Dört yıl boyunca üniversitede aldığımız eğitimler ve geçen sene yaptığım stajlar ben de ve birçok arkadaşımda "başka bir medya mümkün" umudunu kırmıştı açıkçası. Bir yandan işsizlik korkusu, bir yandan yaygın medyada yaratılan rekabet anlayışı, hegemonyanın yeniden kuruluşu için yapılan haberler, haberlerde kadınların, çocukların ve tüm ezilenlerin neredeyse hiç gösterilmemesi.
İletişim fakültesinden mezun olduğunuz da ve yaygın medyadaki habercilik anlayışına itirazınız varsa tüm bu duygularla gider alırsınız diplomanızı ve artık hayatla karşı karşıya kalmışsınızdır. İşte bu duygularla okulu bitirdim ve OHO 2009'a başvurdum.Böylece yeni bir mezun olarak, geçen sene katılamadığım "Okuldan Haber Odasına" çalışmasına bu sene katılma şansına sahip oldum.
Ve çalışma başlıyor...
12 Temmuz günü başlayan programın ilk gününde deneyimli gazeteci Mete Çubukçu'nun günümüz haberciliği üzerine sunumu, Fikret İlkiz'in bize üniversitelerde kıyısından gösterilen ama en çok ihtiyacımız olan özlük haklarımızı keyifli bir şekilde anlatışı, genç bir gazeteci olan Esra Açıkgöz'ün gazeteciliğe başlama sürecindeki deneyimlerini paylaşması daha ilk gün doğru yerde olduğumu bir kere daha gösterdi. Sanırım Türkiye'nin farklı şehirlerinden ve Kıbrıs'tan gelen arkadaşlar içinde aynı duygular geçerliydi.
Sonraki günlerde de devam eden programda özellikle Radikal gazetesinden İsmail Saymaz'ın yaygın medyada da tüm zorluklara rağmen hak haberciliği yapılabileceğini bizlere yeniden hatırlatması, yine Radikal gazetesinden Demet Bilge Ergün'ün haberlerde bizlere gösterilmeyen gerçeği yani hayatı bulma sürecini paylaşması, Yücel Tuna'nın fotoğrafa yeniden bakmamızı sağlaması, NTV'den Banu Güven'in yaşadığı tüm zorluklara rağmen haber biçimini izlememizi sağlamasının arkasında yatan inancı görmek güzeldi.
Dr. Atilla Özsever hocamız bizlere diğer sunum yapan gazeteciler gibi hiç sıkmadan deneyimlerini anlattı. Ancak sunumun sonunda yaptığı sınav bizi biraz tedirgin etmiş olsada, hocamız bizlere bir gazeteci için hafızanın ne kadar önemli olduğunu göstermiş oldu.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın sunumu ile Türkiye'de insan hakları ihlallerini bir kere daha görmüş olduk. Prof . Dr. Sevda Alankuş, Doç. Dr. Mine Gencel Bek, Prof. Dr. Özden Cankaya, Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Yrd. Doç. Dr. Esra Arsan ve Doç. Dr. İncilay Cangöz'ün üniversitelerde çok az görebildiğimiz tarzda sunumları ve günün değerlendirmelerini yapmaları hocalarımızın öğrencilerini kıskanmamıza sebep olmadı değil.
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHU Derneği) ziyaretleri ise bizlere hak mücadelesi verenler ile tanışma, sorunların ve mücadelelerinin aslında hepimizin ortak alanı olduğunu bir kere daha görme fırsatı verdi. Elbette sadece sunumlar ve tartışmalarla geçmedi çalışma, boğazda yediğimiz akşam yemeğinde yeni tanıştığımız dostlarımızla sohbetler dertlerinde hayallerinde ne kadar ortak olduğunu gösterdi.
Çalışmanın son günü ise Ahmet Tulgar, Murat Çelikkan, Burçin Belge ve Tuğrul Eryılmaz'ın katılımı ile kendi gazetemizin ilk sayfasını hazırlama fırsatını bulduk. Böylece hem öğrendiklerimizi sınayabildik hem de eksiklerimizi görebildik.
Farklı şehirlerden gelen genç gazeteci adayları ile tanışmak, kurulan arkadaşlıklar, dayanışmanın önemini bir kere daha anlamayabilmek akılda kalıcıydı. Ancak ayrılık vakti gelmişti, ne olursa olsun tüm gazeteci adayları olarak bir yandan hüzün bir yandan ise böyle bir çalışmaya katılmanın onuru ile değerli gazetecilerden ve hocalarımızdan sertifikalarımızı aldık. Böylece sunumlarla, tartışmalarla, deneyim paylaşımları ve kurulan dostluklarla bir hafta süren çalışmanın sonuna geldik ve zaman bizlere ne kadar hızlı aktığını hatırlatmış oldu.
Şimdi sıra bizde
Açıkçası benim iletişim fakültesi mezunu olarak, bu çalışmaya katılmadan önce farklı bir habercilik yapılabileceğine olan inancım zayıflamıştı. Yaygın medyada egemen söylem dışında söz söylemenin zorluğunu daha staj yaparken yaşamış, derslerde birkaç hocam dışında dayanışmadan ve başka bir habercilikten bahseden olmadığını görmüştüm. Ancak OHO 2009'da tüm duygularım yerini yeniden umuda ve inanca bıraktı.
Ne kadar zor olsa da artık biliyorum ki, yaygın medyada benim gibi düşünen ve bunu hayata geçiren gazeteciler var. Biliyorum ki benim gibi bu mesleğe yeni başlayacak olsalar da "başka bir medya mümkün" diyen ülkenin dört bir yanında dostlar var. Yaygın medya dışında alanlar açmaya çalışan inatçı ve inançlı insanlar var.
Böylece artık tüm zorluklara rağmen, hak odaklı haberciliğin nasıl yapılacağını öğrenen bir gazeteci adayı olarak bizleri zorlu bir sınav bekliyor. Bunun başarıldığını görmek, başarabileceğimize olan inancı bir kez daha tazeledi. Şimdi fotoğraf ve makinemizin ve kameramızın kadrajını, klavyede kullandığımız tuşları görünmeyeni göstermek için, hak odaklı habercilik için daha umutla kullanma zamanı. Sıra bu çalışmaya katılan biz genç gazeteci adayları olarak, aldığımız deneyimleri ve eğitimi hayatla sınama zamanı.
Bana ve katılan tüm genç gazetecilerde bu umudu tazelediği için bianet'e ve bizlere sunumları ile deneyim ve bilgilerini paylaşan gazeteci ve akademisyenlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.(ÇA/EÜ)
* Okuldan Haber Odasına (OHO) 2009 programının foto-galerisine ulaşmak için tıklayın.