Geçen hafta, üç yaşındaki oğlum Ma Nishtana şarkısını söyleyerek içimi burktu. Şarkı, Mısır'daki kölelikten kaçışımızın kutlanmasının açıklanmasına dair dört soru içeriyordu.
Akşamın geri kalan kısmını, dört oğlumuza benzetmeler yaparak, bu dört soruyu yanıtlamakla geçirdik. Oğullarımızı şöyle nitelendirebilirdik: Bilge, şeytani, yalın ve soru sormayı henüz bilemeyecek kadar küçük.
Çenemi kapalı mı tutmalıyım?
İsrailli ve Filistinli siviller, gazeteciler ve barış yanlısı eylemcilerin alarm verişini izlerken, Pastor Niemmoller'ın yaptığını söylediği gibi sessiz mi kalmalıyım?
İsrail savunma birimlerinin öz olarak yanlış hedeflere karşı şaşırtıcı ölçüde uygunsuz bir biçimde güç kullanmasına tanıklık ederken, çenemi kapalı mı tutmalıyım?
Kim, Şaron'un 15 aylık başbakanlığı sırasında, 1982'den beri olan dönemden çok daha fazla İsraillinin öldüğünü bilmek ister, ya da bu kimin umurunda?
Kaldı ki, 1982'de de çok sayıda İsraillinin ölümünden o sorumluydu. Hem Musevi olup hem de İsrail'in Filistin yönetimine tek taraflı savaş açan korkunç hükümetini eleştirmek çizgiyi aşmak anlamına mı geliyor? Ya da hala olumlu bir tavır olarak görülen, doğrular için ayağa kalkmak mı, demek olur, bu?
Özünden nefret eden Musevilikle suçlanmak
Biliyorum bu paragraftan sonra, bir yerlerdeki İsrail taraftarı lobici klavyesinin tuşlarına erişecek ve beni anti-semitistlikle suçlayacak, ya da özünden nefret eden bir Musevi olarak tanımlayacak... Birileri telefonlarına ulaşacak ve en kolay tepki vermek biçimi olarak 85 yaşındaki babama nefret mesajları bırakacak...
Ben sadece İsrail yanlış yaptığı için, aşırı sağcı İsrailliler tarafından korkutulmalı mıyım?
Şaron, ulusunun kaynaklarının çoğunu Filistin yönetimine karşı savaşırken tüketirken, gerçekler şunu gösteriyor ki terörist intihar saldırıların çoğu ya Hamas, ya da daha küçük bir örgüt olan İslami Cihat tarafından gerçekleştiriliyor.
Ve tıpkı, nasıl George Bush'un Taliban'ı aslında bir zamanlar babası tarafından desteklendiyse, Hamas da ilk intifada döneminde İsrail güvenlik servisinin bilgisinde kuruldu, Başbakan İzak Şamir ve savunma bakanı İzak Rabin de bunu biliyordu. Amaç Filistinlileri bölmek ve Filistin Kurtuluş Örgütü'ne alternatif çıkarmaktı. Bir nevi alternatif. (...)
Arafat'ın denetleyebileceğini düşünmek saçma
Arafat Ramallah'ta sıkışıp kalmışken onun her şeyi denetleyebildiğini düşünmek çok saçma. Her Filistin yerleşim yeri savaş bulutları altındayken ve ölüm çanları çalarken, nasıl denetimi elinde tutması beklenebilir ki?
...
Sharon'ın Ramallah'ı kapalı bir askeri alan olarak ilan etmeye, dünya basınını kendi ordusunu kötüye kullanmasını belgelemekten alıkoymaya ne hakkı var?
İsrail ordusu bir zamanlar saygın bir orduydu, şimdi ise yeniden işgal, etnik temizlik ve barış eylemcilerine ateş etmek üzere kullanılıyor.
Ramallah artık İsrail'in kontrolünde denemez.
Arafat'a da pek sempati duyduğum söylenemez. Aralık 2000'de Taba önerisi reddetmekteki aptalca davranışı gerçekten inanılmazdı. Arafat, bu anlaşmayı elinin tersiyle itmemeliydi.
Arafat'ın hatası
Arafat'ı bu hatadan dolayı suçlayabiliriz. Bu hata ve başka etkenler, İsrail'in Başbakan Ehud Barak'a inancını kaybetmesine neden oldu ve "Buldozer Sharon"ın önü açıldı.
Bugün olup bitenler tamamen tahmin edilebilir şeyler. Her zaman buldozer gibi davranmış, "Buldozer" lakaplı bir generali seçerseniz, büyük olasılık o bir buldozer duyarlılığı ile davranmayı sürdürecektir. Şaron'un seçim öncesinden bu yana başlayan durmak bilmez provokasyonları için başka ne denebilir ki?
Şaron'u ne zaman televizyonda terörizm ile savaştığını iddia ederken görsek, şöyle bir soruyu sormaya değer buluyoruz: Teröristler asıl olarak Hamas'ın İslamcı köktendincileriyken, niye İsrail laik Filistin yönetimine saldırıyor? Gerçek şu ki, Şaron daha büyük Bir İsrail'e inanıyor. (...)
İki çözüm
İsrail/Filistin anlaşmazlığı için bir çözüm var. Hatta iki çözüm.
İlki, Gaza ve Batı Şeria arasına 10 metre yüksekliğinde, üzeri üç sıra dikenli telle çevrili beton bir duvar çekmek, aradaki otoyolun her kilometresine birer gözetleme kulesi dikmek.
Bu bölgede yaşamayı sürdürmek isteyen İsrailli yerleşimcilere kimse itiraz etmeyecek, tabii Filistin yönetimine vergi ödemeleri karşılığında.
İkincisi de Filistin'i tamamen özgür bırakmak.
Ama benim bu soruları sormaya ve bu fikirleri öne sürmeye büyük olasılıkla hiç bir hakkım yok. Çenemi kapasam ve dünyanın bütün Musevilerin İsrail'i desteklediklerine inanmasına izin versem daha iyi olur. Dürüstlükten önce sadakat. Yoksa hala dürüstlük en iyi siyaset midir?
İlk nefret mektubunu kim yazacak? İlk tacizkar telefonu kim açacak? (DL/G/NM)
* Melburnlu gazeteci David Langsam'ın 11 Nisan 2002 günkü Avustralya'da yayımlanan The Age gazetesindeki yazısı. Gamze, İngilizce'den kısaltarak çevirdi.