Beş sene önce 'Brokeback Mountain' sekiz dalda Oscar'a aday gösterildiğinde eşcinsel sinema ve çok boyutlu eşcinsel karakterler popüler, 'mainstream' sinemaya sonunda giriş yapıyorlar diye sevinmiştik. Piyasadaki hemen hemen tüm ödülleri alıp, En İyi Film Oscarını alamadığında da bu kadar çabuk sevinmemek gerektiğini görmüştük.
Geçen sene de, benzer bir şekilde bir kadın yönetmen ('The Hurt Locker'la Kathryn Bigelow) ve Afro-Amerikalı - bize göre hala zenci - bir senarist ('Precious'la Geoffrey Fletcher) ilk defa Oscar aldığında benzer bir değişime, pek de inanmadan, umutlanmıştık.
Bu seneki adaylarla da aynı tas aynı Oscar olduğunu bir kez daha gördük. Ana ödüllerdeki adayların neredeyse hepsi beyaz. En İyi Film adayı iki filmin kadın yönetmeni ise Yönetmen adayları arasında değil ('The Kids are All Right' ve 'Winter's Bone).
Yönetmenlerin hepsi, her zamanki gibi, beyaz erkekler. Amerikalı yazarlar, 'Inception'ın yönetmeni Christoper Nolan neden aday olmadı diye bas bas bağırırken, Lisa Cholodenko ve Debra Granik'in pas geçilmesi kimseye garip gelmiyor.
Hakkı yenenler diye bir şey olabilir mi?
Oscar adaylarının açıklanmasının hemen akabinde şunun hakkı yendi, bu da olmalıydı tartışmaları Oscar heyecanının önemli bir parçası. Bir yandan da fazlasıyla saçma bir tartışma. Bir kere, (Film hariç) her dalda toplam beş aday seçiliyor. Altı bin küsur Akademi üyesi adaylarını gönderiyor, sonuçlar toplanıyor ve de adaylar belirleniyor. Gayet matematiksel bir hesap. Bir avuç Akademi üyesi oturup, şu filmi çıkaralım, bu oyuncuyu eklersek hoş olur demiyor yani.
Dolayısyla da, 6. fazla oyu alan aday listeye giremiyor. Birilerinin hakkının yenmiş olması demek, başka birilerinin hakketmediği anlamına geliyor. Bu da adaylara biraz ayıp oluyor.
Ama sürpriz ayrı bir şey tabii. Son birkaç ayki ödüllerde hangi filmlerin, kimlerin ödül aldığına bakarak öne çıkanları ve geride kalanları gözlemleyebiliyoruz. Onun için de, her sene adaylar arasında şaşırtan isimler oluyor. Bu senenin sürprizleri ise şöyle:
Büyük sürpriz: Adaylar arasındaki en büyük sürpriz, 10 adaylıkla ikinci en fazla adaylığa sahip olan Coen Kardeşler filmi 'True Grit' oldu. Amerika'da Aralık sonunda gösterime girdiği için ödüllerin birçoğunda göremediğimiz bu Western sürpriz oyuncularını da adaylar arasında serpiştirdi (Jeff Bridges ve Hailee Steinfeld).
Film: 'The Town' 10 adaydan birisi olacak gözüyle bakılıyordu. Aday olmadı, iyi de oldu. Yerini Sundance'deki gösteriminden sonra, adını herkesin giderek daha fazla duyduğu 'Winter's Bone' aldı.
Kadın Oyuncu: Julianne Moore'un 'The Kids are All Right'ta karısını oynayan Anette Bening'le beraber aday olmaları hoş olurdu. Tabii aslında Moore'un sekiz tane Oscarı olması gerekiyor.
'Black Swan'da bizi gerçekliğe taşıyan tek karakteri canlandıran Mila Kunis de adaylar arasında değil. Ona karşılık da, 'True Grit'teki rolüyle 14 yaşındaki Hailee Steinfeld aday oldu.
Erkek Oyuncu: 'Blue Valentine'deki şiddetli aşkın başrol oyuncularından Michelle Williams aday olurken, Ryan Gosling listede yoktu. Onun yerine 'Biutiful' filmindeki pek de dikkat çekmeyen rolüyle Javier Bardem'i adaylar arasında gördük.
'The Social Network'ün muhteşem yardımcı erkek oyuncuları Andrew Garfield ve Justin Timberlake aday listesinden es geçildi. Burada da sürpriz 'Winter's Bone'daki muhteşem oyunculuğuyla John Hawkes'ın aday gösterilmesi oldu.
Animasyon: Yedi yıl önce, 'Les triplettes de Belleville'le iki Oscar'a aday olan Sylvain Chomet'nin 'L'Illusioniste'le aday olması bizi havalara uçururken, uzun süredir Disney yapımları arasında en iyi animasyon ve çokboyutlu karakterlere sahip 'Tangled'ın aday olmamasına şaşırdık.
Şarkı: Senenin tek müzikali ve de Cher'in başrolünde olduğu 'Burlesque'in Özgün Şarkı kategorisinde aday olmaması başka bir şok oldu. Hem de Diane Warren'ın şarkısı, You Haven't Seen the Last of Me, taze taze Altın Küre kazanmışken. (EG/EÖ)