“Hamileliğimin altıncı ayına girmiştim. Eşimin her gün sorduğu ‘kız mı oğlan mı?’ sorusuna cevap vermekten kaçmak için bahane arıyordum. Rahmimdeki gene bir kızdı. İlk kız çocuğum doğduğunda eşim hırsını çeyizimden çıkardı, her şeyi kırdı. Sonrasında da bir müddet evden çıktım gitti.
“Bu defa da ‘Eğer o kızı doğurursan başımı alıp Rusya’ya gideceğim’ dedi. Kocam beni nişanlıyken kaçırdığı için ailemle küsmüştüm. Eğer o bizi terk edip gitseydi tek başıma kalacaktım. Böylece para verip bir doktor bularak kızımı kendi ellerimle ‘öldürdüm.’”
Azerbaycan’da Qafgazinfo’ya konuşan Sharafat Nabiyeva (43 yaşında) kürtaj olduktan sonra “kendisinin ve doktorunun işlediği bu ‘ortak suçtan’ dolayı ciddi şekilde hastalandıklarını” söylüyor ve “bunun Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olduğunu” düşündüğünü belirtiyor.
Azerbaycan doğan çocukların cinsiyet dağılım eşitsizliğinde Çin’den sonra ikinci sırada geliyor. Ortalama olarak doğan her 100 kız çocuğuna 105 oğlan çocuğu düşmesi gerekirken, Azerbaycan’da bu oran her 100 kız çocuğuna 116 oğlan çocuğu şeklinde. Azerbaycan’ı Ermenistan, Gürcistan, ve Kore takip ediyor. Seçici kürtaj da, kız çocuğu doğumlarına karşı bir “önlem” olarak yaygın ve toplumda kabul gören bir uygulama. Araştırmalara göre, Azerbaycan’da her 100 kadından 70-80’i kürtaj oluyor.
“Son kürtajdan sonra kocamdan yine iyi bir tavır görmedim. Kocam bizi bıraktı ve Rusya’ya gitti. Bunun olacağını bilseydim kızımı öldürmezdim.
“Ağır geçen kürtajımdan sonra Parafsöriyazis hastalığına (ileri derece bir deri hastalığı) yakalandım. Bütün cildim yara ile kaplandı, yüksek dozajda ilaç tedavisi almaya başladım. Yüksek hormonlardan dolayı aşırı kilo aldım. Bir gün ise karnımda bir hareket hissettim. Doktorun muayene ettikten sonra bana söylediği şeyi duyunca aklımı yitirdim.”
Sharafat altı aylık hamileymiş, bu sefer bir oğlan çocuğuna. O kadar ağır ilaçlar kullandıktan sonra hamile kalabilmesi doktorlar için bile bir mucize olarak algılanmış. 19 ve 20 yaşlarında iki kızı olan bu kadın bu sefer de bir oğlan annesi oldu. Şimdi torunu ile oğlunun arasında beş yaş fark var.
Sharafat’ın hikayesinde acı veren sadece seçici kürtajdan etkilenen bir “bebek” değil, aynı zamanda bir kadın, psikolojik şiddete maruz kalan bir çocuk, gelenekler (nişanlısına kaçmış kız çocuk, “oğlum olsun hastalığı”), umutsuzluk, cinsiyet eşitsizliği, okuma yazma bilmeme, malpraktis gibi noktalar var.
Ne yazık ki günümüzde bu durumu yaşayanlar az değil. Bazı aileler, ceninin sağlık durumundan önce cinsiyetini öğrenmek istiyorlar. İsteklerine uygun olmadığında da, yani doğacak çocuk oğlan değil de kızsa, kürtaj olmak çevre tarafından oldukça normal karşılanıyor.
Azerbaycan’da kürtaj bir gelenek haline geliyor. Seçtikleri cinsiyette bir çocuk dünyaya getirmek için ultrasona giriyorlar. Kürtaj bir grup tarafından "cinayet" olarak görülse de, onu yasakla durdurmak imkansız. Sorunun yasal tarafı uygulamada geçersiz kalıyor.
Avukat Khayal Feyzullayev'e göre, hamileliğin yapay bir şekilde sona erdirilmesi için gerekli koşullar (kocanın ikinci grup engelli olması, kadın veya erkeğin mahkumiyeti, tecavüz, sağlık durumunu etkileyecek hamilelik vb.) 1999 yılından beri Sağlık Bakanlığı'nın ilgili kararına yansıtılmış. Bu karara göre seçici kürtaj ve hamileliğin 12. haftasından sonra gerçekleştirilen kürtaj “cinayet” sayılıyor. Ancak kürtaj 22. Haftaya kadar uygulanıyor.
Cinayet Kanunu’nun 141. Maddesine göre “kanunsuz kürtaj” sağlık kuruluşları dışında veya doktor unvanı olmayan kişiler tarafından yapılan kürtaj olarak tanımlanıyor. Hamileliğin bu şekilde sonlandırılması sonucunda eylemi gerçekleştiren kişi 200 Manat (752 TL) para cezasıyla, eğer çok ağır bir ihlal varsa hapis cezasıyla cezalandırılabiliyor.
Ancak şimdiye kadar yasadışı kürtaj nedeniyle yargılanan bir doktor yok. Bir grup sosyolog kürtaj yasağı talep ediyor ancak bu bir çıkış yolu değil. Örneğin Hindistan’da 1994 yılından beri doğacak çocuğun cinsiyetini öğrenmek yasaklansa da her yıl binlerce kürtaj ve seçici kürtaj gerçekleştiriliyor.
Azerbaycan’da ise kürtajla ilgili istatistiklere ulaşabilsek de cinsiyete bağlı seçici kürtaj konusunda net rakamlara ulaşmak mümkün değil.
Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Azerbaycan’da 1985’te 100 kız çocuğuna 107 erkek çocuğu düştüğü belirtilirken bu rakam 2010’da 117’ye çıkıyor, 2013’te ise 116 oluyor. Raporda bunun dışında geçtiğimiz 50 yılda (1961-2010) Azerbaycan'da doğum oranlarında önemli bir düşüş olduğu belirtiliyor. Kadın başına düşen ortalama doğum oranı 1961’de 5,6 iken 2010’da bu ortalama 2,3’e geriliyor. Ailelerde ikiden fazla çocuk doğurma isteğinin azalması, her iki cinsiyetten birinin arzulanması (kız çocuk veya oğlan çocuk), ve kürtajı teşvik eden diğer faktörler bu düşüşte önemli yer kaplıyor. Peki biz bu problemin bu kadar derinleşmesine nasıl sebep olduk?
Kız çocukları yok edilirse tüm çocukları kim dünyaya getirecek?
Azerbaycan’da seçici kürtaj sorununun özünde, soyu koruma fikri ve “ancak hasta bir adamın kız çocuğu olacağı” inancı yatıyor. “Ne mutlu ki bir kızım yok” gibi sağlıksız tesellilerin altında yine cehalet yatıyor. Sonuçta karanlıktan şikâyet eden bir kişi mum yakarak ışık oluşturabilir. Öyleyse neden kalıplaşmış yargılardan bağımsız düşünemeyen sayısız insan var? Ve neden çoğu insan oğlan çocuğu beklentisiyle kendisini ultrason muayenehanesinin kapısında buluyor?
Jinekolog Arzu Maharramova, erkeklerin hala fetüsün cinsiyetini belirleyenin yalnızca kadın olduğunu söylediklerini ve hastalar arasında bu tip tartışmalara sık sık rastladığını belirtiyor:
“Kadının çocuğu olmadığını söyleyerek başka kadınlara giden pek çok aptal adam var. Oğlan çocuk isteyen de kız çocuk isteyen de bundan kadını sorumlu tutuyor. Kürtaj olma süreci acı verici ve riskli olduğu için hiçbir kadın bundan mutluluk duyarak kürtaj olmaya gitmiyor. Ancak ne yazık ki kırsal alanda gebelik önleyici yöntemlerin kullanım oranı da oldukça düşük. Bu bir propaganda meselesi.”
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’na (UNFPA) göre Azerbaycan’da "doğum kontrol yöntemi" olarak hala ilk sırada kürtaj geliyor. Örgütün araştırmasına göre, 15-49 yaş grubundaki kadınların yalnızca yüzde 14’ü modern yöntemler kullanırken yüzde 41’i geleneksel, yüzde 45’i ise başka yöntemler kullanıyor.
Yıllar içinde doğum ve kürtaj arasında ilginç bir nokta ortaya çıktı. Örneğin, resmi istatistiklere göre, 2013'te 171 bin 508 doğum ve 27 bin 892 kürtaj gerçekleşmiş. 2014’te ise 168 bin 889 doğum ve 27 bin 220 kürtaj gerçekleşmiş. Doğumda bariz bir azalma olurken kürtaj sayısı değişmemiş. Sonuç olarak, doğum kontrolü yöntemlerinin kullanımının daha az olması, istenmeyen gebelik ve kürtaj ile sonuçlanıyor. Bu, toplumdaki cinsel sağlık eğitimin zayıf olduğu gerçeğinden kaynaklanıyor.
“Oğlum olsun!” anlayışının ağır sonuçları
UNFPA’ya göre, 100 kız çocuğu doğmasına karşılık 116 erkek çocuğu doğmaya devam ederse 2050 yılına kadar endişe etmemiz gereken çok daha fazla sorunla karşılaşacağız. Nüfusun daha fazla erkekten oluşması, erken evliliklerin artması, aile içi şiddet, cinsiyet eşitsizliği, insan ticareti gibi ciddi sorunlara yol açacak. Bugün bu sorunların birçoğunu halihazırda yaşıyoruz.
Kısa bir süre önce milletvekili Aydın Mirzazade bu konudaki istatistiklerin tartışılması gerektiğini belirtti. Mirzazade’nin açıklamasına göre, 2015-2016 eğitim öğretim yılında 51 bin 10’u kız çocuğu 60 bin 207’si erkek çocuğu olan toplam 111 bin 217 kişi dokuzuncu sınıfı tamamlayacak. (Azerbaycan’da zorunlu eğitim 9 sene).
Milletvekili ayrıca bu yıl 89 bin 325 kişinin 11. Sınıftan mezun olacağını ve bunların 39 bin 643’ü kız çocuğu, 49 bin 682’sinin oğlan çocuğu olduğunu hatırlattı. “Bu, 5-10 yıl sonra evlenmek isteyen erkekler açısından da bir sorunla karşılaşacaklarını gösteriyor” diye ekledi. İnsanlar daha doğmadan önce cinsiyet ayrımcılığına ultrason muayenelerinde, gelenekler ve sosyal baskılar aracılığıyla maruz kalıyor. (RE/EÜ/ÇT)
* Bu makale 2016 yılında Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun (UNFPA- Azerbaycan) “Kız Çocuklarının Teşviki ve Seçici Kürtajla Mücadelede Medyanın Rolü” projesi kapsamında yapılan yarışma için yazılmış ve birincilik ödülünü kazanmıştır.
* Bu haberi Elif Ünal bianet için çevirdi.