Bankacılık sisteminin krizde aldığı hasar henüz onarılamadı. Sermaye yeterliliği, yabancı para pozisyonu, kredi karşılıkları, risk yönetimi v.b. konularında bankaların büyük sorunları var. Beklenen birleşmeler, konsolidasyonlar bir türlü gerçekleşmiyor , sorunlar aşılamıyor.
Devletin mali sistemi ayakta tutmak için uyguladığı enflasyondaki düşüşten bağımsız faiz enjeksiyonunun etkisiyle, bütçenin faiz harcamaları ilk üç ayda 16,5 katrilyon TL yi buldu. Bu, 2002 için öngörülen faiz bütçesinin şimdiden yüzde 38'inin harcanması demek.
İlk üç ayda faiz bütçesinin yüzde 38'i harcanırsa kalan 9 ay için yüzde 62 ya da 26.3 katrilyon yeter mi?
Bankacılık sisteminde radikal düzenlemelere gidilmezse, ki gidilecek gibi görünmüyor, bankalar bu kadarcık faizle ayakta kalamaz, devlet de sistemi ayakta tutmak için, vergiyle, yeni borçlanmalarla toplayabildiği kaynağı bu çürük dişin ağrısına morfin olarak kullanmaya devam eder, faiz harcamalarını artırır.
Öte yandan yılın kalan 9 ayında 46.2 katrilyonu vergi olmak üzere 56 katrilyon lira gelir beklentisi de biraz ham hayal. Beklenen ölçüde vergi gerçekleşmesi için ekonomide bir canlanma, büyüme gerekiyor.
Akaryakıt Tüketim Vergisi, KDV gibi dolaylı vergilerle geliri bir yere kadar artırmak mümkün, ama büyüme trendine geçemeyen ekonomi vergi de üretmeyecektir.
Hasılı, çürük diş bankalar bütün sisteme eza çektirecek gibi görünüyor. Bu çürük dişin nasıl tedavi edileceği bilinmezken, gelir eşitsizliğini daha da bozmak maliyetine kaynaklar morfin olarak bankalara enjekte edilerek zaman harcanıyor. Bütün bunların üstüne bir de seçim teranesi eklenirse seyredin gümbürtüyü!.(FA)