"Barış olsun Ermeni Ayşeler dönsün"

Dünyanın en uzun sokağa çıkma yasaklarından biri Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşandı.
Toplamda 6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Sur’da, resmi kaynaklara göre 2 Aralık 2015'de başlayan çatışmalar 9 Mart 2016’da bitti.

Sur’da Sokağa Çıkma Yasağı ve Çatışma
103 gün süren abluka ve operasyonların ardından 10 Mart 2016 tarihiyle yıkım başladı ve Sur’un altı mahallesinde taş üstünde taş kalmadı.
Bu mahallelerden biri olan Hasırlı Diyarbakırlılar tarafından Xançepek ya da Gavur Mahallesi olarak anılıyordu. Gavur Mahallesi’de yerle bir oldu. Öyle ki o mahallede doğan Mıgırdiç Margosyan yıllarca kitaplarında o sokakları anlatsa da savaşın ardından sokağını tanıyamıyor "Ne gavuru kaldı ne mahallesi” diyerek özetliyor yaşananları.

Ermeni Yazar Mıgırdiç Margosyan hayatını kaybetti
Diyarbakır’da 1914’e kadar Ermeni nüfusu 73 bin iken, 1918’de bu rakam 3 bine; Süryanilerin nüfusu ise 100 binden 27 bine düşüyor.
Diyarbakır’da 1915’ten önce, nüfusun yüzde 30’a yakını başta Ermeniler olmak üzere Süryani, Keldanilerden oluştuğu birçok araştırmada yer alıyor.
Sur'da yaşanan çatışmalarla Suriçi ve ev sahipliği yaptığı 33 medeniyete ait tescilli yapı yıkıldı. Binlerce insan zorunlu olarak göç etti.
Çatışmalarda hem kendisinin hem fılle (gavurlar/müslüman olmayanlar) komşularının mahallesinin, evinin yıkıldığını sık sık anlatan Surlu Zehra Ana, 54 yaşında. Çocukluğundan bahsederken komşularını anmadan geçemiyor. Kilise çanına 'çalan demir' diyor.
Gerçek ismini hatırlamadığı Ermeni Ayşe'yi anlatırken bir şekilde 1915'in başka bir halini 2015-2016 yılları arasında Sur'da yaşadıklarını hatırlatıyor bizlere.

Tarihte Bugün: 1915'te Ne Oldu?
Onun da evi ve mahallesi o yıllarda yıkılmış. Şimdilerde Diyarbakırlıların 'ucube' dediği evlerden birinde yaşıyor. "Bir barış istedik kızım, sadece barış dedik..." diyerek başlıyor o günleri anlatırken.
Küçükken Sur'da birçok farklı dinden halkın yaşadığını anlatan Zehra Ana,
"Ben küçükken o baştan o başa gezerdik mahallemizi. Bizim evin daha yukarısında fılleler yaşardı. Annelerimiz, babalarımız pek sevmezdi ama biz çocuklarıyla arkadaştık. Anlamazdık da o işlerden. Bir arkadaşım vardı ismi Ayşe'ydi. Bilirdik aslında müslüman olmadığını ama bir gün o söyledi adım Ayşe değil ben Ermeniyim diye. Gerçek ismini söyledi de hatırlamıyorum. Birkaç sene sonra taşındılar çok ağladım o gidince. Bir bez bebek vardı ondan kalan savaşta o da gitti" diye devam ediyor.

"Ezan da okunurdu o demirde (çan) çalardı. Yaşardık işte bir arada birbirimizi öldürecek değildik ya. Ama dışardan gelenler buralı olmayanlar öldürdü" diyen Zehra Ana'nın bahsettiği Gavur Mahallesi'nin girişi, 'çatışmalar dursun' diyen Tahir Elçi'nin öldürüldüğü tarihi Dört Ayaklı Minare’yle başlıyor.
Birkaç adım ötede Ermenilerin Orta Doğu'daki en büyük kilisesi olan Surp Giragos Kilisesi ve Mor Petyun Keldani Kilisesi var. İki kilisede çatışmalarda tahrip edildi. Surp Giragos Kilisesi tam 7 yıl boyunca ibadate açılamadı.

Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nde yıllar sonra ilk ayin

Yaş aldıkça mahallesindeki 'fılle' sayısının azaldığını belirten Zehra Ana, şöyle devam ediyor:
"Ben büyüdükçe bir bir taşındılar. Devir değişti, insanlar nefret etti birbirinden. Herkes ezebildiğini ezdi işte. Bilmem kaç yaşındayım, bizim Kürt partisi ev ev geziyor. Yanlarında bir Ermeni var buraya gelmiş. Onu görünce 'ben sizi bilirim yavrum' demiştim. Sonra başlamıştık sohbet etmeye. Onlarında başına neler gelmiş kızım ah bilsen. Annesini babasını tanımıyordu. Buraya dayanıyormuş kökleri ama işte bir göçte kaybolmuş. O anlatınca benim mahalleden Hasibe başladı ağlamaya. Köy yakmalarıyla gelmişler buraya. Anası ölmüş çatışmalarda. O gün anladım kızım. Bizler aslında aynı kadere sahiptik. O gün anladım Ayşe'yi... Neden ismini sakladığını."

Çatışmalardan önce Ermeni arkadaşı Ayşe'yi hatırlatan yapılardan bahseden Zehra Ana,
"Ne zaman mahallede dolaşsam Ayşe'yi hatırlardım eskiden. Demir sesi duysam 'acaba şimdi nerede' diye düşünürdüm. 2012 yılında bu büyük kilise açılınca ben de gitmiştim. Mum yakmak istemiştim Ayşe için. Ama işte biri görür diye de yakmamıştım" diyor ve ekliyor:
"Bazen diyorum ki iyi ki gitti. İyi ki savaştan sonrasını görmedi. Ben gördümde ne oldu. Koca bir mezarlık kalmıştı geriye."
Çatışmalar sırasında bir süre mahallesini terk etmeyen ama çıkmak zorunda kalan Zehra Ana, dönünce bıraktığını bulamadığını şu cümlelerle anlatıyor:
"Savaş başladığında evdeydik kızım. Gidecek yer yok buradan başka. Mezarda ev de yoktu bana. Her şeyi yıktılar mahalleme bir geldim ki ne ev var ne mahalle. O kilisede yıkılmış, o camilerde. İşte ondan diyorum ya 'bizim kaderimiz bir'. Yıkmışlardı işte. Allah evi, gavur evi demeden yıkıp geçmişlerdi. Biz küçükken fıllelerden nefret eden bir arkadaşım vardı. Mahalleye girince kiliseye ağlamıştı. Artık ilk girişte oradan anlamıştı geri kalan her yerin yıkıldığını."

Şu an yıkılanların yerlerine yenilerinin yapıldığını anlatan Zehra Ana yine de eskiyi özlediğini şöyle ifade ediyor:
"Ne için oldu bunlar kimin hatasıydı Allah bilir. Ama biz barış dedik kızım bir bunu bilirim. Biz barış dedik onlar bomba attı. Öyle ya da böyle yaşadığımız iki, üç bilmiyorum artık fılleler de fılleyim diyemiyordu zaten ama onlarda gitti işte. Müslümanım diyen de gitti. Şimdi bakıyorum buraya yine o demirin sesi geliyor tabi, ezan okunuyor ama o günlerdeki gibi değil. Öyle olmuyor işte eskisi gelmiyor. Gidende gelmiyor."
Bugünlerde tekrar 'barış'ın konuşulduğunu ve tartışıldığını haberlerden takip ettiğini belirten Zehra Ana, tedirgin ama umutlu olduğunu söyleyerek ekliyor:
"Umutluyum belki barış olur. Ermeni Ayşeler, Kürt Zehralar döner. Ve eskisi gibi yaşar. Bildik kaderimiz bir, ezilmişliğimiz bir. Bildik bu mesele sadece Kürt, Türk meselesi de değil. Savaştan ah eden kilise duvarından, bombalanan minareye kadar dağımız taşımız bile barış istiyor."
"Dünden bugüne kadınlar barışı inşa ediyor"

"Geçmiş Gelecektir" lansmanı Diyarbakır'da yapıldı

DBB BİR YILDA NE YAPTI?
Bucak ve Hatun: Şeffaf ve katılımcı politikadan taviz vermedik
İBB PROTESTOLARINDA 4'ÜNCÜ GÜN
ÇHD'li avukatlar: Gözaltında çıplak aramaya maruz kalan yurttaşlar oldu
