Atatürk Orman Çiftliği'nde köy yapma projesini durdurduk. Hem de 1 haftalık mütevazi bir kampanya ile kazandık. Bunu ne bir imza kampanyası, ne bir dava açma ne de başka bir işle yaptık. Bir dizi işi kampanya olarak örgütledik.
Önce biraz arka plan diyelim;
Gezi direnişi ile milyonlar sokağa çıktığında günlerce şiddete karşı durmaktan herkes sağırlaşmıştı. Politikacılar dahil herkesle konuşmak istiyorduk. Ne zaman direniş bir meydana sığmaz oldu, ne zaman diğer parklara taşıp forumlar oluştu, daha çok konuşmaya başladık. Akıllarda bir soru vardı. Eğer seçimlerin sonuçları Gezi direnişini yansıtmazsa, durumumuzun ne olacağını sorguluyorduk. Bir de, daha yakın olan yerel seçimlerde bu resmi nasıl değiştireceğimizi düşünmemiz gerekiyordu. Ya bizim fikirlerimizi savunan adayımız olacaktı, ya da adayı bizim fikirleri savunur hale getirecektik. Yani bilinen dinamiklerin dışında bir adım atmamız gerekiyordu.
İşte böylesi bir arka planda, yerel yönetimlerin ne yaptığını bilmek çok önemliydi. 7 Temmuz Pazar günü, bu tartışma sonrasında Belediye Meclisi sayfasına bakmıştık. Her ayın ikinci haftası meclis, gündemi konuşuyor, kararları alıyordu. Gündemi özetlersek:
1-) Temmuz-2013 gündeminde 148 madde vardı.
2-) 148 maddenin 91’i imar değişikliğiydi.
3-) Diğer maddeler tam bir komediydi. Ama AOÇ’ye köy yapma planı ise biraz trajediydi.
Akşam forumda tabi ki AOÇ’ye köy kurma projesi tartışıldı. Harekete geçme kararı alındı. Meclis üyeleri ile görüşülecek, köy kurma ile ilgili proje ve belgeler bulunacak, toplantılar için takip ekibi oluşturularak izlenecek, etkinlikler düzenlenecekti.
İlk gün meclis üyelerine 128. maddeyi sorduk ve akşam ilk ekip “30 dakikada 40 maddeyi oylayan” meclisi seyrettik. Projeye dair Turizm Komisyonu’nun 1 sayfalık raporunu bulduk. Tabii ki hemen sosyal medyada paylaşarak bütün Ankaralıları haberdar ettik. Çarşamba gününe toplu olarak izlemeyi, bütün forumları haberdar etmeyi karara bağladık.
İkinci gün, meşhur projeyi bulduk. Kent konseyi, 2 paragraflık bir yazıda “Atatürk Orman Çiftliği arazisinde geleneksel tarım ve hayvancılık kültürümüzün yaşatılabileceği bir köy kurulması” gibi ısmarlama bir karar almıştı. Yine meclis üyeleri ile görüşmeyi sürdürdük, meclis toplantısını izledik. Kent konseyi kararını sosyal medyadan paylaşarak skandalın duyulmasını sağladık.
Üçüncü gün ise, sosyal medyadan duyuruya ağırlık verirken Bianet’in yayınladığı yazımız ile detayları toplu olarak herkesle paylaştık. Hem de belgelerine kadar. Akşam belediye meclisi önünde toplanarak, gündeme gelme ihtimali olan maddeyi dışarıdan ve içeriden izlemek için yola çıktık.
Ancak bir gariplik vardı. Meclis önüne bir tır, iki otobüs yerleştirilerek alan daraltılmış, 300 kadar sivil giyimli ANFA çalışanı ve belediye kameraları getirilmiş, iki otobüs çevik ve bir TOMA ise uzakta konuşlanmıştı. Hatta toplanma saati olan 18:00’a 10 dakika kala ANFA çalışanlarını karşı binaya alarak pusu bile kurmuşlardı.
Çok duygulandık. 1987’de Keçiören’de kurulan A Takımını biliyorduk. Sivil giyimli ANFA görevlilerinin orada “halkı temsil” ederek şiddet uygulayacağını da biliyorduk. Beş kişinin meclisi izleyeceği, 50 kişinin de avluda meclis üyelerine dövizleri ile AOÇ’de köy projesine hayır diyeceği bir etkinlik bir anda önemsenmişti. O kadar önemsenmişti ki, bir belediye meclis üyesi Belediye Başkanı’na sorduğunda “Meclis toplantısını basacaklardı” diye cevap vermişti. Ama hesaplarını bozduk.
Hemen toplanma kararını geri çektik. Basını davet ettiğimiz için onlar da gördü. Daha önemlisi, bu kararı bütün Ankara’nın izlediğini anlatan notlarımız zaten belediye meclisi üyelerine dağıtılmıştı. Yani cümle alem konuyu öğrenmişti. İstediğimiz fazlasıyla olmuştu. Herkes 128. maddeyi konuşuyordu.
Perşembe günü başka bir rüzgar esti. Yurt gazetesine CHP Belediye Meclis üyeleri projenin yasa dışı olduğunu açıklamış, BBC Türkçe’de konu haber olmuştu. Yani bütün dünya duymuştu. Kısacası, herkes için taraf olma zamanı gelmişti. Ancak, o akşam, 128. Md’ye sıra geldiğinde Meclis toplantısı bitirildi. Artık son gün olan cuma karar belli olacaktı.
Cuma günü Birgün arka sayfadan, Cumhuriyet ise Ankara ekinden Çarşamba günü yaşananları verdi. Yaşananları artık herkes biliyordu. Artık karar verme zamanı geliyordu. Nitekim, Belediye Başkanı twitter’dan “ Belediye Meclisimizin böyle bir kararı yok, olmayacakta “ diyerek toplantıdan 2 saat önce sonucu paylaştı. Ancak güvenemezdik.
Akşam toplantıya süpriz bir şekilde belediye başkanı da katıldı. Toplantı çok fırtınalı geçti. Normalde 30 dakika süren toplantılar bu sefer bir buçuk saat sürdü. Belediye başkanı toplantıyı bitmeden terk etti ve çıkarken AKP’li meclis üyelerine “maddeye ret oyu verin” diyerek çıktı. Yani karar geri çekildi, yani kazandık.
Cuma akşamı Antikapitalist müslümanların da katılımı ile gerçekleşen forum iftarında kutladık bu haberi. Evet kazanmıştık. Yıllarca süren davalar, tartışmamalar sürerken bunları yana bırakıp, forum olarak bir kararı tam beş günde sonuca dönüştürmüştük. Pazar günü Birgün ve Radikal bu haberi verince zaferimizde bilinir olmuştu.
Bütün bunları yaparken, herkesi kattık. Belgeleri paylaştık. Herkesi muhatap aldık. Belediye meclisinin CHP ve MHP’li üyelerini bilgilendirdik ve AOÇ’nin daha fazla talan edilmesine izin vermemelerini istedik. Süreç boyunca Belediye Başkanı da dahil kimseyi hedef almadık ama herkesi taraf olmaya çağırdık. Net bir sorun üzerinden net bir hedef koyduk; Projenin belediye meclisinde reddedilmesi. Sorunu ve getireceği sonuçları, basın, sosyal medya ve birebir ilişkilerle yaygınlaştırdık.
Gezi direnişi çok şey kattı bize. Biz de bir şey kattık. Bu adımı büyüteceğiz tabii ki.
Anıtpark Forum’un bu konudaki yeni kararını sizinle paylaşalım: Bu daha başlangıç! (ÖA/NV)
* Önder Algedik, Anıtpark Forum (350 Ankara aktivisti)
** Fotoğraf: Tanju Gündüzalp