*Görsel betimleme: Çeşitli renklerde ve stillerde stilize edilmiş insan figürleri desen halinde yer alıyor. Figürler, hem erkek hem de kadın simgeleriyle temsil edilmiş ve birbirine bitişik sıralar halinde düzenlenmiş. Her figür farklı bir renkte.
Hani Nazımın bir şiiri var “Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” Nazım günümüzde yaşasaydı sanırım soruyu şu şekilde sorardı: Sen örgütsel kötülüğün resmini yapabilir misin Abidin? Çünkü günümüzde örgütsel kötülük, tüm örgütlerde tavan yapmış bir davranış biçimidir. Bu kurumsal örgütlerde de, STK’larda da bu durumdadır.
Peki bu örgütsel kötülük kendini özellikle siyasal örgütlerde nasıl gösteriyor?
Siyasal örgütlerde de kamu kuruluşlarında mobbing şekilde... Çoğunlukla, açık bir amaca uygun olarak belli bir periyotta ve sistematik olarak tekrarlanan kötü niyetli, kasıtlı tutum ve davranışlar olarak kendisini gösteriyor. Bireyin kendi sosyal çevresinden izole edilmesini, etkisizleştirilmesi şeklinde çeşitli tutum ve davranışlarla somutlaşıyor. Bu durumda genelde sözlü dedikodular ile hedefe konan birey veya bireylerin, sosyal çevrelerinden izole edilmesine neden oluyor. Yapılan dedikodu ve tacizin düzeyi ve süresi arttıkça birey veya bireylerin üzerindeki etkisi de artıyor.
Bu davranışlar sonucunda, hedefe konan birey veya bireyleri bekleyen son ise içinde bulunduğu toplumsal yaşamın dışına itilmek ve kişisel benlik kaybı oluyor.
İnsanlarımız ürkütülmüş bir coğrafyada, örgütsel yapıların içinde bulunan ve kendilerini karar verici olarak gören bireylerin muhafazakar veya sosyalist olmasının bir önemi yoktur. Çünkü örgütsel kötülük, hiçbir sınır tanımıyor. Örgütlü kötülüğün organizasyonunda yer alan bireyler, bazen hakaret ediyor, çoğu zaman saçma sapan iftiralar ile algı yaratıyor, ayrıştırıyor, nefret ekiyor. Ve yaptıklarından asla utanmıyorlar. İçinde bulunduğu örgütlü yapının içinden sınırsızca saldırıyor, tehdit ediyor. Bu bireyler eğitimini almadığı, en ufak bir alakasının olmadığı konularda o kadar rahat ahkam kesip, birilerini hedef gösterip, kitleleri etkileyebiliyorlar. Bu etkileme gücü bilgi düzeyinden gelmiyor, içinde bulunduğu siyasal yapının gücünü fütursuzca kullanarak bunu gerçekleştiriyor.
Tüm gösterilen davranışlar da bireyin içinde bulunduğu örgütün ilkelerine uyulmadan, ancak örgütün yapısına sığınılarak yapılan iş ve işlemlerdir.
Örgütlü kötülüğe maruz kalan bireyler, örgütlü iyilik organizasyonlarını oluşturamadıkları için, bu olumsuzluğa karşı etkili bir dil, caydırıcı bir yöntem geliştiremiyorlar. Örgütlü kötülük organizasyonunun içinde yer alan bireyler, bulundukları statüyü kaybetmemek için gücü kullanarak, organizasyonlarını büyütme yoluna gidiyorlar. Bu düşüncede olan bireylere, iyilikle ne anlatabilirsiniz? Ya da kötülük organizasyonun içinde olan, bu yapıdaki bireylere doğru davranış gösterdiğinizi nasıl kabul ettirebilirsiniz?
Çünkü, örgütsel kötülük organizasyonun içinde yer alan bireylerin eylemleri parçalara bölündüğünden, kötülüğe karar verenler bir kişi değildir ancak sonuçlarından genellikle bir kişi etkilenir. Modern toplumda sosyal olarak örgütlenmiş kötülüğün en yaygın özelliği de budur.
Örgütlü kötülüğün zaman zaman bir adım gerisi, bazen de bir adım ilerisi örgütlü cehalet şeklinde kendin gösteriyor.
Vicdan, ahlâk ve eşitlik üzerine kurulu politik bir yapının içinde, bu ilkeyi sadece söylemde kullanan siyasal yapılarda, siyasi çürümenin önüne geçilemez. Bu çürümeye karşı, vicdanlı ve ahlaklı olmakla, örgütlü kötülükle bireysel mücadele edilebileceğine inanmak en hafif tabirle ahmaklıktır. Örgütlü kötülük organizasyonlarının panzehiri örgütlü mücadeledir. Örgütlü kötülüğün tarafları zaten o siyasi yapının en tepesinde yer alanlar olduğu için bu uzun soluklu mücadeledir.
Zülfü Livaneli’nin bir cümlesi ile kapatalım: “Dünyada kötülük daha örgütlü ve planlı, iyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.”İnsanlık örgütlü kötülük ile mücadele ediyor ve bu mücadele sonucunda etik dışı değerler barındıran örgütlü kötülük kaybedecek.
(MY/AS)