Harsono mektubunda bir soruyla uyarıda bulunuyor: Nasıl bir saldırı demokrasinin kolayca kırılmasına sebep olabiliyor?
Burası Jakarta, endişe yılı ..
Burada herkes Bali'deki saldırıyı konuşuyor, Jakarta caddelerindeki insanlar televizyonda komşularına yapılan saldırıyı seyrettiler. Fakat beni daha fazla şaşırtan insanların konuşurken, saldırı için Amerikan ajanlarının işi demeleri.
Müslüman bir vaiz radyoda şöyle konuşuyor, "Biz bu kapasitede bir bombaya sahip değiliz. Niçin Amerikalılar ile kurbanlar arasında sıkışıp kalıyoruz? Hatırlayın, İkiz Kuleler'e saldırılardan sonra da biz arada kalmıştık. Amerikan Büyükelçisi Çarşamba günü vatandaşlarından dışarı çıkmamalarını istedi. Biliyoruz ki, Amerikalı ajanlar Bali'de darbe hazırlığında...
Başka birisi kendi kendine büyük plan üzerine düşünüyor. "Büyük plan", Endonezya'daki Müslüman hareketin parçalanmasına ilişkin. Burada Müslüman olmayanların kullandıkları bir kelime var; "Bahasa" Bali dilinde "endişeli" anlamına geliyor. Caddelerde asıl konuşulan da bu endişe.
Endonezya dünyanın en büyük Müslüman ülkesi. Fakat Bali'de Hindular ağırlıkta. Endonezya'nın birçok bölgesinde etnik ve bölgesel çatışma Mayıs 1998'den bu yana yoğunlaştı. Bali sakindi, tek rolü turizmdi.
El Kaide'nin varlığı
Burada başka bir sorun da El Kaide'ye mensup militanların varlığı ve örgüte potansiyel desteğin olacağına duyulan inanç.
Bir gazeteci "neden Müslümanlığa inanan birisinin El Kaide'ye de inanacağı düşünülsün ki" diye soruyor. Bu adil değil ona göre. Belki de sorulara gerçek cevabı vermek için henüz erken. Fakat birçok Endonezyalının, İslami grupların aktif olduğu bölgelerde hareketlenmelerin olabileceğinden şüphesi yok.
Cemaat-i İslam'ın lideri Abubakar Ba'asyir, terörist aktiviteler için bahane olabilir mi?
İşaretlere bakalım;
Fathur Rohman al Ghozi, Ba'asyir'in öğrencisi. Manila'da bir tonluk TNT bombalarıyla yakalandı. "Bombacı Mike" olarak anılıyor ve bomba imalatı konusunda uzman olduğu söyleniyor.
Agus Dwikarna, Endonezyalı bir Müslüman, Ba'asyir'e bağlı bir aktivist. İki ton C-4 bombasıyla Manila'da yakalandı.
Taufik Abdul Halim, Malezyalı, Ba'asyir'e yakınlığıyla biliniyor. Geçen Ağustos ayında Jakarta'da bir otobüse bomba koyma eyleminin planlarıyla yakalandı.
Dosyaları aktarmaksızın, Singapur ve Malezya'da Ba'asyir'e hükümet olarak yakınlıktan bahsedilebilir.
Endonezya'da birçok iletişim aracı Ba'aasyir'in denetimi altında. Bu listede Bali yok ve CIA'ye bu çok ilginç geliyor.
Büyükelçi Amerikalıları uyarmıştı
ABD Büyükelçisi, Ralph L. Boyce geçenlerde şöye dedi; "Bütünlüklü düşünmeliyiz. Amerikalıların güvenliği için Aralık'tan beri El Kaide'nin terörist faaliyetlerini izliyorduk. Afganistan'dan çıkan militanların Güney Doğu Asya'ya geleceği biliniyordu... Eylül'den itibaren de uyarılarımızı yoğunlaştırdık..
Sorunu açıklamak için birçok şey düşünmek gerekir. Bu yaz Endonezya için çok zor bir dönemdi. Suharto'nun ülkede neler yaptığını artık herkes biliyordu. Suharto sorunları kapalı kapılar ardından çözemiyor artık.
Birçok radikal İslami grup Batı karşıtı gösteriler yapıyordu. Amerikalıların Sukarno zamanından beri bölgedeki politik gelişmeleri yakından takip ettiği zaten biliniyor.
Şimdi Endonezya'ya Soğuk Savaş döneminin sorularıyla mı yoksa Harvardlı profesör Samuel Huntington'un soğuk savaş sonrası teorisiyle mi bakacağız. Bence düğüm noktası burada.
Endonezya'da krizin adresi açık: Başkan Megawati Sukarnoputri pasif politikalar izliyor. Oldukça ironik, Endonezya'da birçok lider açıklama yapıyor -mesela eski başkanlardan Hamzah Haz "Endonezya'da hiç terörist yok" diyor- ama, Başkan Sukarnoputri'den ses çıkmıyor.
Belki de gerçek göründüğünden daha zordur. Suharto karşıtlarının bir provokasyonundan bahsedilebilir mesela... Endonezya henüz demokrasiye tam anlamıyla geçemedi. Belki de, tolerans kültürünün henüz yerleşmediğinden de bahsedebiliriz. Ama, kesin olan bir şey var, sorunların kaynağını bulmak için henüz erken...
* Andreas Horsona'nın mektubunun orjinalini (İngilizcesi de dahil olmak üzere) www.lavaca.org/notas adresinden okuyabilirsiniz.
* İspanyolca'dan çeviren Nuh Köklü