Maraş'ta kıyım yapılırken henüz ana rahmine düşmemiştim. Yörükselim mahallesinde evimizin hemen arka sokağında arkadaşımın babası Şah İsmail'in kafası komşusu tarafından balta ile ikiye ayrıldığında yoktum. Cellâdını arkasında görünce kapısını çalmış, alevi olan diğer komşusu korkudan açamamış kapıyı ve komşusu baltayla almış cancağızını.
Annemler aşağı sokakta Salih Pekin'in evine kaçabilmişler güvenli diye. Evin hanımı Emine teyze gelen kurşunlara karşı ellerini açıp çocukların önüne durmuş, kurşun kendisine değmeyecek gibi. O evin penceresinde ablam, iri bir adamın genç bir kızı duvara doğru tek eliyle kaldırdığını ve diğer eli ile de boğazını kestiğini görmüş çocuk gözleriyle.
Gözleri görmeyen Cennet teyzenin kafasını lağım çukuruna koyup üstüne de at arabası devirmişler.
Çamlık dediğimiz tarafta, köylerde yaşayan Kahraman Maraşlılar, baltalar ile nacaklar ile kazma kürekler ile gelmişler, bizim mahalle şehrin en uç köşesi olduğundan köşedeki evleri yakmışlar, hani bir kâğıt önce kenarlardan yakılır ya işte öyle düşünmüşler tüm mahalleyi yakmaya, cancağızları yakmaya.
Sonra evleri askeriyeye yakın olanlar oraya kaçmışlar. Bir asker mahalleliyi yanlış yönlendirerek dışarıda bekleyen katil sürüsün önüne atmaya çalışmış, bunu fark eden annem "gitmeyin faşikler orada" diyerek olası bir imhanın önüne geçmiş.
Evet, henüz anamın tahminde değildim o zamanlar. Ancak anlatılanlar her daim aklımda ve düşümdedir. Üç-beş günde bir sanki yaşamışım gibi rüyalarıma girer bizzat yaşamadığım vahşet.
Birileri artık konjonktüründe etkisiyle vicdanının sesini dinleme başladı. Oysaki vicdan, hiçbir dünyevi sınır tanımadan haykırmalıdır kendisini. Geçen hafta bir televizyon programına katılan dönemin Maraş hakimi bir şeyler anlatmaya çalıştı. Yine dönemin doktorlarından birisi konuştu bir gazeteciye.
Maraş kıyımı Yezidi, Muaviyeyi, Ebu Suud Efendiyi kıskandıracak ölçüde bir insanlık trajedisidir.
Ben yoktum ama şimdi varım ancak bu kıyımı yapanlar da var. Ve hala oralarda bir yerlerdeler. Belki alışveriş yaptığım bir esnaf, belki Ulucami'nin oradaki parkta muhabbet ettiğim bir hacı amca, beklide en yakın arkadaşlarımdan birinin babasıdır.
Merak eder dururum, can aldıkları yerden geçerlerken ne hissederler. Şimdiye kadar hep mağdurlar, konuştu o taraftan çıkıp da vicdanım rahatsız demedi.
Acaba hala haklı olduklarını mı düşünürler?
Ancak bu ülkenin vicdan sahibi, ahlak sahibi, iman sahibi insanları ne kadar bu kıyımın asıl faillerinin ortaya çıkması için mücadele ederlerse ve yaşananların çok büyük bir insanlık dramı olduğunu inanlık aleminin yüzüne haykırırlarsa ancak o zaman birilerinin vicdanları her şeye rağmen dile gelecektir.
Bu anlamda kıyımın mağdurları bizler gelecek 24 Aralık'ta tüm onurlu insanları trajedini olduğu yere gelip haykırsın karanlıklar aydınlatılsın, aydınlıkta herkes birbirinin yüzünü görür nasılsa. (ss/hk)