Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı 3 Ocak'ta duyurdu: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Diyarbakır gezisinde Sur Bölgesini "himayesi" altına almış, bölgenin gecekondulardan ve plansız yapılardan kurtarılması için "kapsamlı bir kentsel dönüşüm" projesi başlatılmıştı.
Duyuruda, Sur çevresindeki iki mahallede yer alan 1 596 konutun yıkılacağı, bu yıkımlarla ortaya çıkacak alanın, kent parkı, yeşil alan ve şehrin diğer ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirileceği de belirtiliyordu.
TOKİ, "projenin" mana ve ehemmiyetini "sadece kamulaştırma bedelinin 60 milyon lirayı bulacak olması"yla vurguluyor; evi yıkılan ailelere Çölgüzeli bölgesinde yapılan konutlardan verilecek olmasıyla "sosyal sorumluluğunu" ortaya koyuyordu...
Proje tamamlandığında Şemhane Süleyman Camii çevresi ve Sahabe mezarları da tarihi önemlerine uygun olarak "ön plana çıkacak" olması da özellikle vurgulanıyordu.
Diyarbakır'ı çok bilmem, sokaklarında çok dolaşmadım. Toplam üç kere gittim. Üç ziyarette de iradem dışında, manasız bir acele ile koşturup durdum; kentte zamanımın çoğunu kapalı mekanlarda geçirdim. Ama Diyarbakır'ı, onun tarihsel, siyasal ve kültürel anlamını hep bildim, önemsedim.
Pek çok yaşıtım gibi kişisel ve siyasal yaşamımda Kürt bahsi hep önemli oldu, özellikle üniversiteye adım attığım günden beri Kürt ile hemhal oldum.
Ötesi var mıdır, vakitlerden bir vakit İstanbul'da okumuş çocuklar kadrosundan kalktık memleketimize, iki arkadaşımızın düğününe gittik, bir tane memleket havasında oynayamazken envai çeşit Kürt oyununu ezbere biliyor oluşumuza akrabaların tepkisini görünce çok güldük ...
Diyeceğim, Diyarbakır'ın sokaklarını bilmem ama birlikte yaşamanın, ortak bir mücadelenin, ortak bir geleceğin birlikte mücadeleyle kurmanın ve bunun bir gereği olarak açık konuşmakla olanaklı olduğuna inanırım. Bu yüzden de soru sormayı kendimde hak görürüm.
Osman Baydemir'e sorular
Diyarbakır Surları'nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "himayesine" alınması ne demektir?
31 Aralık 2010 tarihinde havaalanında yaptığınız açıklamada Cumhurbaşkanının Diyarbakır ziyaretinin "en önemli sonucu olarak" Diyarbakır Surlarının himaye altına alınmasının müjdelendiğini vurgulamışsınız, müjdenin tam olarak ne olduğunu biraz açar mısınız?
TOKİ'nin açıklamasında 60 milyon liranın sadece kamulaştırma bedeli olduğu belirtiliyor. Bildiğiniz gibi kamulaştırma, işlemin muhatabının mülkiyet hakkı sahibi olması durumunda söz konusu olur. Tapu sahibi değilseniz kimse sizi ciddiye alıp evinizi kamulaştırmaz, bu haldeki yurttaşların evleri, barınakları için bin bir tane başkaca yol mevcuttur
775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 2. maddesinde "Bu kanunda sözü geçen (Gecekondu) deyimi ile, ima ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın, kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar ..." tanımı yer almaktadır.
Diğer bir söyleyişle, TOKİ evlerini kamulaştırma yolu ile evleri ellerinden alınan "mülkleri" dahi gecekondu olarak mı nitelemektedir?
Peki ya kiracılar, ötesi TOKİ'nin işgalci olarak nitelemeyi çok sevdiğini bildiğimiz barınma hakkını doğrudan kullananlar ile ilgili nasıl bir uygulama yapılmaktadır?
Sur Bölgesi kentsel dönüşüm projesinde evlerinden olanlar, bölgeden uzaklaşanlar yalnızca mülk sahipleri midir?
"Proje"de mülk sahibi olmayanlar için bir "çözüm" öngörülmekte midir?
Sur Bölgesi'nde köy boşaltmalarla, zorunlu göçlerle, mera yasağı ile ya da başkaca türlü çeşitli nedenlerle Diyarbakır'a sığınmış ne kadar insan bulunmaktadır? Bu insanlar için herhangi bir "elverişli bir konuta erişim hakkı" çözümü öngörülmüş müdür?
Ötesi, evlerini yıkılan mülk sahiplerinin hangi koşullarda TOKİ'den konut alabileceklerdir?
Örneğin Sulukulelilerin taksitlerini ödemekte zorlandıkları evlerini çok kısa bir süre içinde satmak durumunda kaldıklarından haberdar mısınız?
İş güvencesinin, düzenli bir işin ve gelirin çok az sayıda insanın sahip olduğu bir "şans" olduğu günümüzde yurttaşların hiç ödeyemeyecekleri taksitlere mahkum olmaması için nasıl önlemler aldınız?
Anılan "proje" kapsamında Sur Bölgesi'nden göç edecek insanların iskan edileceği Çölgüzeli bölgesinin Kürtçe adı nedir?
Çölgüzeli ismi bölgenin Diyarbakır ölçülerinde kentin dışında bulunması ve yerleşime yeni açılması nedeni ile devlet ricali tarafından konulmuş bir isim midir?
TOKİ'nin "yoksulların kent merkezlerinden çıkarılması" yönündeki "istikrar kazanmış" uygulamaları ile ilgili ne düşünmektesiniz?
Müjdelediğiniz uygulamaya konu alanı da kapsayan bir Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı var mıdır?
Yoksa, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca TOKİ tarafından yapılan ya da 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 19. maddesi uyarınca hazırlanan bir imar planı mı söz konusudur?
Başkan Bey, bildiğiniz gibi 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 13. maddesinde;
"Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme .... hakkı vardır. Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar. Bu çalışmalarda üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemler alınır.." denilmektedir.
Sur Bölgesi uygulaması ile ilgili olarak -yaratabileceğiniz fiili ve meşru katılım araçlarına dahi gerek kalmaksızın, salt yürürlükteki hukuka dayanarak -hemşehrilerinizin katılım ve denetimine olanak sağlayabilecek bu hükmü uygulamak için neler yaptınız?
Başkan Bey, TOKİ'nin AKP hükümetinin en önem verdiği hegemonya araçlarından biri olduğunu bildiğinize kuşku yok.
12 Eylül referandumu öncesinde Başbakan Erdoğan'ın meydanlardan BDP'yi "TOKİ'nin 'Bölge'ye hizmet götürmesini engellemekle" suçladığını siz de unutmamışsınızdır...
Abdullah Demirbaş'ın 2009 Martında müjdelediğiniz uygulama ile ilgili söylediklerini de...
Dost acı söylermiş.
Bu sefer yalnızca sorsun:
Bi qu de diçi Serok Baydemir? (CA/EÜ)