Silah sahibi olabilmek ve bu silahı kullanmayı kendisi için geçerli bir sebep olarak saymak aslında çok tehlikeli bir konu. 20 Temmuz 2012'de, Aurora Colorado'da bir sinema salonunda gerçekleşen saldırı da bu konuyu tekrar manşetlere taşıdı ABD'de. Yasal olarak silaha sahip olmanın, Türkiye'ye nazaran daha kolay olduğu bir yerde yaşanan bu olay, aslında iki farklı görüşü ortaya koymuş durumda.
Bir kısım insan, silaha bu kadar kolay sahip olmanın insanlara şiddet uygulamada daha fazla şans verdiğini iddia ediyor. Başkaları ise o salonda silah sahibi bir seyircinin bile kaç ölümü engelleyebileceğine dair mantıklı senaryolar sunuyor. Bu görüş çarpışmasının arasında sanığın bubi tuzakları ile kaplı evine ulaşım sağlanıp da, aslında ne kadar mühimmata sahip olduğunun görülmesi yeni bir tartışmayı daha gündeme getirdi: Bütün bu mühimmat nasıl elde edildi?
Yapılan tüm açıklamalar, bu mühimmatın yasal ve düzgün yollardan elde edildiğini gösterdi, yani James E. Holmes adındaki kişi bir kısmını dükkândan, bir kısmını ise internet üzerinden "birkaç tuş dokunuşu" ile almıştı, hepsi sisteme kayıtlı idi. Yani 6 bin civarında mermi ve dört silah temin edilirken, sistem dışı yollar kullanılmamıştı.
New York Times'ın haberine göre, ABD bünyesinde federal yasanın bu tip konularda haberdar edilmesi sadece Illinois, Massachusetts, New Jersey gibi eyaletlerde, Los Angeles ve Sacramento gibi şehirlerde geçerli. Ama Colorado, bu tür bir yasayı eyalet sınırlarında geçirmiş değil. Yine NY Times'a göre, bir yıldan uzun süredir. Washington D.C.'den çıkmamış olan ve tüm eyaletleri kapsayan yasa, aynı şekilde olduğu yerde duruyor. Yine bu konular tartışma içinde yer bulan noktalar arasında.
Türkiye, silah elde edilmesi konusunda farklı düzenlemelere sahip olduğu için bu gibi tartışmalar bizim için çok da bilinir değil. Bizim için bilinir olan, insanın bireysel özgürlüklerinin merkezi hükümet düzenlemelerinin "koruma" adı altında nasıl hunharca koparılıp alınabildiğinin / alınamadığının tartışmalarıdır. ABD gibi, merkezi hükümetin dışında birçok bölgesel düzenlemeye bağlı bir ülkede insanların bu "koruma"yı talep etmeye başlaması, bizde de hızlıca yankı bulacaktır şüphesiz.
Uzun zamandır ABD yapımı televizyon dizilerinde, suçluların sürekli kredi kartı kayıtlarıyla, konuşma dökümleri ile ülkenin her köşesine yerleştirilmiş gözetleyici kameralar ile (bizdeki karşılığı MOBESE olan) yakalanması, protestoları ağır ağır sindirmeyi başaran politikalardan en göze batanı aslında. Bunun yanında Türkiye merkezli bir araştırma yaptığınızda, MOBESE karşıtı bir protesto son olarak 2005 tarihinde gözüküyor. Başka bir habere konu olan "www.izleniyoruz.net" ise şu an aktif değil. Yani biz, kolektif çabamızı çoktan bıraktık bu özgürlük ihlali konusunda. "Halkı koruma" adı altında uygulanan bu izleme çabasını insanların adım adım kabul ediyor oluşu aslında bir noktaya işaret ediyor: Artık birbirimize güvenmiyoruz.
Küreselleşme ile hayatlarımızın yön değiştirmesi, aynı apartmanda yaşadığımız insanlarla tümüyle zıt noktalarda olabilmemiz bizleri farklı yapabilir, ama bu herkesin peşin hükümle "suçlu" olabileceği ihtimalini doğurmamalı.
Bireysel davranışların topluluklara mal edilmesinde gün geçtikçe daha da zorlanıyoruz, çünkü toplulukların içindeki insanlar da bireysel tercihlere, yaşamlara, doğru ve yanlışlara sahip. İlgi alanlarımız, parçası olduğumuz bilgi kanalları, iletişim kurma biçimlerimiz o kadar çeşitli ki, bu çeşitliliğin içinde insanları hızlıca kategorize etmek artık çok daha zor.
Bu olayı sebep gösterip "daha da fazla koruma" yaptırımları bir gün gelir ise, umuyorum ki özgürlüklerine değer veren insanlar bir arada, tekrar izlenip didiklenmeye karşı olduklarını dile getirmekten çekinmezler. Çünkü sanık James E. Holmes ya da Norveç katliamından sorumlu Anders Behring Breivik, sadece birer birey. Onların yaptıklarını, aynı imkanlara sahip her insan yapmıyor. Sonuçta birkaç insanın davranışı yüzünden imkanları suçlayıp, bütün insanlardan bu imkanları çekip almak doğru değil.
Bu tartışma ABD'de silah bulundurma üzerinden yürürken, bizde farklı olabilir. Ama temelde tartıştığımız konu, aşağı yukarı aynıdır. (SK/HK)