Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Reyhanlı’da bombalı araçların patlatılması sonucu yaşamını yitiren insanlar için Türkiye tarihine geçecek şu cümleyi sarf etmişti, "53 Sünni yurttaşımızı öldürüldü."
Türkiye’de mezhepçiliğin, ayrımcılığın ifade edildiği en kötü cümle olarak tarihe geçen bu cümle iki sokağı yerle bir eden patlamanın ardından sarf edilmişti. Ölenlerin henüz kim olduğu bile bilinmiyordu. Kim olduğu bilinse bile, böyle bir cümleye ne gerek vardı ki.
Alevi olmayanların pek kolay anlayamadığı hatta fark etmediği bu cümleyi, bu toprakların kendilerine ne yaşattığını iyi bilen Aleviler hemen anlamıştı. Uzun süredir hissettikleri, dostlarıyla paylaştıkları, artık gerçekliğinden şüphe etmedikleri şey Başbakanın dilinden en sarih biçimiyle dökülmüştü. Bir katliamda ölenlerin bile kim olduğunun bir önemi vardı...
AKP, iktidara geldiği günden beri Alevileri kapsama, Cumhuriyet'in onlardan aldığını geri verme yoluna gitmedi. Alevi açılımı Alevileri Sünnileştirme projesine dönüştü. Aleviler açılım kelimesinden nefret eder oldu.
Cemevi bahsi açılınca ağız birliği edilmişçesine şu minvalde sözler edildi, ¨Cemevi ibadethane değildir¨ Cemevleri’ne ibadethane statüsü vermemek için elinden geleni yaptı AKP. Bunu yapmadığı gibi Alevi mahallerine cami dikmekten geri durmadı. Hatta İstanbul Nurtepe’de bir camiyi yıkıp yerine daha büyük cami inşa etti. Alevi mahallesine yapılacak en büyük iyilik cami ihtiyacını gidermekti hatta daha büyüğünü inşa etmek. 12 Eylül cuntasının Kürtlere ¨Vatandaş, Türkçe konuş çok konuş.¨ demesi gibi, AKP’de Alevilere, ¨Vatandaş camiye git, daha çok git¨ dedi.
Bu da yetmedi, Aleviliğin nasıl olması gerektiğini, ne olduğunu tarif etmeye çalıştı. Her söz alan AKP’li yetkili, ¨Alevilik aslında ...¨ diye cümleler kurmaya başladı. Malum, majesteleri her şeyin aslını da iyi bilir. Bu devletin en kadim teamülü devreye girmişti; Alevi’ye nasıl bir Alevi olmasını, Kürde nasıl bir Kürt olmasını anlatmaya başlamıştı. Aşık Veysel demişti ya, ¨Sen altınsın da ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz, sen gümüşsün ben sac mıyım?¨ bir hükmü yoktu Hızır Paşa’ların torunlarına...
Bitti mi? Tabii ki hayır...
Maraş’ta 12 Eylül’de katledilenlen insanları anmaya gidenlere ¨Müdahale edildi¨. Aynı şey Sivas’ta da yaşandı. Malum, bazı makbul vatandaşların hassasiyetleri vardı... 12 Eylül darbesinin katlettiği insanları anmaya gidenlerin karşısına, 12 Eylül darbesiyle yüzleştiğini iddia eden hükümet çıkıyordu. Şüphesiz onlar yüzleşmesini de iyi bilir... Ayrıca Sivas davasının zaman aşımından düşmesi ¨memleketimize hayırlı olsun¨. Olmasın mı?
Bu toprakların yetiştirdiği en mürşit insanlardan birisi olan Neşet Ertaş’ın cenazesini camiden kaldırmaya kalktılar. Gönül Dağı’nın tepesindeki bir insanı cami avlusundaki musalla taşına indirdiler.
Şüphesiz kısa bir yazı yetmez Alevilere AKP hükümetinin yaptıklarını. Bir de ben Alevi değilim, mutlaka bilmediklerim vardır. Alevi kardaşlar affetsin...
Şimdilerde eski bir oyun tekrar perdeye konulmaya çalışılıyor. 12 Eylül darbesinin hazırlığı niteliğindeki önemli olaylar, Alevilerin yoğun yaşadığı illerde, Çorum ve Maraş’ta karılmıştı. Kimsenin hatırlamak istemediği, yaşayanların aklından çıkmayan katliamlar yaşandı. Yüzlerce Alevi katledildi, on binlercesi gurbet ellere göçmen oldu. Maraş Elbistanlılar, Elbistan’da açamadıkları Cemevi’ni, Kanada Montreal’de açtı. Anlamayana Alevi kutuplarda da Alevi... Kürt Antartika’da bile Kürt...
Cemevi yapamadık, cami-cemevi verelim? Zaten İzzettin Doğan’a göre bunu istemeyenler, "Alevi değil" Gezi Direnişçileri de ağaç düşmanıydı zaten...
AKP hükümeti Gezi Direnişi’nin devamı niteliğindeki eylemler İstanbul’un ve bazı illerin çeperindeki emekçi mahallerinde devam ediyor. Ancak AKP hükümeti özellikle Alevi mahallerinde çok daha farklı bir politika izliyor. Alevi mahallerindeki direnişlerde çok daha sert bir yol izliyor. Antakya’da Armutlu ve Samandağ; İstanbul’da Nurtepe, Gazi ve Okmeydanı mahallerinde polis çok sert saldırıyor.
Direnişte yaşamını yitiren Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş Aleviydi. Hayati tehlikesi olan insanlar da Alevi. Polis Alevi mahallerinde hedef alarak ateş ediyor.
AKP hükümeti Gezi Direnişi’nin ardındaki demokrasi ve özgürlük talebini görmezden geliyor. Direnişi daha mütedeyyin kesimlerin nazarında Sünni Alevi çatışması gibi göstermeye çalışıyor. Bir mezhep çatışmasını körüklüyor. Suriye’deki iç savaşın çıktığı günden beri Hatay’da izlediği politikayı tüm ülke sathına yaymaya çalışıyor. Bu toprakların sinir uçlarıyla oynuyor...
Ama neyse ki henüz bir Alevi çıkıp yazının başlığındaki cümleyi sarf etmedi. Çünkü aleviler bu topraklarda kardeşliğin mayası. Gerçeklik payını çok iyi bildikleri bu cümleyi bile söylemekten imtina ediyorlar...
Biz bugün Alevilerin ahvalini böyle yazdık. Elbet geçer bugünler, bu topraklar ne Hızır Paşa'lar, ne Kenan Evren'ler, ne Yavuz Sultan'lar gördü. Hepsi toprak oldu, adlarını anan yok…
Ancak kimse AKP’nin bu oyununa gelmeyecek, Gezi Direnişi ¨kardaş kavimlerle¨ hasretliği çoktan sona erdirdi, o da yetmezse "Ağlama gözlerim Mevla Kerim'dir."
(Gezi Direnişi'nde yitirdiğimiz Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım ve Mehmet Ayvalıtaş'ı saygıyla ve rahmetle anıyoruz.)(AS/HK)