İlk filmi "Polis" ile farklı bir sinema duygusu olduğunu hissettirmişti Onur Ünlü. Daha sonraki "Güneşin Oğlu", "Çocuk ve Beş Şehir" filmlerinde ise artık üslubuna alışmıştık.
Çoğu zaman absürt tanımına uygun sahneleri vardı Ünlü'nün. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan karakterleri de sinemasının ham maddesiydi, böylelikle sürprizlere açık, heyecanlı ve farklı bir dünyayla karşılaşıyordu seyirci de.
"Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi", Ünlü'nün son filmi. Filmde, ilk eşini kaybettikten sonra genç bir kızın hayatını kurtarıp daha sonra da o kızla evlenen ünlü anayasa profesörü Celal Tan ve ailesinin trajikomik hikayesi anlatılıyor.
Kocası intihar etmiş ve oğluyla yalnız kalmış kızı Jülide, hayatta tutunamamış ve babasının aracılığıyla masaj koltuğu satmaya çalışan oğlu Kamuran ve annesiyle birlikte ufak bir şehirde yaşayan Celal Tan'a, genç ve güzel karısı Özge bir doğum günü sürprizi hazırlar, filmin açılış sahnesi olan bu sürprizin ardından olaylar gelişir.
Her ne kadar merkezde Celal Tan olsa da, ailenin her ferdinin hikayesine aşina oluyoruz, her biri ayrı bir "arıza" taşıyor. Aslında filmi ayakta tutan karakterlerin bu arızaları ve bunları yansıtma biçimleri. Birdenbire televizyondan çıkıp konuşanlar, akıl veren trafik lambaları, gizemli bir cinayetle birlikte hayaletlere dönüşüp karşımıza çıkıyor.
Onur Ünlü'nün özgün bir tavrı var, zaman zaman gerçeküstü bir hâl alan dünyası da aslında yaşadığımız gerçeklikten de besleniyor, filmdeki en orijinal unsurlardan biri anayasa hukukçuları derneği olan AHUT ve bu derneğe gelen insanların hassasiyetleri; Ünlü bu dernek üzerinden memleketteki bir grup insanın panoramasını ince taşlamalarla çiziyor.
Diğer yandan Celal Tan ve ailesi küçük ve herkesin birbirini bilebileceği bir şehirde yaşıyor dolayısıyla şehrin önde gelenlerinden olan Profesör Celal Tan'ın yaşadıklarını belirleyen en önemli öğelerden biri de konumu oluyor.
Onur Ünlü birçok sahnede üslubuna özgü mizansenleri yaratarak burada da kendi dünyasını kurmayı başarmış. Her ne kadar yaşananlar gerçek dışı noktalar barındırsa da seyirciyi içinde yaşıyormuşçasına sürükleyen en önemli unsur oyunculuklar, Celal Tan'ı canlandıran Selçuk Yöntem, Ezgi Mola ve Beş Şehir'de de gayet iyi bir oyunculuk çıkaran Tansu Biçer, çok fazla rolü olmasa da Türkü Turan, Güler Öktem hepsi ayrı ayrı çok iyi; sadece Bülent Emin Yarar'ın oyunculuğu zaman zaman teatral bir hale bürünebiliyor.
Kara mizah özellikle her gün yaşadıklarımız, gördüklerimize bakınca bu memlekette kolay yapılabilecek gibi görünüyor ama bir yandan da zor.
Ünlü'nün bu son filmdeki en büyük handikapı, kara mizah ile absürtlük arasındaki dengenin birbirini bozması. Olaylar bir şekilde gelişirken yaşanan kopmalar, bir aksaklık, eksiklik duygusu bırakıyor. Geriye dönüp baktığımızda Celal Tan'ın Onur Ünlü filmografisi içerisinde en iyilerden biri olarak anılacağı şüphesiz. Ayrıca filmin geçtiğimiz Altın Koza Film Festivali'nden en iyi film ve en iyi senaryo dahil üç ödül almışlığı da var.
Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, ara ara eksiklik duygusu verse de genel olarak eğlenceli bir film, onun tarzını bilip, sevenlerin yine çok seveceği, bilmeyenlerin ise garipseyebileceği türden. İnsanın içerisindeki absürt, görünür olmayan yanı çıkaran Onur Ünlü aslında yapmak istediğini filmin başında bir Shakespeare alıntısıyla özetliyor; "insan insandır." (JB/EKN)