Bu arada Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da Milliyet yazarı Taha Akyol'a yaptığı açıklamada Kıbrıs sorununun çözüm bulunması yolunda farklı bir yol izleyeceğinin mesajlarını verdi.
Erdoğan eski tarz çözümden yana
Başbakanlık görevini aldıktan sonra yaptığı bu açıklamada Recep Tayyip Erdoğan, 1960'da Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile Yunanistan Başbakanı Karamanlis'in yaptığı gibi bir zirve ve onun sonuçları ile zamanında Kıbrıs sorununda bir antlaşma yaptıkları gibi, kendisinin de Yunanistan Başbakanı ile bir araya gelerek bu sorunu çözmeleri teklifini yapacağını ifade etti. Araya Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler'in (BM) girmemesi için bunu yapacağını söyledi.
Tabi ki soğuk savaş koşullarında, iki NATO üyesinin, NATO bünyesindeki yarayı da gidermek için yaptıkları bu girişimin bir alt yapısı vardı. .Üstelik 1960' da Kıbrıs, İngiltere'nin sömürgesi idi. Kıbrıs'ta 1960 da antlaşmayı yaratan durumun bir asli tarafı da İngiltere idi. Şimdi durum daha değişik özellikler gösteriyor.
Kıbrıs'ın AB üyesi olduğu unutuluyor
En azından Kıbrıs, 16 Nisanda AB üyesi olma yolunda yeni bir merhaleye kavuşmuş olacak. Üstelik soğuk savaş da yok. Bu durumda ister istemez Türkiye, İngiltere ve Yunanistan'dan ayrı olarak artık AB olgusu da meselenin doğrudan tarafı olacaktır..
Yani Annan Planına dayalı bir çözümün Denktaş ve Türkiye'deki şahinlerin oyunu ile tıkanmasından sonra, artık ortaya bir de Kıbrıs'ın AB üyeliği nedeni ile yeni bir durum çıkacaktır...Bunu görmemek olanaksızdır. Yani AB' de tüm ilişkileri ile meseleye taraf olacaktır. Hem Türkiye'nin AB süreci, hem Kıbrıs'ın AB üyeliği, meseleye farklı zeminler getirecektir. Ayrıca BM de meselenin tarafıdır.Yani artık mesele yalnız Türkiye ve Yunanistanın meslesi olmayacaktır.
Bu durumda Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye'yi en fazla bu çıkmazdan kurtaracak olan unsur, Yunanistan ile Türkiye'nin bir zirvede meseleyi yalnızca ele alması değil, ama ayni zamanda 16 Nisan'daki, AB zirvesinde Kıbrıs'ın AB'a üye olma yolunda atacağı kesin adım sırasında, sorunun Annan Planına bağlı çözümünün bir ek olarak Kıbrıs'ın AB üyeliğine bağlanmasıdır.
Kuşkusuz bunun gerçekleşmesi için en başta Türkiye'nin bu alanda Denktaş'ın yarattığı ve Türkiye'nin inandırıcılığına da uluslararası kamuoyu önünde yara alan tutumunun yol açtığı güvensizliği giderecek kararlı bir tutum sergilemesidir. Türkiye bunu kısa sürede sergilemezse artık kesin olan durum, Kıbrıs sorununun 16 Nisandan sonra artık doğrudan AB meselesi olacağı gerçeğidir.
Bu yüzden. de artık 1960'ın tekrarı zorlaşacaktır. Kıbrıs'ın Rum tarafı da bu "başarıyı" düşünmek zorundadır. Çalışan Halkın İlerici Partisi (AKEL)Merkez Komite Bürosu'nun 14 Mart 2003 tarihinde aldığı ve açıkladığı kararda "Kıbrıs sorununa Annan Planı temelinde çözüm bulunması uğraşılarının devam etmesi" çağrısı yapılmıştır. Bu olumludur. Fakat bunun bir anlam ifade etmesi için 16 Nisan'daki AB zirvesinde Kıbrıs'ın üyeliği ele alınırken buna atıf yapılması gerekmektedir.
Fakat bizim basınımıza yansıdığı kadarı ile AKEL Genel Sekreterinin AKEL MK Polit Bürosu kararından sonra bir açıklaması vardır. 16 Nisan'daki zirvede Kıbrıs'ın üyeliğine Annan Planın eklenmesini kabul etmediği yazılmıştır.. Bu doğru ise o zaman bu iş nasıl olacak.?
Bir yandan Annan Planına bağlı çözüm uğraşlarının devam etmesini dileyen AKEL MK Politbüro Kararı, öte taraftan AKEL Genel Sekreterinin zirvede Annan Planına atıf yapılmasını kabul etmeyen açıklaması.
Denktaş'ın tuzağına herkes düşecek
Eğer Kıbrıs Rum tarafı, Denktaş'ın kendilerine sunduğu bu "başarı" ile yani dar çıkarları ile yetinirse, o zaman da uzun bir süre daha Kıbrıs'ın bölünmesine katkı yapmış olacaklardır. Yani Denktaş'ın herkese kurduğu tuzağa hep birlikte düşmemizi sağlayacaklardır. Sorun çözümsüz kalacak ve Kıbrıs 'ın esas aslı taraflarından biri olan Kıbrıs Türk toplumuna rağmen bir sonuç oluşacaktır. Kıbrıs sorunu devam edecek, yani tehlike ateş kes antlaşması bile olmadan sürecektir.
Bu durul adanın daha uzun yıllar siyasi gerginlik içinde çalkalanmasıdır. Yalnız Kıbrıs değil ama ayni zamanda Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlikler de sürecektir. Türkiye'nin AB prespektifi de yara alacak. Böylece Türkiye'deki şahinlerin hem iç, hem dış politikadaki sertlikleri artacaktır.Bunun da bu coğrafya'ya hiç huzur getirmeyeceği açıktır...
Bu bakımdan en akıllı yol, bugün tıkananın yeni bir umutla kapısını 2004 Mayısına kadar açık tutacak olanın gerçekleşmesidir. Bu da 16 Nisan'daki AB zirvesinde Kıbrıs'ın üyeliği ele alınırken söz konusu karara Kıbrıs'ın üyeliğinin Annan Planına bağlı bir çözüme açık kalacak şekilde karar bağlanmasıdır. Bu gerçekleşirse şahinlerin bu coğrafyaya kurduğu tuzak bozulacaktır.(NK/BB)
*Yeni Düzen Gazetesi'nde yayınlanan makalenin ara başlık ve vurguları Bianet'e aittir.