Bilim ne işe yarar? Bilim insanı ve aydın olmanın sorumlulukları var mıdır?
Asırlardır milyonlarca insan dünyanın bir yerlerinde açlık çekiyor ve en basit ihtiyaçlarını karşılamak için çabalıyor. Yaşamını başkalarına el açarak sürdürüyor. Yaşadığı kendi topraklarından savaş yüzünden başka ülkelere göç ediyor, mülteci oluyor ve utanç verici bu durum yıllardır sürüyor.
Zengin devletler kendi topraklarından savaş veya açlık yüzünden kaçan insanlara sınırlarını kapatırken; bu insanların bir zamanlar yaşadıkları topraklardaki zenginliklerini sömürerek onları açlığa ve bombalarla ölüme terk etmenin hesabını vermiyor. Sömürü düzeni, utancı bile olmuyor.
Prof. Andre Bonnard’ın dediği gibi; asırlar boyunca milyonlarca insan yarattığı bitkisel bir hayat sürdürüp, hayvanlar gibi yok olup giderlerken, aç kalırlarken kurbanlık koyun gibi bombaların hedefi oluyorlardı.
Yoksulluk ve savaşın ortadan kaldırılabilmesi için bilim ne işe yarıyordu?
“Gırtlağına kadar yoksulluktan; onu ortaya çıkaran toplum yasaları anlaşılıp, düzensizliği düzene, baskıyı özgürlüğe çevirecek bir bilinç gelişmediği müddetçe hiçbir şey çıkmaz. Başarılı devrimler ancak bilginin ilerlemesi ile mayalanır. Eskiler ‘bilmek muktedir olmaktır’ diyordu. Aydınların toplumsal işlevi bilgiyi yeni bir güce dönüştürmektir, düşüncedeki enerjiyi insanların hizmetine sunmak ve özgürleşmelerinin önünü açmaktır” diyen A. Bonnard; Sovyetlerin Ekim Devriminin insanlık için ne kadar önemli olduğuna yürekten inanıyordu.
Profesör Andre Bonnard, bu görüşlerini 1948 yılında İsviçre-Sovyetler Birliği Derneğinde yaptığı “Aydınlar ve Ekim Devrimi” olarak dilimize çevrilen konuşmasında dile getirmiştir. Lenin’in sözlerine atıf yaparak “bilimin, insanların kanına ve bedenine işleyip, ölü değil, günlük yaşamın aktif bir unsuru olmasını” dilediğini anlatan Profesör Bonnard, komünist olmayan ama Ekim Devriminin etkileri konusunda tutarlı olan bir bilim insanıydı. Lenin’i anlatırken, Onun işin özünde insanları sevdiğini, bütün zihinsel faaliyetinin bu derin sevgi içinde kök saldığını, konuşmalarının tümünde yoksulluktan tiksinti duyduğunu,sefalete sürekli meydan okuduğunu söylemekten geri durmamıştı. (Aydınlar ve Ekim Devrimi, Andre Bonnard, Evrensel Kültür Dergisi, Ocak 2002 sayısının 121. Eki Bilim, sf 6 - Yeni Bir Hümanizmaya Doğru: Sovyet Edebiyatı Üzerine. Çeviri Serdar Canpolat, Mehmet Erdal Evrensel, Aralık 2001)
Bu konuşmasında; “Lenin savaştan nefret eder, devlet adamı olarak ilk eylemi barıştan yana karar almak olmuştur” diyen Prof.Bonnard; sadece barış istiyordu. Bu bilim insanı Profesör aydın sorumluluğu içinde “barış” yanlısı olduğu için yargılandı.
Andre Bonnard 16 Ağustos 1888’de Lozan yakınlarında Nyon’da doğdu. 1928 yılında Lozan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Yunan Dili ve Edebiyatı profesörü oldu. 1950’de Dünya Barış Konseyi Üyesi seçildi.
1954’te Lozan Federal Mahkemesi’nde “ülkenin dış güvenliğini tehdit edici ilişkiler içinde bulunmak” ve “yabancı istihbarat servisleriyle yakın ilişkide bulunup onlara bilgi aktararak İsviçre aleyhine casusluk yapmak” suçlamasıyla hakkında üç ay hapis cezası istenilen davada yargılandı.
Savcılık “komünist düşüncelere kapılmış olan” ve “aşırı solcu veya anarşist” olduğundan şüphelenilen yazarlar ve öğretim görevlileri hakkındaki polis kayıtlarında Profesör Bonnard’ın da bulunduğunu ek suçlama olarak bildirmişti. Kısacası bilim insanı polis kayıtlarına göre “şüphelenilen yaşamı” ve “görüşlerinden” dolayı suçlanıyordu. Prof. Andre Bonnnard mahkeme önünde savunmasını şu sözlerle noktaladı:
“Ben komünist değilim, bu partinin ve her partinin uzağında kalmam da bir kurnazlık veya ikiyüzlülük değil, kendi doğam ve eğitimimledir ki komünizmin karşısında sorgulayıcı kalıyorum. Bu sorgulayıcılık benim tüm varoluş biçimim oldu. Olasıdır ki hep de öyle kalacağım. Sorgulamak varlığımın ayrılmaz parçası. Ancak burada olumsuz bir seyir değil tam tersine kişinin kendisini sürekli olarak yeni bir dengeyi aramaya teşvik etmesi söz konusu. Ben de tükeninceye kadar arayacağım.
Her şeyden önce tek bir şey, birlikte aradığımız tek bir şey diğer tüm iyilikleri kazandırır bize; barış.
Ben barışı aramak istiyorum.
Bugünlerde hepimizin nasıl bir kaygı içerisinde olduğumuzu biliyorsunuz. Ben komünist değilim ama eğer Marksist dünya bize barışı öneriyorsa ben Marksistlerle barış yapacağım.
Eğer kapitalist dünya bize barışı öneriyorsa kapitalistlerle barış yapacağım. Karar vermemde aslolan barıştır. Dünyanın her iki tarafının sunduğu barış olanaklarını seçmek yerine bunlardan birinin diğerini yok etmesinin – bu her ikisi anlamına da gelebilir- seçeneğini işaretlemek bana anlamsız ve sağduyuya aykırı geliyor.
Ancak böyle olmayacak. İnsanlar yaşamak istiyor ve ben de bütünüyle onlarla birlikte yaşamak istiyorum”
Prof. Bonnard iki hafta hapis cezasına mahkûm oldu ve cezası ertelendi. 1954 yılı Mayıs ayında Viyana’da Lenin Barış Ödülü’nü aldı. 18 Ekim 1959’da öldü.
Yıllardır tekrarlanan ve yaşanarak bedeli ödenen bir gerçeği tekrarlarsak eğer; aydınların toplumsal işlevi bilgiyi yeni bir güce dönüştürmektir, düşüncedeki enerjiyi insanların hizmetine sunmak ve özgürleşmelerinin önünü açmaktır.
O yüzden insanları aydınlatmak için günlük hayatın içine nüfuz etmek bilim insanlarına ve aydınlara biçilmiş olan nefis bir roldür. Sokak, herkese öğreticidir. Bu yolla bilim insanlarının ve aydınların edinecekleri felsefi tutum; insanların kurtuluşundan başka bir amaç peşinde koşmamak olacaktır. Bilim insanını aynı zamanda eylem insanına çeviren de, insana olan sevgisi ve onun özgürleşmesini istemektir.
Böylece düşünce ve eylem ustalığı sayesinde toplumun çıkarlarına adanmış her özgürleştirici fikir ve davranışla birleşmiş bir bilim; bütün insanlar için yaşanabilir bir dünya inşa eder. Bu gerçeği hiçbirimiz görmezden gelemeyiz.
Bilim bu işe yarar, bilimsel ve akademik özgürlükleri savunan hepimizin sorumluluğu budur. (Fİ/HK)