Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün paylaştığı istatistiklere göre 2 Eylül 2024 tarihi itibariyle Türkiye hapishanelerinde 356 bin 865 mahpus bulunuyor. Bu mahpusların 15 bin 364’ünü kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor. Kadın mahpuslar için ayrılmış 8 açık ve 11 kapalı kadın hapishanesi var.
Sema Suruç'un 2013 yılında kadın mahpuslarla ilgili yaptığı doktora tezinde vurguladığı üzere, kadın mahpuslar infaz sistemindeki düzenlemelerde sıklıkla göz ardı edildi.[1] Suçluluk genellikle erkek deneyimi ve alanı olarak görüldüğünden, kadın suçluların ve ihtiyaçlarının ihmal edildiği gözlemlendi. Bu durum, düzenleme ve hizmetlerin kadınları dikkate almadan gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Türkiye’de ve diğer ülkelerde kadın mahpuslar, genel mahpus nüfusunun küçük bir kısmını oluştursa da, bu oran giderek artıyor. Kadın mahpus oranının düşük olması ve toplumsal cinsiyet kalıplarının yasalar ve politikalara yansıması nedeniyle, hapishanelerdeki düzenlemelerde cinsiyet körlüğü hâkim. Bu durum, hapishanelerde çeşitli biçimlerde cinsiyet ayrımcılığına yol açıyor ve kadınlar için ikincil bir cezalandırılma alanı yaratıyor.
Kadın mahpuslardan başvuru
Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi’nde siyasi sebeplerle tutulan kadın mahpuslar, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne başvurarak çeşitli hak ihlallerini dile getirdi.
Bu başvuruda, kadın mahpuslar karşılaştıkları cinsiyet temelli sorunlardan bahsetti. Kadın koğuşlarının erkek mahpusların kullandığı alanlarda yer aldığı, tuvalet hijyen ihtiyaçlarının göz ardı edildiği ve koğuşların bu ihtiyaçlara uygun olmadığı; bu durumun sağlık açısından ciddi tehditler oluşturduğu ifade edildi. Koğuşlarda özel alanların olmaması nedeniyle cinsiyete özgü temizlik ihtiyaçlarının karşılanamadığı, bunun da kişisel hijyen açısından mağduriyete yol açtığı vurgulandı.
Hapishanenin çoğunlukla erkek mahpuslardan oluştuğu ve bu nedenle alanın mimarisi ve kantin gibi ihtiyaçların erkeklerin ihtiyaçlarına göre düzenlendiği, kadın mahpusların ihtiyaçlarının ise görmezden gelindiği dile getirildi.
Kadın mahpuslar, atölye ve kurslara katılamadıklarını, kütüphaneye çıkamadıklarını, spor salonundan yararlanamadıklarını ve havalandırma sırasında yan koğuşlardaki mahpusların davranışları sebebiyle güvenlik sorunları yaşadıklarını belirttiler.
2010 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Bangkok Kuralları, kadın mahpusların özel ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler ve iyileştirmeler öngörür. Bu kurallar ile hapishane mimarisi, yönetim biçimi, personel eğitimi ve ziyaret hakları gibi birçok alanda kadın mahpusların ve yanlarında kalan çocukların gereksinimlerine duyarlı önlemler alınması hedeflenir. Bu kurallar, dünya genelindeki hapishane nüfusunda azınlık olan kadınların ihtiyaçlarını göz ardı etmeyi engellemeyi ve bu ihtiyaçlara duyarlı çözümler sunmayı amaçlar.
Ceza infaz politikası
Ne yazık ki Türkiye’de kadın mahpuslara ilişkin ayrı bir ceza infaz politikası söz konusu değildir. Gerek yasal düzenlemeler gerekse hapishanelerdeki uygulamalarla kadınların cinsiyete bağlı ihtiyaçları neredeyse yok sayılmakta, cinsiyete duyarlı yaklaşımlar ve uygulamalar geliştirilmemektedir. Bu duruma örnek olarak kadınların erkekler için dizayn edilmiş hapishanelerin kadın koğuşlarında kalmaları gösterilebilir. Söz konusu hapishaneler tek tip bir grup için; heteroseksüel, sağlıklı, engelli olmayan, Türk, Sünni, yetişkin erkekler için dizayn edilmiştir. Hapishanelerin sadece erkekler düşünülerek oluşturulması ise orada tutulan kadın mahpuslar için başlı başına ayrımcılık niteliğindedir.
Mimari ve idari sınırlılıklar
Türkiye’nin ceza infaz sistemine göre kadınlar ve erkekler aynı hapishanede kalsalar da yaşamlarını tamamen ayrı sürdürüyorlar. Herkesin aynı zamanda, aynı şekilde yararlanabileceği alanlar yok. Erkek hapishanelerinde, spor sahası gibi ortak kullanım alanlarından sadece ya da çoğunlukla erkekler yararlanabilmekteyken; sayısal olarak azınlık olan kadınlar, mimari ve idari sınırlılıklar nedeniyle bu gibi alan ve etkinliklerden büyük oranda mahrum bırakılmaktadır.
Cinsiyete özgü ihtiyaçlar birbirinden farklıdır. Bu sebeple sağlık hizmetleri, üreme ve cinsel sağlık, ruh sağlığı, şiddet görmüş kadınlar için danışmanlık gibi konuları içerecek şekilde cinsiyete özgü bir hale getirilmelidir.
Cinsiyete özgü sağlık hizmetlerine erişim
Genel sağlık hakkına erişimdeki engellerin yanı sıra kadın mahpuslara özgü sağlık hizmetleri de yetersizdir. Türkiye hapishanelerinde ne yazık ki kadın mahpusların cinsiyete özgü sağlık hizmetlerine erişiminde ciddi problemler bulunmaktadır. Hele erkek hapishanelerinin kadınlara ayrılmış koğuşlarında kalmakta olan kadınlar için kadın olmaktan kaynaklı özgün sağlık ihtiyaçlarına erişim daha da zordur. Bu duruma örnek olarak, yeterince havalandırılmayan, güneş almayan, ısınmayan, tüm hapishanelerde aynı şekilde uygulanan kıyafet kotasının olduğu, kadınların cinsiyete özgü ihtiyaçlarını karşılayacak bir beslenme düzeni olmayan hapishanelerdeki tutulma koşulları gösterilebilir. Yahut uygulamada kadın mahpuslara hijyenik pede ücretsiz erişim imkanının tanınmasına karşılık, bu pedlerin eski model, tek tip, kalın pamuk şeklinde olması gösterilebilir.
Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan kadın mahpusların iddiaları, Türkiye ceza infaz sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinde ne denli eksik olduğunun bir yansıması olarak ele alınabilir.
Eril şiddet vakalarında etkili soruşturma yürütülmüyor
6284 Sayılı Kanun’da şiddet, “kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış” olarak tanımlanır. Aynı kanunda kadına yönelik şiddet ise, “kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanun’da şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış” olarak tanımlanır.
Mahpus kadınların eril şiddete maruziyetleri, hapishaneye girmeden önce yaşanmış olabileceği gibi Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki kadın mahpusların iddia ettiği gibi hapishane içerisinde de yaşanabiliyor. Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki kadın mahpuslar havalandırma sırasında yan koğuşlardaki mahpusların davranışları sebebiyle güvenlik sorunları yaşadıklarını, sözlü ve fiziksel şiddete maruz kaldıklarını, buna ilişkin idare tarafından bir müdahalede bulunulmadığını belirtti.
Hapishanelerde şiddeti önleyici tedbirler geliştirmek önemlidir. Kadın mahpuslar için güçlendirme atölyeleri ve idareciler ile personel için de toplumsal cinsiyet, şiddet gibi konularda, bilinçlendirici çalışmalar yapılmalıdır. Eril şiddetin yaşanması durumunda, kadınların bu şiddeti teşhir edebilmesi ve ardından hukuki yollara başvurarak mücadele edebilmeleri de önemlidir. Bu çerçevede kadınların başlarına gelen vakaları taşıyabileceği, şikâyetlerini sunabilecekleri etkili mekanizmalar oluşturulmalı, bu süreçte de gizlilik esas olmalıdır. En hızlı şekilde failler hakkında kadının beyanı esas alınarak hızlıca soruşturma başlatılmalıdır.
Mahpusların sevk talepleri karşılanmıyor
Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi’nde siyasi sebeplerle tutulan kadın mahpuslar, sevk taleplerinin karşılanmadığını, özellikle ailelerinin yaşadığı şehirlerden uzaklık nedeniyle ziyaretçi görüşlerinin mümkün olmadığını ve bunun kendilerini duygusal olarak derinden etkilediğini aktardılar.
İnsanın sosyalleşmesi yaşamını sürdürmesi için zorunludur. Daha bir çocukken sosyalleşme alanları zaten sınırlanan kadınlar açısından bu daha büyük bir ihtiyaçtır. Kapatılmayla birlikte ailesinden ve sosyal çevresinden kopan kadınlar, sınırlılıklar içerisinde dış dünya ile ilişkisini sürdürmeye çalışıyor. Mahpusların dış dünya ile ilişkileri; aile ziyaretleri, telefon görüşmeleri, mektuplaşmalar ve avukat görüşmeleri aracılığıyla sürüyor. Ancak, Bayburt'ta tutulan kadın mahpusların aileleri, şehir dışındaki uzaklık, ekonomik sebepler ve iklim koşulları nedeniyle ziyaretlere gelemiyor, ayrıca görüntülü görüşme hakkından yararlanamıyor. Bu durum, dış dünya ile iletişimlerinin sınırlı kalmasına neden oluyor.
Uluslararası mevzuatta kadın mahpusların aileleri ile temaslarının teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması gerektiği vurgulanır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi, herkesin özel yaşamına ve aile ilişkilerine saygı gösterilmesi hakkını güvence altına alır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kararları ve Avrupa Konseyi’nin tavsiye kararları, mahpusların aileleriyle iletişimlerinin teşvik edilmesi gerektiğini belirtir. Bangkok Kuralları’na göre kadın mahpusların, çocukları da dahil olmak üzere aileleri ve çocuklarının vasileri ve yasal temsilcileri ile temasları her türlü makul yolla teşvik edilmeli ve kolaylaştırılmalıdır. Mümkün olduğunda, evlerinden uzaktaki kurumlarda tutulan kadınların karşılaştıkları dezavantajları dengelemek için önlemler alınmalıdır.
Neler yapılmalı?
Kadınların erkekler için dizayn edilmiş hapishanelerde tutulması uygulamasına son verilmelidir. Son verilmediği koşullarda söz konusu hapishanelerde kadınların ihtiyaçlarını karşılayabilecek sayıda ve toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla ilgili çalışmalara katılmış kadın personel görevlendirmesi yapılmalı, spor sahası gibi etkinlik ve ortak kullanım alanlarından kadın mahpusların eşit şekilde yararlanması sağlanmalıdır.
Kadınların sosyalleşme alanları toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde çocukluktan itibaren sınırlandırıldığı için bu konuda pozitif ayrımcı uygulamalar da gündeme getirilmelidir.
Sosyal etkinlik alanlarını kullanamamak kadınlar açısından ikinci kez cezalandırma durumuna sebep olacağından bu tür ortak alanlardan daha çok yararlanmaları sağlanmalıdır.
Dış dünya ile iletişimlerini geliştirebilmeleri ve mimari yapının oluşturduğu dezavantajları gidermek için olumlu anlamda önlemler alınmalıdır.
CİSST’in “Türkiye’de Kadın Mahpus Olmak” kitabına buradan ulaşabilirsiniz.
[1] Sema Suruç, Kadın Hükümlüler: Cezaevi Yaşantısı Ve Tahliye Sonrası Gereksinimler , Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2013
(ÖA/AS)