Berat Günçıkan benim kanlı canlı görüp tanıdığım ilk gazeteciydi.
Onu gördüğüm anı hiç unutmuyorum. Felsefe yüksek lisansımı bitirip doktoraya başlamadan önceki dönemde, 2003 yılında yolum bir vesileyle Cumhuriyet Pazar Dergi’yle kesişmişti.
Gazetenin Cağaloğlu’ndaki köhne ama konforlu, geniş pencerelerinden ruhunuzu küçük sevimli bir avluya kavuşturan binasının giriş katının orta bölümündeydi Dergi’nin yeri. İpek Çalışlar ve Aynur Çolak’tan önce Berat’ı gördüm. Gösterişli kılık kıyafeti, koyu kızıl saçlarından, oraya yeni “düşmüş” halimle beni kolaylıkla hırpalayabileceği manasını çıkarmak üzereydim ki, ben ona bakmadığımda bana baktığını, baktığımı farkettiğinde de gözlerini kaçırdığı dikkatimden kaçmadı. Utangaç biriydi.
O ilk gün İpek Çalışlar (İpek’in yönettiği Pazar Dergi’den geçen herkes gibi bana da İpek’in kattıkları, onun yüksek anglo-sakson dergicilik standartlarında çalışmış olma şansı başka bir yazının konusu)
ilk işim olarak bana yabancı bir dergiden çilek hakkında İngilizce bir metin verdi çevirmek üzere. Çevirimi yapıyordum ama yine de aklım Berat’ı tarıyordu. O gün çilekle ilgili o metni üç kere çevirdim. Üçüncüsünde birkaç ufak tefek düzeltmeyle yayımlanabilir olduğunu söylemişti İpek Çalışlar. Yazı o Pazar yayımlanmıştı ama esasen ben “düzelt” denince nerenin düzeltileceğini kendi kendime anlamayı, büroda sessizce çalışmayı öğrenmiş oldum.
Gün bitmişti. Gazete çıkışı Berat’la Eminönü iskelesine yürüyüşümüz ve sohbetimiz dün gibi aklımda. Cumhuriyet gazetesinin klasik siyasi çizgisiyle sınırlı bir bakış açısı olmadığını, tüm frapanlığına rağmen çok mahcup bir ruhu olduğunu anlamıştım.
İpek Çalışlar, Aynur Çolak ve Berat Günçıkan.
Hep düşünürüm Berat’ı nasıl hemen o gün çok sevdiğimi. Galiba, onun kapasitesine denk düşecek karşılıklarla her zaman buluşmamış olması ve bütün bu kısıtlılıklar çemberinden çıkarak çok üst düzey bir gazetecilik perspektifi, adeta bir jurnalistik düşün üretmiş olduğunu sezmiştim. O zamanlar bu sezileri henüz düşünce düzeyinde ele alacak kadar gelişmemiştim. Ama Berat azı çok yapmış, kendisine bir mesleğin içinden bir hayat formu kurmuş yaratıcı bir insandı, bu kesindi.
Gazeteciliğini ve eserlerini esasen barış arzusu ve ihtiyacı üzerine kurmuştu. Kürt meselesindeki barıştan yana tavrı itiş kakışla süren yılların ardından Nihayet 2009’da Cumhuriyet Dergi’de işine son verilmesine varmıştı. Gazeteye röportajlar yaparak devam etmesi istenmişti ama bu da tabii fazla sürmedi. Cumhuriyet’ten ayrılınca Mesele dergisinin yayınını yönetmeye başladı. Özgür Gündem için söyleşiler yaptı. Onu herkesten ayıran özellik, Kürt ve kadın meselesi gibi doğal olarak aşırı politik bir hareket alanında saf gazeteciliği daima ve sadece barış talebi eşliğinde icra etmiş olmasıydı.
Nilüfer Zengin ve arkadaşı Nihal'le
Hep şöyle derdi: “Habere gidiyorum”. Haber ona gelmez o hep habere giderdi. Kolayca kapılabileceği bir ilişki ağı içinde yaşadığı halde kariyerist heveslere hiç kapılmadı. İşi kendisinden daha önemliydi. Cumhuriyet söyleşilerinde söyleşi yaptığı kişiyle birlikte fotoğrafını -söyleşi öyle gerektirmediği sürece- koymazdı. Terbiyesi kendini aşardı. Kariyerist tutkulardan, kanaat önderi pozlarından hep kaçındı, meslekteki konumuna rağmen iktidar ilişkileri ağına dahil olmayı reddetti.
Oğlu Güney'le
Salonundan misafirinin hiç eksik olmadığı uzun yıllar yaşadığı Moda’daki evinde hayat 24 saat sürerdi. Bir tanecik oğlu Güney odasında boks antrenmanı yaparken, o da hep bir yazı yetiştirmek zorundaydı. Yine de çat kapı uğrasanız da bir kahve verir, “otur sen ben çalışıyorum” derdi. Yaşamak için hep çok çalışması, birkaç iş yapması gerekti. Telefonda uzun konuşmayı sevmez, “parya çalışıyor” derdi. İşçiydi. En çok da işçi olduğunu bilmeyi severdi.
Bu yazıyı okusa bana, mahcupluğundan mı dervişliğinden mi bilmem ama, "burada kes Nilüf, çok uzattın" derdi.
Onu dinliyorum ve burada bitiriyorum. (NZ/EMK)
* Berat Günçıkan'ın manşet fotoğrafı Cumhuriyet Gazetesi Arşivi.
Galatasaray Üniversitesi'nde felsefe yüksek lisans yaptı. 2012'de Sorbonne Paris 1 Üniversitesi'nde felsefe doktorasını tamamladı. 2003-2004 arasında Cumhuriyet Pazar'da, 2004'te kısa bir süre BirGün gazetesinde çalıştı. 2007-2008 arasında bianet'te çocuk ve kadın haberleri editörlüğü yaptı. Koç Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi'nde ders verdi. Felsefe ve yazı çalışmalarına devam ediyor. |