Çok içerliyorum beni saymayıp aramamasına. Tıpkı bir babanın çocuğunu başıboş bırakmış olması gibi büyük bir eksiklik yaratıyor bende. Hani sevgisiz kalmış çocuklar ilgi çekmek için türlü çeşitli yaramazlıklara başvururlar ya aklıma hep o en sevmediği şeyleri yapmak geliyor: Hak aramak, sorgulamak…
Kendime ket vurmaya çalıştım hayli. Bu yaramazlıklara başvurmadan önce derdimi daha başka yollardan anlatmak için uğraştım, çok yollar denedim. Olmadı, olmuyor. Yönetim biçimini ‘eşitliksiz’ bulan asi çocuklarını duymuyor. O hep uysal kardeşlerimizle ilgilendi, biz çok terk edilmiş hissettik. Asiliğimiz bundan. Vakti yok biliyorum ama sesini duymaya ihtiyacımız var biz her muhalif vatandaşın ki, yerimizi bilelim.
Her ne kadar bize ‘eşit’ davrandığını iddia etse de teker teker açığa çıkıyor ki, Fatih’leri bir başka sevmiş… Haklı çıktığımıza seviniyoruz belki ama içten içe bir kez daha yaralandık. Şimdi bunu telafi edebilmesi için hepimizin, o otoriter ama candan baba sesini duymayı ihtiyacı var. Hatırımız kalıyor yoksa Fatih’lere gösterdiği ilgide…
Çünkü toplum/bütün çocukları olarak azar yeme bağımlılığında bir ‘level’ atladık artık ve toplu azarları fayda vermez hale geldi. Çapulcular dedi, eyvallah dedik. Gezi zekalılar dedi, zekamızı kullanmakta aşırıya kaçtık. Arsızlaştık şahım kısacası…
Şimdi kendisi otoriter ama şefkati pek muteber babamıza düşen, yakın ilgi alakasını bize de göstermesidir ki hepimizin, kendisini özel ve biricik hissetmeye alıştırıldığı şu çağımızda ‘ilgi arsızlığı’yla müşabih hastalığımız nüksetmesin. Hepimize yetişemez biliyorum ancak hiç değilse aramızdan bazılarının bu şerefe nail olduklarını görüp duyarsak, kendisinden telefon beklemek umudu bile bir müddet bizi idare edecektir.
Nasıl azarlayacağına dair bir öğüt vermiyorum haşa! Doz aşımı yaşatmadan kararında azarlamayı en iyi kendisi bilir. Naçizane bir vatandaşı olarak ilgisinden yoksun kalışımı zatınıza duyurmaktır derdim. Kendisine beslediğim saygıdan(!) ötürü doğrudan da seslenemiyor, arabulucu vazifesi görür diye, tarafını kesinleştirmesine ramak kalmış iletişim aracımız ‘internet’ten medet umuyorum. Çocuğunun bu hüzünlü serzenişini, kimliğini elinden almaya çalıştığı basından duyar belki. Başbakanım size zahmet, beni de azarlar mısınız?
İmza: Bir ‘Fatih’ bile olamayan… (BA/HK)