Belçika vatandaşı 1957 doğumlu Ruggiu, Beyaz Hutu olarak tanınan bir eğitmen iken Afrika'da Anvers civarında yaşayan Hutularla yakın dostluk kurmuş... Rwanda'da Bintepe Radyo ve Televizyonunda gazeteci ve sunucu olarak çalışmış. Ruanda'nın başkenti Kigali'de Hutuların aşırı milliyetçi sesi olan radyonun sorumluluğunu üstlenmiş.
1994 yılının 6 Nisanında Devlet Başkanı Habyadimana'nın öldürülmesiyle başlayan Hutuların Tutsilere yönelik kitlesel saldırısını özel olarak kışkırtmış. Bölgede görevli Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü askerlerini hedef gösteren cinayet çağrıları yapmış. Hutuların Tutsilere yönelik saldırısı sırasında yaklaşık 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'nun öldürülmesini teşvik eden yayınlar yapan radyocu, ülkedeki en yaygın medya araçlarından biri olan radyoyu, gerçek anlamıyla bir nefret ve şiddet kusan propaganda aracı haline dönüştürmüş.
"Pis herifler unutmayın ki sadece et ve kandan oluşan yaratıklarsınız, hepinizi geberteceğiz" cümlesi Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi (TPIR) Mahkeme kayıtlarına geçen sözlerinden sadece bir kaçı...
TPIR kararıyla 1997 yılında Kenya'da yakalanan Ruggiu Hollanda'ya gönderilmiş. Kendisine yönelik tüm suçlamaları önce reddetmiş. Ama iç savaşta katliam ve soykırımın planlandığını anlayınca suçunu ve sorumluluğunu kabul etmiş.
TPIR, bu yayıncıyı, "bir etnik ya da ırksal grup nüfusun tümünü ya da bir bölümünü tamamen ortadan kaldırmak ya da bu grubun üyelerine şiddet uygulamak için doğrudan ve açıkça çağrı yapmaktan" suçlu bularak Tutsi nüfusuna yönelik, doğrudan ve kamuya açık bir şekilde şiddet propagandası yaptığı gerekçesiyle cezalandırdı.
Rwanda'daki "Radio Mille Collines" (Bintepe Radyosu) sorumlusu Georges Ruggiu, daha önce herhangi bir sabıkası olmaması ve Savcılıkla işbirliği yaparak bir tür itirafçılığı benimsediği için 20 yıl yerine 12 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Böylece uluslararası bir ceza mahkemesi, Afrika'da çalışmış, Belçikalı bir radyocuyu, savaş sırasında işlediği bir suçtan dolayı mahkum etmiş oldu. (Le Monde, 4-5 Haziran 2000)
Düş gücümüzü zorlayan ve akla gelmeyen katliamlar yaşandı. Hepimiz bu katliamların tanığıyız. Anımsayın... İki büyük insanlık trajedisinden biri Avrupa'nın orta yerinde Yugoslavya'da, diğeri ise Afrika'nın göbeğinde Ruanda'da yaşandı. İnsanlar soykırıma, işkenceye, bir savaş aracı olarak şiddet ve tecavüz suçlarına, etnik temizliğe uğratıldı.
Okullara, pazaryerlerine, hastanelere bombalar atıldı. Silahlı eylemlerle, nişan alınarak ve bombalar atılarak siviller öldürüldü. Savaşta böyle şeyler olur denildi. 1991-1994 yılları arasında Eski Yugoslavya'da 250 bin kişi öldü. 2 milyondan fazla kişi de ülkesinden uzaklaştırıldı. Ruanda'da çıkan iç savaşta, 6 Nisan 1994den 18 Temmuz 1994e kadar beş yüz binden fazla insan katledildi. Birleşmiş Milletler özel raportörüne göre bir milyondan fazla insan öldürüldü. Bu uygulamalar hem insan haklarının hem de uluslararası ceza hukukunun ihlalidir.
Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları hukukunun ortak paydası insan haklarının korunmasıdır. Uluslararası Ceza Hukuku (ya da savaş hukuku) örf-adet (gelenek) hukukundan doğmuştur Bu hukuk, ulusal ya da uluslararası mahkemeler aracılığıyla devletlerin yanında, ayrıca bireylerin de cezai sorumluluğunu tesis etmeye çalışır. Devletler kendi vatandaşlarının uluslararası bir suç nedeniyle ulusal mahkemelerde yargılanmasını istemezler. O yüzden uluslararası nitelikli cezai kurumların kurulması zorunluluktur.
İkinci Dünya savaşından sonra kurulan ve savaş suçlularını yargılayan Nuremberg ve Tokyo Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi bu zorunluluğun sonucu olarak kurulan uluslararası mahkemelerdir. Bu mahkemelerin uygulamaları çok önemlidir. Nitekim 1993 ve 1994 yıllarında BM Güvenlik Konseyi'nin kararıyla, Eski Yugoslavya ve Ruanda'daki insan hakları ve uluslararası ceza hukuku ihlalleri karşısında BM Antlaşmasının VII. Bölümü çerçevesinde uluslar arası Savaş Suçluları Mahkemelerinin kurulmasına ve uygulamalarına Nuremberg ve Tokyo Mahkemeleri örnek teşkil etmiştir. (Yardımcı Doçent Doktor Yusuf Aksar. Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Ceza Usul Hukuku. Seçkin Yayınları. Ankara. 2002)
Böylece bu uluslararası mahkemeler kurulurken ilk kez, BM Güvenlik Konseyi tarafından uluslararası ceza usul hukuku kuralları ve Mahkemelerin statüleri belirlenmiştir. 17 Temmuz 1998 tarihinde ise; Roma'da gerçekleştirilen Uluslararası Ceza Mahkemesi Kurulmasına Dair Birleşmiş Milletler Roma Diplomatik Konferansı sonucunda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü kabul edilmiş ve Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi niçin kurulmuştur? Böyle bir Mahkemenin statüsünün kabulü ve kuruluşu ile uluslararası toplum, soykırım, insanlık aleyhine suçlar, savaş suçları ve saldırı suçlarını işleyen kişilerin, devlet başkanı dahi olsa; bir uluslararası ceza mahkemesi tarafından yargılanıp cezalandırılmalarını, hiç bir sorumlunun adaletten kaçmamaları konusundaki isteğini çok net biçimde ifade etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri hariç...(Fİ/EÖ/BB)