Kazmasından güç alıp sırtını doğrultan Şehmuz Erginoğlu, bir ormanlık alanı gösteriyor eliyle:
“Burada 11 bin ağaç var. Geçen sefer geldiğinde 10 bin ağaç vardı.”
Yüzünde bir gülümseme beliriyor.
“Şu boşluğa ağaç dikeceğim demiştim ya, bin ağaç diktim, daha dün işim bitti.”
Her gün hastanenin arkasındaki ormana giden Şehmus Erginoğlu, son gidişimizde ormanda değildi. Bu sıradışıydı, zira her gün sabah saatlerinde ormana gider öğleden sonra aynı tostçuya gidip tost yerdi. Ormana gidiş rutini 26 yıldır, çok yağışlı günler dışında devam ediyordu.
Yakındaki okulda çalışan görevli bize yukarıdaki bir mahalleyi tarif etti. Onu görmeliydik Hatice Kamer, Ruken Hekaryan ve Jan Belek de hem tanışmak hem de haber için gelmişti.
Ağaçlarla sarılı ev
Mahallede, bir damın üzerine dizilmiş sandalyelerin birinde oturmuş bir beyin dikkatini çektik. Geniş ve özenle ütülenmiş şalvarı, beyaz gömleği ile oturduğu sandalyeden bakışlarını bize doğrultunca ona yöneldik.
“Ağaç diken Şehmus amcanın evi buralardaymış, nerede acaba biliyormusunuz?”
Zaten kırmızıya çalan elmacıklarının, kırmızı tonu daha da belirginleşti. Hafif gülümsediğinde göbeği gülmesinin ritmi ile kıpırdadı. Tarihi evler arasında kıvrılan bir taş yolu gösterdi.
“Merdivenlerden çıkın, onun evini görünce fark edersinin. Evini ağaçlar sarmış.”
İki limon ağacı
Ağaçların sarılı eve vardığımızda kapıyı Şehmus Erginoğlu açıyor. Kapının girişinde iki limon ağacı duruyor. Erginoğlu çok geniş evinin sadece bir odasını kullanıyor.
Selamdan sonra soru yağmuruna tutuyoruz Erginoğlu'nu. 25 yıl kamyonet şöförlüğü yapan Erginoğlu, Irak’tan Suudi Arabistan’a birçok devlete yük taşımış.
“O zaman çok az şoför vardı ve şoförlük değerli bir meslekti. İşimi çok severdim. Çok sevdiğim annem ve babamdan çok uzak kalırdım. Bazen günlerce dönmezdim. Sonra emekli olup onlarla kalmaya karar verdim ama onları erken kaybettim” diyerek sözlerine başlıyor.
“Çöpleri ellerimle temizledim”
26 yıl önce, şoförlüğü bırakıp çöple doldurulmuş devlete ait bir araziyi temizleyip ağaç dikmeye başlamış.
“En az iki kamyon çöpü ellerimle topladım ve taşıdım. Aylar sürdü ama işim bitince boş bir arazi belirdi. Ağaç dikimine o zaman başladım, hala devam ediyorum. Burada 11 bin ağaç var, Mardin çevresi ve köylerinde 30 binden fazla ağaç dikmişimdir.”
“Devlet sadece çam ağacı fidanlarını ücretsiz veriyor. Meyve ağaçlarının fidanlarını emeklilik maaşımla alıyorum. İlaçlama masraflarını da ben karşılıyorum.”
Herkes için bir orman
“Biz yedi kardeşiz, hepsi erkek. Diğer kardeşlerim çocuklarına bırakmak üzere para ve sermaye biriktiriyorlar. Ben bütün insanlara bir orman bırakmak istiyorum. Bu topraklar herkesin, ağaçlar da herkese kalacak.
“Hepimiz bir gün öleceğiz. Dünya malını beraberimizde götüremeyiz ama yaptığımız hayırları götürebiliriz.”
Duraksıyor, yüzünde bir gülümseme beliriyor.
“Yazın şuradaki meyve ağaçları; kayısı, badem… ne istersen, yaklaşık yedi bin ağaç meyve veriyor. Şu nar ağaçları kocaman narlar veriyor. Buraya gelenler gölgesine oturup meyve yiyiyorlar. Onlara dalları kırmayın, istediğiniz kadar yiyin diyorum. Onlar mutlu olunca ben de çok mutlu oluyorum.”
Bana dönüp kolumu kavrayarak konuşmaya devam ediyor:
“Biliyor musun senin de bunda hayrın var?”
“Nasıl?”
“Çoğu insan gelip, deli misin bu işi yapıyorsun diyor. Kahveye de gitmiyorum. Sadece konuşuyorlar… Bu nedenle ben ağaçlarla vakit geçirmeyi insanlara tercih ediyorum. Ama sen yaptığım işi takdir ediyorsun, benim de hevesim artıyor. İçim rahatlayınca daha iyi çalışabiliyorum. Sana da hayır yazılıyor.”
“Ağaçları tek tek tanırım, özlerim onları”
Ormana gidiyoruz. Küçük bir ağacı gösteriyor.
“Geçenlerde ne oldu biliyor musun? Bu ağacın gelişmediğini, etrafındaki tüm ağaçların geliştiğini fark ettim. Çok üzüldüm etrafından defalarca dolandım, sonunda fark ettim ki deliklerden böcekler içine girmiş. Telle tek tek temizledim. Bak nasıl kendine gelmiş!”
“İsim koymadım ama onları tek tek tanırım. Bir gün gelmezsem özlerim. Onlar yüzünden hastalanmamaya çalışıyorum. Hastalansam kim onlara bakacak?”
Cevaplamaya kaçındığı soruyu tekrar soruyorum: “Ya ailen, hiç evlenmedin mi?”
Bu sefer kısa kestiriyor:
“Ailemle yaşıyordum. Yani anne ve babamla. Bizim ev onlardan kalma. Onları kaybedince hayatıma başkasını almadım. Ama birçok yeğenim var, onlara ziyarete gidiyorum.”
Konuyu değiştirerek devam ediyor:
“Burada çalışmak sıhhatim için de iyi. 71 yaşındayım daha hiç hastaneye gitmedim. Şükürler olsun iyi hissediyorum. Ben ağaçlara bakıyorum onlar bana.”
Mardin ilk 10'da değil
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre 2015 yılı itibariyle Türkiye’nin yüzde 29’u ormanlarla kaplı. Bu oran Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise yüzde 43 (Euronews).
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı en son 2018’de verilerini güncellemiş. 2018 verilerine göre Mardin’in yüzde 45,29’u orman ve yarı orman doğal alanlardan oluşuyor.
Şehmus Erginoğlu’nun 11 bin ağaç diktiği en büyük ormanı Google Earth uygulamasında bu şekilde görünüyor:
(MB/AS)