Yaşamak
Bilerek
İsteyerek
Hissederek
Her şeye rağmen
Hep birlikte
Hak ederek yaşamak
Güzel bir dünya için
Ölesiye
Acılarımı unutarak, içinde kırmızı renk olmayan, çığlıklara kulakları sağır, ağıt yakmayan, tüm silahların cümbüş olduğu bir yazı.
İçinden çiğdem, papatya, menekşe, nergis kokan, yağmurla ıslanmış toprak kokusunu duyumsatan, kuş cıvıltıları eşliğinde güneşin doğuşunu seyreden, dantelli bir yazı yazmak istiyorum.
Bin bir renkli çiçeğin birbirine engel olmadan, karşı çıkmadan, düşmanlığın olmadığı doğa içinde oğlak yavrularıyla birlikte, durmaksızın, nefesin kesilene kadar bayırlarda koşmak istiyorum.
Kozalaklarından fıstık fışkıran çam ormanları içinde, ardıç kokusunu ciğerinin en ücra köşesine kadar çekerek, uzaktan gelen baykuş sesinin sahibini merak ederek, rüzgarın çaldığı müziği dinleyerek sonsuz huzuru sindirmek istiyorum, çoktan beri hasret kaldığım.
Sarıldığımda sevgilerini tüm hücrelerimde hissettiğim, sevgileriyle titrediğim, bakmaya doyamadığım, gözlerinin bebeklerinde boğulduğum, özlemlerinde eridiğim kızlarımla bitmez tükenmez günlerin içinde kaybolmak, mutluluğumu paylaşırken fazlasını onlara vererek hile yapmak, eceli aldatmak istiyorum.
Cudi’nin doruklarında üstünü örten kardan boynunu yeni çıkarmış, kar beyazının yanında soluk kaldığı kardelenleri seyretmek istiyorum
Küfretmek istiyorum fütursuzca.
İçimdeki öfkeyi boşaltmak için denizlerin ufkuna, dağların doruklarına, çağlayanlara, derelere, güneşten çatlamış kayaya, susuz kalmış toprağa, çöllerin kumuna, tükenmeyen umuduma haykırmak istiyorum.
Telden bisiklet, araba yapmak istiyorum.
Ağacın en düz dalını kesip üzerine ata biner gibi binerek gözümün alabildiği ufka kadar koşmak, koşmak, koşmak istiyorum.
Yüzyıllardır kurduğum hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum.
Rüyalarımın en güzel sahilinde yüzmek, ulu bir çınarın altında oturup doya doya, hıçkırarak, utanıp sıkılmadan, sebepsiz, öylesine ve içten, ta içimden gelen göz yaşlarımı, önüne katacağı her şey, dertleri, tasaları, hüzün ve kederleri sürükleyecek ırmaklara dönüştürüp ağlamak istiyorum.
Pembe bulutlara binip, ılık rüzgarların okşayan arkadaşlığında diyarları dolaşmak, insanlarla gülerek, neşe içinde sohbetler etmek, kuşlarla uçmak, balıklarla yüzmek, yeni açan çiçekleri okşayıp koklamak, kuzuların annelerine seslenmelerini dinlemek, yavru köpeklerle oynamak, yaşamı iliklerime kadar hissetmek istiyorum.
Yaşamın ta içine, derinlerine, hissederek, rüyaya dalar gibi dalmak, yeniden, tertemiz, tüm kirlerimden arınarak doğmak, ilk adımımı defalarca, düşe kalka, heyecanla atmak, hiç durmadan, dönmeden, arkama bakmadan yürümek istiyorum.
Coğrafyamın tüm çakıl taşlarını toplamak, misket yapmak ve onları oynasınlar, eğlensinler, gülsünler diye çocuklara dağıtmak istiyorum.
Ağaçların sonbahar fotoğraflarını çekmek, sararıp dökülmüş yapraklarını incitmeden toplamak, kurumuş darlını budamak, onlara sarılıp sevdiğimi söylemek, okşayıp öpmek istiyorum.
Sokakta oynayan çocukların, tenhalarda utangaç buluşmalarını yaşayan aşıkların, evinin önünde kışlık odununu kesen oğlunun terini silen annenin, torununun elinden tutup gezdiren dedenin, balkonundaki çiçekleri şarkılar söyleyerek sulayan ninenin, özenerek yaptığı yemekleri yiyen ailesini seyreden annenin mutluluğunu paylaşmak istiyorum.
Cebindeki son parasını kendisinden daha yoksul biriyle paylaşanın vicdanı, çocuğunu özenle okşarken elleri titreyen babanın sevgisi, yavrusunu başka hayvanlardan korumaya çalışan dişi aslanın öfkesi olmak istiyorum.
Bacasından ince ince duman tüten ev, toprağı yararak tarlayı süren traktör, severek okunan kitap, yazmak isteyenlerin kullanacağı kalem, açları doyuracak yemek, anneyi sevindirecek mektup, yayından kurtulmuş, hedefine hızla giden ok olmak istiyorum.
Hevsel bahçelerinin unutulmaya yüz tutmuş kokusunu hissetmek istiyorum.
Sur’un kıvrılarak giden taşlı dar sokaklarında, kahkahalar atarak, çocukça hileler yaparak ama kırıp dökmeden, incitmeden, darılıp küsmeden saklambaç, kör ebe, birdirbir, uzun eşek oynamak istiyorum.
Amed’in sevecen, sıcak, güler yüzlü sabahında, acılı, bol soğanlı, çıtır çıtır ciğer yemek istiyorum, nasıl kokacağıma aldırmadan.
Evden çıkarken anamın, ‘’kimselere karışmayasın oğlum’’ dediğini duymak istiyorum.
Tahir Elçi’yle Keçiburcu’nda hevseli seyrederek barışı, Sarıyer sahilinde Hrant Dink’le güvercinlerin tedirginliğini, Dicle kıyısında Ape Musa’yla kekliklerin ihanetini konuşmak istiyorum, uzun uzun.
Yaşanacak ne varsa tamamını yaşamak istiyorum, iyiden, güzelden yana, kendi sonsuzluğumda, hissederek en ince ayrıntısına varana kadar.
Sarhoş olacak kadar, kendimi kaybedecek kadar, dünyayı görmeyecek kadar dolu dolu mutlu olmak istiyorum.
Ve bütün bunlar olmayacak ama hiç olmazsa bunları yaşamış gibi, görmüş gibi, olmuş gibi yazmak istiyordum, yazdım.
Eğer, yasal olarak bir sakıncası yoksa. (NT/EKN)