“Hayat hür ve güzel olmalı. Biz doğru yoldan çıktık. İktidar hırsı insan ruhunu zehirledi, nefret duvarları ördü. Bizi mutsuzluğa ve insan kıyımına mahkûm etti. Bilgimiz bizi saygısız ve yobaz yaptı. Çok düşünüp az hissediyoruz.”[1]
The Great Dictator (Büyük Diktatör), diğer çoğu filmi gibi Charlie Chaplin tarafından yazılan, yönetilen ve başrolünü kendisinin üstlendiği 1940 yapımı hiciv dolu bir komedi-dram filmi. Aynı zamanda sessiz film geleneğini bozan Chaplin’in ilk sesli filmi.
Chaplin film aracılığıyla tarihte nam salmış diktatörlerden Hitler’i, Mussolini’yi ve genel olarak da faşizmi, antisemitizmi ve Nazileri içinde bulundukları durumun acziyetini ve akla ziyanlığını gösterir bir şekilde kınıyordu. Ve filmde her iki başrolü de oynuyordu: Acımasız, faşist bir diktatör ve zulüm görmüş Yahudi bir berber.
Büyük Diktatör Chaplin’in en bilinen ve en başarılı addedilen filmi olarak tarihe geçti. Eleştirmenler tarafından tarihin en önemli komedi filmlerinden biri değerlendirildi ve ustaca kurgulanmış bir hiciv olarak övüldü. Chaplin’in filmdeki meşhur monologu ise eleştirmenler, tarihçiler ve sinefiller tarafından sinema tarihinin belki de en büyük monologu ve en dokunaklı konuşması olarak anıldı.
Tenê Ez
Tenê Ez (Sadece Ben) isimli Kürtçe oyun, Teatra Jiyana Nû tarafından Büyük Diktatör filminden uyarlandı. Senaryosuna ulaşılması hayli zor olan filmi, Cihad Ekinci uyarladı; ancak bunu doğrudan doğruya yapmadı.
Ekiple birlikte yürütülen çalışmalar ve uzun uğraşlar sonucunda ortaya çıkan metinde yer alan karakter, ülke isimleri hayal ürünü olarak kurgulandı. Ve oyunda güncel politik atmosfere dair nüvelere yer verildi.
Elbette oyunun Büyük Diktatör filmi ile benzer yanları oldukça fazla. Savaşta kaza geçirip hafızasını kaybeden berber, ülkesi Turmanya’da olanlardan haberdar değildir ve tedavi için yıllarca hastanede tutulur.
Ülkede ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz yaşanırken, Dîko isimli diktatör başa geçer ve her şeyi kendi lehine işletmeye başlar. İstediği zaman, istediği saatte yeni yasalar çıkarır; ama kendi çıkardığı yasalara dahi uymaz, askerleri aracılığıyla halkın evlerine dek girer, yaptığı denetlemelerle işçiye, esnafa ve televizyon kanallarına müdahale eder.
Televizyonlarda ülkede hakim olan ekonomik krizin varlığına dair haberler belli belirsiz verilir, tabii Kürtlerin varlığı da tartışma konusudur. Tenê Ez’de bu tartışma ustalıkla işlenir.
Ana haber kuşağına katılan yetkililerden birisine yöneltilen bu sorunun cevabı “Ne var ne yoklar!” gibi muallak bir cevap olur. Haberleri izlerken var olduklarına dair beyanı duyan halk mutlu olur; ancak hemen sonrasında gelen belirsizlikle hayatlarına kaldıkları yerden devam ederler.
Bu esnada ise Dîko’nun paranoyaları iyice ayyuka çıkar. Kimseye güven duymaz ve en yanındakileri dahi uzaklaştırmaya başlar. Dîko’ya yöneltilen en küçük bir eleştiri artık onun için bir tehdittir. Eleştirilere “Bu yönetimin (faşizmin) nesini beğenmiyorsunuz?” benzeri yanıtlar verir.
Oyunun ilerleyen sahnelerinde berber, Dîko’nun askerleri ile karşılaşır ve tutuklanır. Bir süre sonra hapishaneden firar ederek kurtulan berber, Dîko’yla olan fiziksel benzerliğini kullanmaya karar verir ve askerler tarafından Dîko zannedilerek işgal edilen Ofrenya’ya götürülür.
Ölüm korkusuyla bir süre için Dîko rolü yapmak zorunda kalan berberden, şimdi bir konuşma yapması beklenir. Ancak ne berberin ne de ona bu aklı verenin bu konuşmanın gerçekleşeceğine dair bir umudu vardır. Berber, kendinden beklenmeyen bir cesaret örneği göstererek sözü alır ve hakikatli bir konuşma yapar: “Zorbalara itaat etmeyin. Onlar sizi eziyor; düşüncelerinizi, hislerinizi ve hareketlerinizi planlıyor, sizi koyun yerine koyuyorlar. Sizi aç bırakıp, hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp topun ağzına sürüyorlar. İnsanlıktan çıkmış, beyni ve kalbi makineleşmiş kişilere teslim olmayın.”
Dekoru animasyon ve çizimlerle hazırlanan oyunda; kentlerin yıkımı, yaşam alanlarından göç etmek zorunda kalan insanlar, harabeler içindeki mekânlar gösterilir. Oyuncuların hepsi başarılı bir performans sergilese de hem Dîko’yu hem de berberi canlandırarak olağanüstü bir çaba gösteren Mehmet Musaoğlu’nu ve Rûgeş Kırıcı’yı muhakkak sahnede izlemek gerekiyor.
Kerkük Tiyatro Festivali’nden “En İyi Oyun” ve “En İyi Sinografya” ödülleriyle dönen Tenê Ez’i Türkçe üst yazıyla da izlemek mümkün. İyi seyirler!
Oyunlaştıran: Cihad Ekinci |
Teatra Jiyana Nû hakkında |
(TY/EMK)
[1] Büyük Diktatör’deki açılış konuşmasından.