Sabacı Üniversitesi öğretim üyesi, aktivist Dicle Koğacıoğlu'nu dostları 14 Ekim'de Zincirlikuyu mezarlığında uğurladı. 1972'de doğan Koğacıoğlu sosyoloji ve kadın çalışmaları üzerinde durdu; Amargi ve Birbirimize Sahip Çıkıyoruz aktivistiydi; sokak hayvanlarının bakımı konusunda gönüllü çalışmalar yürüttü. Çeşitli dergilerde ve kitaplarda çok sayıda makalesi yayınlandı. Bu yıl 25 Mayıs'ta babasına gönderdiği yazısını olduğu gibi aktarıyoruz...
(...)
-Her şey yavaş yavaş oldu aslında ama biz birden fark ettik.
-Nasıl oldu tam olarak anlatabilir misiniz? Bir bilim insanı olarak sizin dediklerinizi anlamaya ihtiyacımız var.
-Vallahi aslına bakarsanız fazla yok artık çünkü artık bildiğimiz anlamda bilimin pek bir anlamı kalmadı. Tabii fen bilimlerinin yani. Fizik, kimya uçtu, matematik duruyor tabii. Sosyal bilimler hala duruyor isterseniz gidin onlarla konuşun belki onların bildiği bir şeyler vardır. Belki antropologların bilebileceği bir efsane vardır. Ya da tarihçiler, arkeologlar bulabilir buna benzer bir olay geçmişte. Bence en çok şeyi felsefecilerin de bilme ihtimali var en azından ihtimali bilebilirler belki. Özetle artık elementler yani maddeler insanın istediklerini yapmıyor. Daha fazla ne diyebilirim bilmiyorum. Açıkçası ben de birçok arkadaş gibi bitkin durumdayım.
-Uzun zamandır bu sorunun bilindiği ama halktan saklandığı söyleniyor.
-Doğru. Fizik ve Kimya hakkında bildiğimiz her şeyin yok olduğunu idrakimiz de zaman aldı. Sonra polis, tıp yetkilileri, idari makamlarla görüşmeler gerekti. Tabi bu arada bu yetkililerin çoğu işlerini yapamaz hale geldi.
- Polis ve orduya tam olarak ne oldu aktarabilir misiniz?
- vallahi benim gördüğüm bir şekilde bu değişen elementlerle ilişkiye geçen insanların da bir şekilde iş göremez hale geldiği yani bazen. Şu anda suç oranı muhtemelen hayli düştü, tabii istatistik de yapamadığımız için bilemiyoruz ama. Aslında galiba istatistik yapabilen birkaç kişi çıkmış sanırım konusuna ve yapılışına bağlı. Sanıyorum insanlar da bir çeşit mutasyon geçiriyor. Bir şey oluyor ve şiddet tekelleşemiyor. Ben örneğin hala kocama bağırabiliyorum kızdığımda ama üç kişi silahlı bir şekilde birine saldıramıyor. Birkaç yerden duydum bir de biliyorsunzu bazı websiteleri ayakta hala onlarda da yazıyor çocuk dövme de azalmış diyorlar. Bizim komşunun da sesi çıkmadı uzun zamandır. Ordular da dağılıyor, suç örgütleri de. Polis de galiba. İnsanın da yüzde altmışından fazlasının su olduğunu hatırlayacak olursak bu kadar büyük bir değişiklikten etkilenmemeleri imkansız sanırım. Tabii bu arada tam insanın gen haritasını çıkardık diye seviniyordu genetikçi arkadaşlar, hatta genleri okumak değil yazmaya başlamışlardı biliyorsunuz. Yeni yaratıklar yazılabilecekti. Ama şimdi okunacak yepyeni bir harita çıktı sanırsam. Yani bu bir spekülasyon ama dün aldığım elektronik posta öyle söylüyor.
Halka duyuramadık bu sebeplerden. Zaten duyurma mekanizmalarımız da yavaş yavaş bozuldu o sırada. Kişisel epostalar çalışıyor. Ama orada da bir çok hikaye var tabii ki. Büyük medya kuruluşları çöktü. Bir tek sizin gibi küçük ve kar amacı gütmeyen kuruluşlarla görüşebiliyoruz.
-teşekkür ederiz elimizden geleni yapacağız.
-sakın fazla yapmayın. Fazla uğraşınca birikiyor bir şeyler sanırım. Bildiğiniz gibi şu anda elementlerin davranışları ile ilgili elimizdeki tek hipotez birikime izin vermedikleri. Yani insanoğlunun kendilerini kullanmasına izin veriyorlar. Örneğin bir kamyon yaparken sorun yok ama kiralamak için ikinci kamyonu yapamıyorsunuz. Akıllı elementler desek değil anlayamıyoruz. Gerçi uzun zamandır nanoteknoloji alanında çalışmalar vardı. Bunlar da örneğin kendi kendini tamir eden kanat gibi canlıların özellikleri ile cansız varlıkların özellikleri birleştirilmeye çalışılıyordu. Nanoteknolojinin özelliği çok küçük boyutlarda madde üzerinde çalışıyoruz, çalışıyorduk. Ve de belki de biz de genetikçiler gibi insanın tanrı olmaya yaklaştığı bir noktaydık. Bilemiyorum. Tabii şimdi özeleştiri yapmak da biraz komik geliyor.
-Neden komik?
-bilmem (sessizlik) yeni maddeler yaratmanın eşiğindeydik. Moleküler temelde yepyeni kombinasyonlar, atomların farklı hareketleri. Bu kadar küçük seviyede canlı ve cansız ayrımı belirsizleşiyor. Biz de bu belirsiz alanda canlıların ve cansızların istediğimiz özelliklerini, istediğimiz şeylerle birleştirebileceğimizi sandık. Ama burada bu süreçlerin insanın kontrolü altında olacağını var sayıyorduk. Böyle bir şey olabileceğini öngöremedik tabii ki.
-Hmm yani bir yanlış mı yaptı bilim insanları?
-İlk olarak şu anda yaşadığımız şeyin nanoteknoloji ile alakalı olduğu da sadece bir hipotezden ibaret. Nanoteknoloji çalışmaları sırasında bir şeyler beklenmedik yönde gitmiş olabilir. Bu ihtimali inkar edemeyiz. Ama dediğim gibi bu sadece bir hipotez. Ama öyle olsa bile bu bilimsel anlamda bir yanlış sayılmaz. Yani nanoteknoloji çalışmaları sadece varolan hipotezler içinde çalışıyordu.
-Ön göremediğiniz şey tam olarak ne?
- Elementlerin nerede canlı özellikleri gösterip nerede cansız özellikleri gösterebileceklerine karar verebileceklerini düşünmemiştik. Canlı ve cansız birleşirken canlının iradesi cansıza geçti bir şekilde ve bazen sanıyorum. Ama dediğim gibi bu değişim nanoteknoloji laboraturalarlarında mı başladı ona da emin değiliz. Prezervatif ya da sellülit kreminde de başlamış olabilir. Canlı ve canısızın yoğun bir dokusal birliktelik yaşadığı her yerde.
-ama elementlerin canlı bir doku gibi kendi kendilerini tamir etmelerine çalışıyordunuz örneğin ve de istediğinizi yapamadınız?
-evet ama elementlerin verili tanımları içinde çalışıyorduk. Bakın bu bilimsel anlamda bir hata değil. Bilim sadece elindeki bilgileri varsayıyor ve elementler son altı yüz yedi yüz yıldır aynı şekilde davranıyordu. Gördüğümüz şey insanın ölçtüğü zamandan beri gördüğü süreç ve örüntülerde bir değişimden ibaret bir bakıma. Nereye gidebileceğini kimse tahmin edemez. Ki zaten şu anda pek önemi de kalmadı. Açıkçası bu nasıl oldu sorusunu eski usul büyük fonlu bir çalışma ile araştıramayacağız, çünkü malumunuz o kadar para bile bir arada durmuyor, bırakın elementlerin kendisini, metalleri vesaire. Bu arada bir süre sonra her şey normale de dönebilir.
-Normal derken, eskisi gibi?
-evet
(sessizlik)
-evet büyük binalar çökerken küçüklerinin ayakta kalması ve bankaların içindeki paraların kendi kendilerine saçılmaları ya da kendilerini yakmaları çok ilginç oldu. Bir çeşit mahşer günü yaşanıyor diyebilir miyiz sizce?
-Ben Tanrı'ya inanmıyorum dolayısıyla sorunuz benim için fazla anlamlı değil. Ama şöyle cevap verebilirim. İnsanlar yaşıyor ve acı çekmiyor fazla gibi gözüküyor. Binalar çökerken tek bir insanın dahi burunun kanamaması çok ilginç değil mi sizce? Hastanelerin yarısı, dispanserler aynen çalışıyor ama diğer hastaneler oda oda çöktü. Çökmesin diye odadan hastayı çıkartmayan hastane olduğunu duyduk ama bir gün sürmüş sonra yapmamış güvenlik görevleri. Salmak zorunda kalmışlar, polisler askerler gibi bir şey oluyor onlara da sanırım. Tabii bütün bunlar da duyduklarımız bir çeşit masal gibi oluyor böyle kulaktan kulağa olunca tabii. Ama şunu gördüm ben testler yapılamıyor. Hayvanlar üzerindeki denemeler bitmek zorunda kaldı. Bu yüzden yani işler biraz iyiye gidiyor da denebilir aslında galiba. Bu yüzden en azından bildiğimiz dinlerin anlattığı büyük günler ile alakalı olmayabilir. Büyük televizyon kanalları çöküyor ama insanlar resimlerini, videolarını paylaşıyor. Ama din, mit, tarih ellimizde ne varsa kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir tek kütüphanelerdeki kitapların kendilerini yakmamaları ilginç oldu. Burada da gene bildiğimiz anlamda bilimle iş göremiyoruz. Çünkü para da kağıt, kitap da. Nasıl oluyor da bütün bankalardaki paralar kendi kendilerine kavruluyor da kitaplara bir şey olmuyor? Ve nasıl oluyor da herkesin bir miktar parası yanmıyor. Hipotez üretme şeklimiz kıyaslama üzerine bilimde. Ama bunu yapamıyoruz şu anda. Neyse örneğin benim bir miktar param duruyor. Sizin?
-Ben de. Burada ilginç olan bir diğer şey de bilgisayar sistemlerinin yani dijital mekanizmalarının da olayın içine girmiş olması.
-evet bu çok ilginç. Hem kasalarda bir miktar altın yok olmadan bir miktar para kaybolmadan duruyor hem de dijital sistemlerde hesabı olan herkes için bir miktar para var. Ve bu para az çok eşit. Bankada hesabı olmayanların da ellerine para geçtiğini görüyoruz. Uyanıyorsunuz ve cebinizde para var.
- bu paralar ile karaborsa kurmaya çalışanlar beceremediler. Finans zaten ilk gidenlerden oldu. Türevler, tahviller kalmadı.
- evet hiçbir şekilde hiçbir şey biriktirilemiyor. Elementler direniyor. Bunun insanlar üzerinde nasıl bir etkisi olacağını bekleyip göreceğiz.
- Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler
- rica ederim.(DK/EÜ)