Farklılıkları savunmak, toplumlardaki yerleşik dogmalara, düşünce kalıplarına karşı durmak tarihin her döneminde sorunlu, meşakkatli bir iş olmuş.
Güneş sistemi ile ilgili görüşleri Kilise tarafından beğenilmeyen Giardano Bruno'nun Roma engizisyonu tarafından kazığa bağlanıp yakıldığını, Enel Hakk diyen Hallac-ı Mansur'un işkence edilerek öldürüldüğünü, Denizlerin, Sinanların, Erdalların asıldıklarını biliyoruz. Tarihte bilinen-bilinmeyen örnek çok...
Günümüzde de dünyanın birçok yerinde farklılıkların kabul görmediklerini, baskılarla karşı karşıya bırakıldıklarını biliyoruz. Farklılıklara gösterilen tahammülsüzlüğün kaynağını nereden aldığının açıklaması ulus-devlet pratikleri ve kapitalizm ilişkisi içerisinde değerlendirilebilir.
Bu konu oldukça geniş ve detaylı olmakla beraber kısaca bir tespit yapmak gerekirse; toplumlar arasındaki farklılıkların potansiyel çatışma kaynağı olarak görülmesi ve toplumsal homojenitenin sağlanması ile devlet aygıtının halk kitlelerinin daha rahat bir şekilde kontrolünü ve yönlendirilmesini sağlayacağı, devlet aygıtının farklı olanı korumak ve onun talepleri ile uğraşmak zorunda kalmayacağını, sadece ve sadece kapitalist üretim çarklarının daha sorunsuz şekilde döndürülebilmesini sağlayacak işlevini yerine getirebileceği varsayılmaktadır.
Buradaki iki yüzlülük çok açıktır, tüm bireylerden devlet aygıtının ayakta durabilmesi için çaba harcaması, kaynak aktarması vs. beklenirken, bu bireylerin kimisinin kendi aralarında oluşturduğu toplumsal kimlikleri (halkları) dışlamak ve bunları baskılamak için daha güçlü (özellikle sayısal olarak) olduğu görülen toplumsal kimlikler şişirilir/kalıplaştırılır, ("devlet şiddet kullanımını tekelinde bulundurur" dediklerinin içine bu tür şiddet de dâhil mi acaba?); insana kendi ipini kendi kendine çektirmek gibi birşey...
İçinde yaşadığımız ülke içerisinde ise bu bağlamdaki en yakıcı sorun olarak karşımıza Kürt Sorunu (aslında Türk sorunu) çıkıyor.
Ülkede güdülen asimilasyonist politikalara en yoğun şekilde karşı koyan Kürtler ve Kürt siyasetinin öne çıkan aktörleri, yıllar süren kanlı savaşın insanlar üzerinde açtığı ağır tahribatın da etkisi ile bu ülkede hep en ağır eleştirilere maruz bırakılmakta, yasaklanmakta, zindanlara atılmaktalar; sorun ve sorunun kaynakları ile çok fazla ilgilenmeyen çoğunluk tarafından sorun kaynağı olarak algılanmaktadırlar.
Ortalıkta dolaşan bir video1 var. Televizyondaki tartışma programlarından birinden alınmış bir kesit olan bu videonun tam olarak yılını bulamadım, sadece bir forumda bir vatandaş bu programın "1995'li yıllarda" yayınlandığını söylemiş, 1995 yılı demek istiyor olsa gerek.
Fakat bunda da (da diyorum çünkü videoda sayılar ile ilgili ciddi sorunlar var) bir sorun var 1994-2004 yıllarını Orhan Doğan cezaevinde geçirmiş. Programın yayınlandığı T.V. kanalının ilk yayınını Mart 1992' de yaptığı bilgisi kendi internet sitesinde mevcut.
Yani bu program 92-94 arası bir tarihte yayınlanmış olmalı. Gelelim içeriğe: o zamanın M.H.P. Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in, mecliste yaka paça gözaltına alındıktan sonra yıllarca cezaevinde kalmış olan Kürt siyasetçi Orhan Doğan'a bir televizyon kanalında katıldığı bir programda bağıra çağıra söylediklerinden ibaret ve "tokat gibi cevap", "Orhan Doğan'a verilen ders" vb. başlıklarla internette çok önemli bir kaynakmışcasına yayınlanıyor. Öncelikle bu videodaki konuşmaları kağıda döktüm :
Alparslan Türkeş (A.T.) : Bu işin sonu kötüye varacak. Ben size tarihten de misaller verebilirim. Amerika Birleşik Devletleri' ni gösterebilirim. Bugün New York' da 10 milyon İtalyanca konuşan insan var.
Orhan Doğan (O.D.) : Sayın Türkeş bugün tarih tekerrür ediyor.
Can Dündar : Orhan Bey bir dakika.
A.T. : New York' da bugün on milyon İtalyanca konuşan insan var. Bunlar kalkıp da biz ayrı, efendim kimliğimizin tanınmasını istiyoruz. Burda bir İtalyan Cumhuriyeti Devleti kuracağız diyemezler. Veyahut bir federasyon kuracağız diyemezler. Amerikan vatandaşıdırlar, resmi dilleri de İngilizce' dir. Başka şeyler de var. Dakota eyaleti var Amerika' da. Burda yedi milyon Almanca konuşan insan var. Fakat bunlar kalkıp biz burda özerklik istiyoruz, federasyon istiyoruz veya bağımsız bir Alman Devleti kuracağız.
O.D. : Biz konu tartışılsın diyoruz. Demokratik çözüm bulunsun diyoruz sayın Türkeş.
A.T. : Resmi dilimiz Almanca olacak diyemezler. Onun için siz de Türkiye' de Kürtçe resmi eğitim dili olacak, Kürtçe televizyon dili olacak. Ondan sonra bu bölgeye federasyon verilsin, Kürt kimliği tanınsın diyemezsiniz.
O.D. : Sayın Türkeş bunu parlemontada tartışalım.
A.T. : Bunu dedinizmi Türkiye' yi parçalamaya karar verdiniz demektir.
O.D. : Hayır, hayır, hayır.
A.T. : Ülkeyi parçalatmayacağız. Buna kararlıyız. Bunu iyi anlayın.
O.D. (net anlaşılmıyor) : Ülkeyi bölecek olan bizler değiliz. Biz ülke bütünlüğünün güvencesiyiz. Biz emniyet sübabıyız. Biz garantisiyiz.
A.T. : Kan dökmek gerekirse vatanımızın bütünlüğü için kan da dökeriz. Devletimizi ayakta tutmak için canımızı da feda ederiz. Bundan haberiniz olsun. Yanlış yoldasınız. Kendinizi düzeltin. Eğer o yola devam edecekseniz Türkiye Büyük Millet Meclisi' ni terk edin.
Bu her ne kadar "bugün"den bahsedilse de "tarihten misaller" olduğu ve Orhan Doğan' a ve onun şahsında Kürt siyasetçilerine verildiği iddia edilen "ders"in içinde üç tane somut iddia var. Bu üç iddia'yı kısaca incelersek :
Tarihten misaller mi masallar mı?
1- "Bugün New York' da 10 milyon İtalyanca konuşan insan var" YANLIŞ
- 1990 yılında New York' da İngilizce dışında yabancı bir dil konuşan 5 yaşın üstündeki toplam nüfus : 3.908.720. Bu sayı 2000 yılında : 4.962.921 (toplam nüfusa oranlar sırasıyla %23.3 ve %28.0).2
- 2000 yılında New York' da İtalyanca konuşanların sayısı : 294.265 (%1.65). 2005 yılında : 222.704 (%1.27).3
- 1990 yılında tüm ABD' de İtalyanca konuşanların sayısı : 1.308.648. 2000 yılında 1.008.370.4
- 1990 yılında New York' da atalarının İtalyan kökenli olduğu düşünülen insan sayısı : 2.843.872. 2000 yılı için bu sayı : 2.737.146.5
- 1980 yılında tüm ABD' de İtalyanca konuşanların sayısı : 1.618.000, 1990 yılında : 1.309.000.6
Yukarıdaki veriler ışığında New York' da İtalyanca konuşanların sayısının 1990-2000 arasında 10 milyon olması bir yana İngilizce dışında konuşulan tüm diğer dillerin toplamı bile bu sayıya yaklaşamıyor.
2- "Amerikan vatandaşıdırlar, resmi dilleri de İngilizce' dir" YANLIŞ
- ABD anayasasında tüm ülkeyi kapsayan bir resmi dil maddesi yoktur. Kimi eyaletler bu konuda kendi seçimlerini yapmışlardır. İngilizce en çok konuşulan dil olduğu için de-facto resmi dil olarak görülür.7
- Bir göçmenler toplumu olan Birleşik Amerika' da yeterli düzeyde İngilizce bilmeyen insanlarda yaşamaktadır, bu insanların devletle iletişimlerini sağlamak adına çeşitli çalışmalar devlet tarafından yapılmıştır, örnek bir yasa olarak 2000 tarihli Improving Access to Services for Persons With Limited English Proficiency (Yeterli Düzeyde İngilizce Bilmeyenlerin Hizmetlere Erişiminin İyileştirilmesi) incelenebilir.8
3- "Dakota eyaleti var Amerika' da, burda 7 milyon Almanca konuşan insan var" YANLIŞ
- 1990' da tüm ABD' de Almanca konuşanların sayısı 1.547.099. 2000 yılında 1.382.613.9
- 1980 yılında tüm ABD' de Almanca konuşanların sayısı : 1.587.000.10
- North (Kuzey) Dakota' nın 1990 yılı nüfusu : 590.839. South (Güney) Dakota' nın 1990 yılı nüfusu : 641.226. Toplam : 1.232.065.11
- North (Kuzey) Dakota' nın 2000 yılı nüfusu : 603.106. South (Güney) Dakota' nın 2000 yılı nüfusu : 703.820. Toplam : 1.306.926.12
- 1990 yılında North (Kuzey) Dakota' da İngilizce dışında yabancı bir dili konuşanların sayısı : 46.897 (%7.9). 1990 yılında South (Güney) Dakota' da İngilizce dışında yabancı bir dili konuşanların sayısı : 41.994 (%6.5).13
- 2000 yılında North (Kuzey) Dakota' da Almanca konuşanların sayısı : 14.925 (%2.47). 2000 yılında South (Güney) Dakota' da Almanca konuşanların sayısı : 13.425 (%1.90) 14
- 2005 yılında North (Kuzey) Dakota' da Almanca konuşanların sayısı : 11.248 (%1.92). 2005 yılında South (Güney) Dakota' da Almanca konuşanların sayısı : 10.603 (%1.51) 15
ABD' de biri Kuzey diğeri de Güney olmak üzere iki tane Dakota eyaleti var (acaba daha başka var da haberim mi yok diye haritayı tekrar inceledim). Bu iki eyaletin 1990 ve 2000 nüfuslarının ayrı ayrı toplamı değil 7 milyon 1.5 milyon bile yapmıyor. Aslında, bu 1.5 milyon bile etmeyen nüfustan Almanca konuşan 7 milyon çıkarmak mümkün olmadığından diğer verilere bakmak gerekli değil ama...
Burada amaç sayılara bakarak "ya bunların sayısı az bunlar isteyemez, bunların sayısı çok bunlar istesin" gibi bir çıkarsama yapmak, bir toplumun dilini kullanıp kullanamayacağı, dilini, kimliğini özgürce yaşamayı talep edip edemeyeceği değil, sadece ve sadece dezenformasyon nasıl yapılıyor bunu teşhir etmektir. New York' daki İtalyanların kendi kültürel haklarını talep etmeleri için 10 milyon kişi olmalarına gerek yoktur, 1 kişi bile olsa bu haklarını isteyebilir.
İlginç bir detay daha: Orhan Doğan' a ABD' de yaşayan İtalyan ve Alman kökenliler için federasyon isteyemezler derken ufak bir ayrıntı es geçiliyor, ABD zaten federatif bir yapıya sahip, adı üstünde Birleşik Devletler. Eyaletler kendi yönetimlerine sahipler ve ABD anayasasında resmi bir dile sahip olmamakla beraber kimi eyaletler kendi resmi dillerini belirlemişlerdir, yasalarında resmi dil belirlememiş eyaletlerde vardır. Bazı eyaletler yalnızca İngilizce' yi resmi dil olarak benimsemişken Hawaii eyaleti Hawaii dilini, Porto Riko ise İspanyolca' yı İngilizce ile beraber resmi dil olarak kabul etmiştir. Bunun dışında ABD' de farklı dillerin resmi olarak kullanılımı ile ilgili çeşitli örnekler verilebilir:
- Seçim Destek Komisyonu (Election Assistance Commission) Çince, Japonca, Korece, Tagalog dili ve Vietnam dilinde seçim broşürleri hazırlamıştır. 16
- Louisiana eyaleti yasalarında bir resmi dile sahip olmamakla beraber hizmetlerinde ve dökümanlarında Fransızca seçeneğini sunarken, aynısı New Mexico' da İspanyolca için yapılmaktadır.17
Burada da amaç ABD' de durumun ne kadar güllük gülistanlık olduğu kanısını oluşturmak değil, sadece durumun bu mevzubahis videoda anlatıldığı gibi olmadığını göstermektir. ABD' de de İngilizce dışında dillerin hayatta kalma sıkıntıları olduğu bilinmekte. Ve dahası İtalyan ve Almanların kendi devletlerine sahip olduğu ve dillerini burada kullanma ve geliştirme imkanlarına sahip oldukları da ayrı bir gerçek.
Videonun sonlarına doğru demokratik çözümden, sorunun parlamentoda konuşulmasından bahseden Orhan Doğan' a "kan" ile karşılık veriliyor. Kan dökmekle tehdit ediliyor Orhan Doğan.
Bu videoyu popüler kıldığını düşündüğüm iki nokta var, birincisi "sayılarla", "diğer bir ülkeden ve onun toplumsal yapılarındaki öğelerden verilen örneklerle" ortaya konulduğu düşünülen düşüncenin zaten bu dogmatik düşünceye hâiz milliyetçi-militarist cenah tarafında bu düşüncenin kanıtlanmış olduğu sanısını oluşturması, ikincisi ise tepeden tırnağa şiddete kesmiş toplumsal/sosyal yapının "kan" üzerinden yapılan siyasete atfettiği kutsiyet ve buna tapınma histerisini besliyor olması.
Konu tartışılsın, çözüm bulunsun diyenin karşısına "kan" edebiyatı ile çıkılıyor, zira bu kadar dezenformasyonu gözlerden kaçırmanın en kolay yolu da bu olsa gerek, yoksa bu kadar mesnetsiz iddiaları gözünü kan bürümemiş, şiddeti sorunların biricik çözüm yolu olarak algılamayan bir kitleye kabul ettirmek pek mümkün olmasa gerek.
Ayrıca ülkede siyaset yapma biçiminin ne kadar içler acısı hâlde olduğu, olay ve olguları detaylı olarak incelemek, diyalektik çıkarsamalar yapmak, farklı görüşlerden, kaynaklardan yararlanmak gibi emek isteyen düşün biçimleri yerine bir kaç kulağa hoş geleceği düşünülen sözü bir araya getirip, bunları şiddet sosuna bulayıp tedavüle sokmak yollu bir siyaset mecrası tutturuluyor kimi kesimlerce ki bu tür siyasetin ülkede yetişen bireylerin büyük bir kısmı tarafından sorgulanmayacağını, toplum kesimlerinin düşünebilme, sorgulayabilme yetilerinin çeşitli toplumsal müdâhaleler vasıtasıyla felç edildiğinin bilincindeler.
Dumas' ın bir lafı var diyor ki, "Bütün genellemeler tehlikelidir, bu bile!". Bu videoda bolca genelleme var, "diyemezsiniz", "diyemez", "isteyemezsiniz", "isteyemez" lafları havada uçuşuyor, Descartes herşeyi sorgulayın der, sorgulayalım ve Neden? diye soralım, Neden Kürtler dillerini konuşamasınlar?
Neden insan nenesinin, dedesinin, annesinin, babasının konuştuğu dili öğrenemesin? konuşamasın? Bu tip baskı ve yasaklamalar bireyin/halkın benliğinde ne gibi tahribatlara yol açar? Bir toplum bu şekilde terörize edilmiş olmaz mı?
Zorla dayatılan anlamsız ve barbarik yasaklar tarihin her döneminde sabırsızlık zamanının güzel çocuklarının* tepkisini çekmiş, mücadelesini körüklemiştir. Eğer genel kanılarla tatmin olmayan insanlar iktidar erkine ters düşmek pahasına kalkıp düşüncelerini açıklamaktan çekinmiş olsalardı bugün hâlen dünyanın düz olduğunu, bir öküzün boynuzları üzerinde durduğunu kabul ediyor olurduk.
Videonun en sonunda da Orhan Doğan'a eğer böyle devam edecekseniz meclisi terk edin deniyor; Burada susturulmaya çalışılan sadece Orhan Doğan değil, Orhan Doğan nezdinde Kürtler, Kürtler nezdinde de Türkiye'nin diğer farklılıkları.
"Oturup konuşalım" diyenin karşısına "çekinmem kan dökerim" ile çıkılmakta iken Türkiye' deki sorunun kaynağını uzaklarda aramaya hacet yoktur. Farklı oldukları, farklı düşündükleri, istekleri olduğu için insanları kanlarını dökmekle tehdit ederseniz bu insanlar dağlara akın ettiklerinde bunları suçlayabilir misiniz?
Şiddet şiddeti doğuruyor, bunu iyi algılamak gerekli. Yaşadığımız şiddet kısır döngüsünü kırmanın yolu da tabular, dogmalar, kan gölleri yaratmak değil, karşıklı dialog ve empati ortamını tesis ederek barışa giden yolun önünü açmak, halkların/bireylerin kardeşleşmeleri için mücadele etmektir.
Madem öyle tarihten bir misal de ben vereyim, bugün Güney Afrika onbir 18 , İsviçre dört 19, Afganistan iki 20 (anayasasında ülkede konuşulan diğer diller sıralanıp bu dillerin yoğun kullanıldığı yerlerde 3. Resmi dil olarak kabul edileceği, bu dillerin kullanım ve gelişiminin devlet garantisinde olduğu yazılı) resmi dile sahip, biz ise hâlen w harfinin kullanılıp kullanılamayacağını tartışıyoruz, bu videonun yayınlandığı kanalın ismindeki -İngilizce bir kelime- w harfine kimse itiraz etmez iken. (OA/EÖ)
Susma Haykır, Halklar Kardeştir!
Alanlardan
Kaynakça :
1 http://www.youtube.com/watch?v=3VQlbOAeCD4
2 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
3 http://www.mla.org/map_data
4 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
5http://factfinder.census.gov/servlet/QTTable?_bm=n&_lang=en&qr_name=DEC_1990_STF3_DP2&ds_name=DEC_1990_STF3_&geo_id=04000US36
6 http://www.census.gov/apsd/cqc/cqc16.pdf
7 http://answers.usa.gov/cgi-bin/gsa_ict.cfg/php/enduser/std_adp.php?p_faqid=7261
8 http://www.justice.gov/crt/cor/Pubs/eolep.php
9 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
10 http://www.census.gov/apsd/cqc/cqc16.pdf
11 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
12 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
13 http://www.census.gov/prod/2003pubs/c2kbr-29.pdf
14 http://www.mla.org/map_data&dcwindow=new
15 http://www.mla.org/map_data&dcwindow=new
16 http://www.eac.gov/News/press/eac-issues-glossaries-of-election-terms-in-five-asian-languages/
17 http://en.wikipedia.org/wiki/Languages_of_the_United_States#cite_note-AsianLang-9
18 http://www.fs.gov.za/Departments/SAC/Library/DEPART/lang_legislation1.htm
19 http://www.admin.ch/ch/d/sr/101/a4.html?lang=en
20 http://www.afghan-web.com/politics/current_constitution.html
* Özcan Alper'in Sonbahar filminin bitiş cümlesi "Her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına"dır. Oradan esinlenilmiştir.