Gazeteciler kamuoyunun gözü kulağıdır. Basın özgürlüğünün yargısı budur.
Birçok mahkeme bu gerçeği yadsıyan kararlar vermeyi yargılama sayıyor, yanılıyorlar.
Buna karşın, Anayasa Mahkemesi, zaten öyle olması gereken kararlar vererek basın özgürlüğünü yadsıyan mahkeme kararları ortadan kaldırılabiliyor. Hakları ihlal edilenlere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu hakkı tanınmasının en yararlı yanı; kanuna uygun gibi gözüken ama hukuka ve adalete aykırı olarak verilmiş mahkeme kararlarının yargıdan temizlenmesini sağlamasıdır.
Orhan Pala avukatı Erdal Fatih Çanakçı’nın bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili verdiği karar, böyle bir niteliğe sahip…
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, 15.2.2017 tarihli kararıyla Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi (B. No: 2014/2983/ R.G. 29.03.2017 tarih 30022 Sayı)
Davanın konusu www.borsagundem.com adlı İnternet haber sitesinde yayımlanan sermaye piyasalarına ilişkin haber üzerine açılan ceza davasında Sulh Ceza Hâkimliği Orhan Pala hakkında hakaret suçundan iki kez 2 ay 27 gün hapis cezası vermiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile reddedilmiştir.
İnternet haber sitesinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) hisseleri işlem gören bazı şirket hissedarları, yönetim kurulu üyeleri ve aynı zamanda bir aracı kurumun sahipleri olan iki kişi hakkında bir haber yer almıştır. Bu haberde şirket sahiplerinin geçmişte manipülasyon suçundan mahkûm olduğu, zamanaşımı nedeniyle mahkûmiyet kararının kesinleşmediği, bu kez de Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet, dolandırıcılık, silahlı terör örgütüne silah sağlama, silahlı terör örgütüne üye olma, suç işlemek amacıyla örgüte üye olma ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından yargılandıkları, satın aldıkları şirketler hakkında bilgiler verilerek şirket sahibi olan bu kişilerin lüks içinde yaşadığı ve servetlerinin kaynağının merak edildiği “iddia” olarak yer almıştır.
Şirket sahipleri haberdeki bilgilerin doğru olmadığını, çarpıtıldığını ve itibarlarının zedelendiğini, bu haber nedeniyle şirket hisselerinin değerinin düştüğünü ileri sürerek hakaret suçundan dolayı suç duyurusunda bulunmuşlardır. İnternet haber sitesi Genel Yayın Yönetmeni gazeteci hakkında Savcılık tarafından hazırlanan iddianameyle, şikâyetçi olan şirket sahipleri hakkında yapılan haberler nedeniyle “kendi veya birileri yararına” borsada lehe işlem sağlamaya yönelik hareket ettikleri, haberde yer alan bilgiler nedeniyle şirket sahiplerine yayın yoluyla hakaret ettikleri ve fiyatları etkileme suçu işledikleri iddiasıyla ceza davası açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda İnternet haber sitesi genel yayın yönetmeninin hakaret suçundan iki kez 2 ay 27 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve diğer suçlamalardan dolayı beraatine hükmedilmiştir. Sulh Ceza Mahkemesinin kararına karşı yapılan itiraz, Asliye Ceza Mahkemesinin 24.1.2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
AYM, uyuşmazlığın bireysel başvuru yoluyla önüne gelmesi üzerine yaptığı değerlendirmede, aracı kurum ve borsada hisseleri işlem gören şirketin hissedarları ve yöneticileri hakkında çok sayıda suçtan dolayı ceza davası açılmasının kamuoyunu yakından ilgilendiren haberler olduğunu kabul etmiştir.
AYM’ ye göre; başvurucu, şirket sahipleri hakkında yargılandıkları davanın iddianame örneğini ve haberde şirket sahiplerine isnat edilen suçlar hakkında UYAP kayıtlarına dayandırdığı belgeleri yargılama sırasında Mahkemeye sunmuştur. Mahkeme sunulan bu UYAP kayıtlarının gerçekliğini tespit etmek için herhangi bir işlem yapmamıştır. Gerekirse Mahkeme tarafından haberde yer alan suçlamalarla ilgili iddiaların araştırabileceği belirtilerek savunma yapılmıştır. Yerel mahkeme bir araştırma yapmadığı gibi sunulan UYAP belgeleri üzerinde bir inceleme de yapmamış ve savunma tarafından sunulan bu delili değerlendirmemiştir. Adalet Bakanlığı ise dosyaya sunulmuş olan belgenin gerçekten “UYAP ekran görüntüsünün kopyası” olduğunu ve daha sonra güncellendiğini belirtmiştir.
AYM’nin gerekçeli kararının özü şöyledir:
“51. Gazetecilerden bir beyanın doğruluğunu kanıtlamakla yükümlü savcı gibi hareket etmelerini beklemek aşırı yüksek bir ispat külfeti getirir ve böyle bir mükellefiyet sanık veya davalı olarak yargılandıkları davalarda hakkaniyete uygun düşmeyen sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu sebeple somut davada başvurucunun bir gazeteci olarak yeterince sorumlu bir şekilde davrandığını kabul etmek gerekir.
52. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, kişiler hakkında yapılan haberler veya yorumlardan dolayı bir gazetecinin cezalandırılmasının basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına yönelik katkılarına ciddi şekilde engel oluşturacağını ve güçlü nedenler olmadan cezalandırılmaması gerektiğini kaydetmiştir (Bekir Çoşkun&58; Ali Rıza Üçer(2) GK, B. No: 2013/8598. 2.7.2015&46)
53. Dahası bir basın suçundan dolayı hapis cezası verilmesinin gazetecinin ifade ve basın özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır. Böyle bir ceza ancak istisnai hâllerde kabul edilebilir. Bir yayın sonucu maddi ya da manevi zarara uğramış bir kimsenin, hakkında yanlış bilgiler yayımlayan gazeteci aleyhine en azından özel hukuk kapsamında bir tazminat davası açabileceği kabul edilse bile somut başvurudaki gibi klasik hakaret davalarında oldukça ağır olan hapis cezasının ifade ve basın hürriyetinin kullanılması üzerinde kaçınılmaz olarak caydırıcı bir etki yarattığı kabul edilmelidir.
54. Öte yandan İlk Derece Mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ve başvurucu beş yıl denetimli serbestlik tedbiri altına alınmıştır. Bir haber sitesinin genel yayın yönetmeni olan başvurucunun bu süre içinde cezasının infaz edilmesi riski her zaman vardır. Yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde kesintiye uğratıcı bir etkisi vardır ve sonunda kişi denetim süresini yeni bir mahkûmiyet almadan geçirse bile kişinin bu etki altında ileride düşünce açıklamalarından veya basın faaliyetlerini yapmaktan imtina riski bulunmaktadır. Sonuç olarak başvurucunun gelecekte cezasının infaz edilebilme olasılığının kendinde stres ve cezalandırma endişesi yarattığı kabul edilmelidir.”
Sonuç olarak AYM, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sulh Ceza Hâkimliği verdiği kararla basın özgürlüğünü ihlal ettiğinden; “ ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere” Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararının bir örneğini yerel mahkemeye göndermiştir.
Bilinen gerçekleri tekrarlarsak; gazeteciler, savcı veya hâkim değildir, sorumlulukları olayların görünür gerçekliği ile sınırlıdır.
Gazetecinin kişiler hakkındaki yorum ve haberlerinden dolayı cezalandırılması kamu yararına olan konuların tartışılmasında engel sayılmalıdır.
Her ceza davası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı gazeteciler üzerinde caydırıcı bir etki yaratır ve oto sansürü davet eder. (Fİ/HK)