahip çıkıyor
ABD ve İngiltere'ye ve dünyanın ekonomik, mali ve askeri güç sahiplerine, "Biz varız" diyor dünya halkları."Biz varız ve siz dünyayı istediğiniz gibi yönetemezsiniz!"
Bu itirazın seslerini kanımca herkes duymuştur ve bu bir deprem etkisi yaratmıştır. İnsanlık toplumu, son birkaç ayda, kendisine olan güvenini hiç olmadığı kadar kazanmıştır.
Türkiye toplumu açısından da, durumun böyle olduğu anlaşılmıştır. Halka rağmen politikalar geliştirilemeyeceği anlaşılmış olmalıdır. Savaş yanlıları ve özellikle militer zihniyet ve kurumları şaşkındır, öfkelidir. Onlar,el altından saldırganlara yardım ve yataklık yapmaya devam etmektedirler.
İç içe geçmiş savaşlar
Son zamanlarda, bizim 'iç içe geçmiş savaşlar' diye nitelediğimiz olasılık gündeme geldi. Türkiye'nin Kuzey Irak'a girişi sorunu tartışılıyor bugünlerde.
Barış yanlıları, savaşın bu biçimine de karşı çıkmalıdır. ABD ve İngiltere'nin Irak'a saldırısına ve işgaline karşı çıktığımız gibi, Türkiye'nin de açıkça savaş ve işgal anlamına gelecek politikasına da karşı çıkılmalıdır. Bu konu aynı zamanda iç barışımızın korunması ve derinleştirilmesi ile ilgilidir.
Savaşı durdurmak, barışı kazanmak mümkündür. Bunun yolu da dünyanın neresinde olursak olalım, barış için dayanışmadan geçmektedir.
İnsanlık, bugün bunu yapmaktadır ve kalıcı barışı, mutlaka başaracaktır. (HÖ/NM)
* Hüsnü Öndül: İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı