Uluslararası gazetecilik kriterlerinde, "GİZLİ" belge yayımlamak, "devlet sırrı" olan dokümanları kamuoyunun bilgisine sunmak veya haberlerde "soruşturmanın gizliliğini ihlal" eden verilere başvurmak yasak değil
Uluslararası basın meslek örgütleri, basın ve ifade özgürlüğünü savunurken "araştırmacı gazeteciliği" teşvik etmekle birlikte, haberciliğin doğru olgular etrafında yapılması, kamu yararına yanıt vermesi ve haberlerin güncel olması gibi kıstasları gözetirler.
Gazeteciler GİZLİ olanı öğrenmek, duyurmak ister
Türkiye'de Devlet Sırrı'na ilişkin konulara net bir çerçeve oluşturan bir yasa bulunmamasına rağmen "kamu güvenliği" ve "devlet otoritesini korumak" adına devlet organlarına ait her tür dokümana "GİZLİ" belge olarak bakılır.
Ancak ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada gazeteciler, bu tür belgeleri bulmak, incelemek ve yayımlamak isterler. Kamu makamları da, gazetecileri kendi çalışma sahlarına habercileri sokmak istemezler. Gazeteciliğin özünde bir gerçeği ortaya çıkarmak olduğuna göre bu alan mücadelesi hiçbir zaman son bulmaz.
Kamu yararı varsa GİZLİLİK biter!
Günümüzde bu gibi hassas ve ağır bedelli suçlamalar karşısından basın temsilcilerinin dayandığı en önemli güvence "kamu yararı" ilkesidir. Bir olayın herhangi bir özelliği dolayısıyla kamuoyunun gerçekleri öğrenme hakkı ve halkı bilgilendirme görevine yanıt vermesi durumunda "GİZLİLİK"e dair bir suçlama geçersizdir.
Söz konusu veya iddia "darbe planlamak" olunca yargıdan sadece gazetelerin susturulması veya gazetecilerin yargılanması şeklinde tek yanlı bir yaklaşım gösterilmesi, "Gerçekten bir darbe planı oldu mu?" gibi en anlamlı ve kamuoyunun merak ettiği sorunun yanıtsız bırakılmasıdır. Asıl araştırılması gereken bu yön, konunun iftira olup olmadığını ortaya koyacaktır.
Gazetecinin görevi saklıyı görünür kılmaktır
Varsa bir suçun ortaya çıkarılması hiçbir şekilde gizliliğe takılamaz. Asıl kamu yararı, "her ne yolla olursa olsun kamu güvenliği" değil; antidemokratik uygulamaların tespiti ve cezalandırılmasıdır.
Nokta dergisi yayın yönetmeni Alper Görmüş hakkında, 2004 yılından bu yana iki darbe planı yapıldığına ilişkin bir haberden açılan dava, tam da bu nedenle, darbe günlüklerinin gerçekten de Orgeneral Özden Örnek'e ait olup olmadığı araştırılmadan son bulamaz.
Türkiye'de her dönemde bir gazete veya medya grubu diğerlerine göre iktidar ve diğer kamu makamlarının gönlünden taht kurmuştur. Bilgiler, belgeler, randevular, akreditasyonlar daima ve ağırlık olarak o gazetecilerden geçer.
Askeri kaynaklı bilgi ve belgelerin Taraf gazetesine servis edildiği dahi düşünülse bunun üzerinden olsa olsa bir deontolojik tartışma yürütülebilir. Gazeteciler, meslek kuruluşlarıyla bu konuları gündeme getirir ve tartışırlar. Ancak meslek kuruluşları bu ve benzeri sorunları tartışmaya hiç bu kadar hazırlıksız görünmediler. Belgelerin sahte çıkması durumunda bir basın ahlak tartışması ve bunun yanı sıra bir cezai yaptırım konusu olabilir.
Genelkurmay Başkanlığı veya herhangi bir kamu kuruluşunun kamuoyunun "iyiliği için" ondan bilgi gizlediği, onu yanılttığı veya onu adına suç işlettiği gibi her bir vatandaşın doğruluğunu öğrenmek isteyeceği iddialara ilişkin belgeler, gazetecilere bedel çıkartamaz.
Basın Kanunu, Askeri Savcıyı da bağlamıyor mu?
Genelkurmay Askeri Savcılığı, Dağlıca baskının askeri makamlarca önceden bilindiğini ortaya koyan bir belge yayımladığı için Taraf gazetesinden "elindeki tüm belgeleri" istedi ve gazeteye 7 Temmuz'a kadar süre verdi.
Hakim Yarbay Zekeriya Duran imzasıyla gazetenin genel yayın yönetmenlerine gönderdiği yazıda, kısaca, "Elinizdeki baskın ihbar raporunu ve diğer belgeleri teslim edin, yoksa biz kolluk kuvvetleri aracılığıyla alırız" dendi.
Duran, bir savcı olarak gazeteye mesajını biraz daha ileri taşıdı: "Keza elinde bulunduranlarca bu belgelerin henüz ifşa edilmemesi bir şans olayıdır ancak böyle bir şansın sonsuza kadar devam etmesini ummak ve hayal etmenin de ulusal güvenlik açısından ciddi bir tedbirsizlik olacağı izahtan varestedir."
Yasa: Gazeteci haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamaz
Basın Yasası'nın "Haber kaynağı" başlıklı 12. maddesi Askeri Savcılığı da bağlar. "Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz."
Haber kaynaklarını gizliliği ilkesi, gazetecilik mesleğine tanınan evrensel bir haktır ve de tartışma konusu edilemez. Bu nedenledir ki, Nokta dergisine yapılan baskın ve yayınlara konu verilerin kopyalanması basın tarihinin en hazin olaylarından biridir.
Gerektiğinde ve mümkün olduğunda "gizli bilgileri temin etmek" ve onları "haberleştirmek" bir gazetecilik faaliyetidir.
Ergenekon Operasyonu'nda evleri basılarak ve kamuoyunun gözleri önünde gazetecilerin gözaltına alınarak günlerce gözaltında tutulmalarının kabul edilemeyeceği gibi. Kamuoyu nezdinde bir temsil özelliğine sahip bir gazeteciyi gözaltına almayı göze alıyorsanız, elinizde onu tutuklayacak ağırlıkta bilgi ve belgeniz vardır demektir. Başka hiçbir çare yoktur. Tersi, bir yargı pratiği açısından bir fiyasko olarak değerlendirilmelidir.
Her durumda savcılar ve hakimler, "belge bulundurma hakkı"nın ötesinde gazetecinin bir suç merkezinde bulunduğunu güçlü kanıtlarla ortaya koymak durumundalar. (EÖ/EZÖ)