23-30 Eylül tarihleri arasında 'Transit Hayatlar' adlı bir yeni Alman filmleri seçkisine yer veren İstanbul Modern, Esnek Bir Kadın filminin yönetmeni Tatjana Turanskyj'yi de İstanbul'da ağırladı.
Esnek Bir Kadın (Eine flexible Frau, 2010) bu yılki Berlinale'nin 'Forum' bölümünde gösterilmişti. Bir kadın bugünkü sosyal düzende nasıl var olabilir? Kaç santim esnerse yeni şartlara uyum sağlayabilir? Onur ve otonomisinden ödün vermeden, şüpheci ve eleştirici bir karakter olarak üstelik...
Film, Yeni Berlin'de çalışan ve yaşayan Greta'nın sosyopolitik analizini yaparken hizmet sektörünü, kolay kullanımlık işçilerden oluşan yeni küresel kapitalizmi de taşlıyor.
Çağrı merkezlerinden moda dergilerine uzanan kentin topografisini çizen yönetmen Tatjana Turanskyj, filminde 70'lerin avangart feminist filmlerinde kalan o hissi geri çağırıyor. Filmiyle yolu İstanbul Modern'e düşen Turanskyj ile "esneklik" üzerine konuştuk.
Sizce filmin kahramanı Greta hangi bağlamda "esnek" bir kadın?
Aslında bir alay var o başlıkta. Esnek bir kadının tam zıttı çünkü Greta, oldukça gururlu ve inatçı. Ben de günümüz toplumunda, yeni kapitalist düzende, esneklik ve kadın ilişkisine bakmak istedim.
Bir de Richard Sennett'ın Almancada 'Der Flexible Mensch' ismiyle yayımlanmış olan kitabı 'karakter aşınmasını' tarif eder. Kapitalizm sonrası esneklik kavramını sorgulayan, kimlik değişimini, işçi sınıfı kültürü için kişiliğin ne anlama geldiğini inceleyen bir kitap.
Ancak bence kitap, erkek bir öznenin gözünden tasarlanmış. Bense bunun kadın versiyonu üzerinde çalıştım. Bugün topluma karşı olmayan ama kalıplara da tam uymayan, kendi kurallarına tâbi kalmak isteyen bir kadın üzerine bir deneme diyebiliriz. O anlamda filmin başlığındaki "esnek", ironik bir değer taşıyor.
Yani size göre bir kadın bu yeni toplumsal resimde yer edinmek için esnek olmak zorunda değil mi?
Hayır. Bence esnek olmak şart değil, daha doğrusu esnek olmanın da bin bir farklı hali var. Örneğin "Artık ben öğretmenlik yapmıyorum, sanatla ilgilenmek istiyorum," demek de bir nevi esneklik. Bir gün, "Ben artık çiçek satıp para kazanacağım, öyle karar verdim" demek, hayat yolunda yeni yollara sapabilmek, risk alabilmek...
Bence bunlar pozitif anlamdaki esneklikler. Ama maalesef son yüzyıla bakacak olursak, bu değişikliklerin o kadar kolay gerçekleşmediğini görüyoruz. İnsanlar değişmiyor! Nasıl doğdularsa o kategoride devam ediyorlar.
Şu aralar esnek işler de söz konusu: Yarı zamanlı işler. Örneğin, hizmet sektöründe, geliri sınırlı, sosyal güvenlik haklarının olmadığı, her an atılabileceğin "esnek" işlerden söz ediyorum.
Aslında bunlar kötü işler. O sebeple bu yeni ekonomik sistem kadınlar için bir ilerleme değil maalesef.
Yine esneklikle devam etmek istiyorum, bu kez dans temasıyla bağlantısını soracağım. Filmde gördüğümüz tüm karakterlerin elastik bedenleri var, her an dans edebiliyorlar...
Aslında dansla esneklik arasında öyle bir ilişkilendirme düşünmedim. Ama dans sahnelerinin hikâyeye katkısından bahsedebilirim. Öncelikle, kendim uzun yıllar oryantal dansla ilgilendim, göbek atmaya bayılırım. Sonra ensemde bir sorun çıktı ve bırakmak zorunda kaldım.
Filmdeki o arkadaş grubunun kırda dans ettikleri sahne var ya, o benim çok sevdiğim bir şeydir; yani sahnede değil de birden spontan bir şekilde çimlerin üstünde dans edebilmek.
Ama bu sahne öylesine konmuş değil filme; öyküyle bütünleşen bir durumu var. "Müzik başladı, kendimi özgür hissediyorum, hadi dans edeyim" değil de, benim için daha çok bir ara perde faslı gibi. Piknik bence romantik bir şey ve Greta orada özgürlüğü yakalamak istiyor.
Çünkü aslında onunkiyle yanındaki Fabio'nun hikâyesi birbiriyle örtüşüyor. Fabio gerçek hayatta da dansöz, 40 yaşında bırakmak zorunda kaldı. Yeni bir eğitim gördü ve şimdi kültür yöneticiliği yapıyor; bir galeride çalışıyor ama dans etmeyi hep özlüyor. Çünkü aslen o bir dansçı.
O yüzden "Benim hayatım bu," diyerek dans etmeye başlıyor. Ve o sahnede Greta'ya dans ederken nasıl düşmesi gerektiğini öğretiyorlar. O da tipik bir Pina Bausch figürüdür, düşme hareketi. Hatta aslında o sahneye bununla ilgili bir diyalog da ekleyecektik ama sonra vazgeçtik.
Hazır piknik demişken filmin mekân seçimlerinden devam edebiliriz. Oranın Berlin olduğunu anlamak da çok zor...
Greta'nın üzerinde her anlamda büyük bir baskı var. Greta, mekân fikriyle özgürlüğü birleştirmek isteyen bir mimar ve kendine yeni bir alan yaratma ihtiyacında, mekânda farklı şeyler tasarlama peşinde. O yüzden de ortalıkta dolanıyor, terk edilmiş gibi duran sahalarda takılıyor.
İşin tuhafı, biz Berlin'de çekim yaparken o yerlere kameralarla girdik ve kimse bir şey sormadı. Filmde ise Greta bir apartman sitesine girip fotoğraf çekmek istediğinde önünü kesmişlerdi. Hem Doğu, hem Batı kısmında çektik, şehrin merkezi aslında o boş alanlar ve dediğim gibi ortalıkta bir kişi bile yoktu. Oraları bulmak için şehirde epey tur attım. Greta'nın yaşadığı yerdeki yalnızlığını göstermek için mekân çok önemliydi çünkü.
Esnek Bir Kadın feminist bir film mi? Feminist sinemayla olan bağın nasıl?
Bugüne kadar çekilmiş feminist filmlerin çoğunu izledim, biliyorum. Ben feminist meseleleri görüntüsü ya da anlatımı farklı olan bir filmde ele almak istedim. Bana göre filmin formu önemli. Gerçekleştirebildim mi bilmiyorum ama amacım değişik bir form yakalamaktı.
Feminist sinemanın genelindeki hikâye anlatımını kırmak, tıpkı senaryo gibi formu da "açık" tutmak istedim. Kahramanın sonunda kendini değiştirdiği geleneksel dramaturjinin içine hapsolmaktan, çizgisel bir anlatının ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade daha yaratıcı bir dil oluşturmak...
Bence zaten ancak o zaman özgürlükten söz edebiliriz. Benim için feminist film sadece tek bir fikirden ibaret olmamalı, daha fazlasını vermeli.
Ha, içerikten bahsediyorsak da onun yorumu izleyiciye kalıyor. Kimileri için film feminist, belki bence de öyle ama illâ öyle olması da gerekmiyor. Ben zaten feministim, neden gidip bir de feminist film yapayım ki? Bence erkekler için de bir film bu. Filmde ataerkil düzenin de yeri var. İnatçılık filmle daha çok özdeşleştirebileceğimiz bir şey örneğin.
Sence Greta gibi kadınların, ister inatçı diyelim, ister alışılmadık, günümüzde var olma şansları yok mu?
Bana kalırsa Greta gayet normal bir insan, ama içinde bulunduğu toplumda bir yanlışlık var. Bence her kadının özgür ruhlu olması çok doğal bir şey...
Oğlu bile kendisine "kaybeden" diyor. Çok acımasızca, çok sert bir yorum!
Evet, oğlunun zalim olduğu kesin. Özgür kadınların elbette hakları olmalı. Kimilerine negatif bir niteleme gibi geliyor olabilir ama aslında Greta yine de ayakta durmayı bilen bir kadın.
Evet, tökezliyor; "şimdi ha¬yatımda ne bok yiyeceğim?" diye düşünüyor, belki dışlanıyor ama son kertede bir yolunu bulup kendi kurallarıyla yaşamayı becereceğini düşünüyorum. Film bitene kadar ayakta çünkü, düşmüyor. O yüzden bence onun bir şansı var.
Evet, belki yalnız ama o sondaki açıklığı düşünecek olursak, çimlerin arasında kendine bir yol bulacak. Üstelik ayrıcalıklı bir insan: Orta sınıftan, geçim derdi o kadar da zorlayıcı değil. Belki sonra alkol veya uyuşturucuya başlayacak ve durumu daha da kötüleşecek. Onu bilmiyoruz.
Bir sonraki projeniz nedir?
Fazla ipucu vermek istemiyorum, ama filmin adı 'Top Girl'. Esnek Bir Kadının 180 derece zıddı bir kadın var bu kez. Yani Greta'nın tersine, terazinin öbür kefesindeki bir iş kadınını anlattım bu defa. Hani yüzlerinde sürekli aynı ifadeyi taşıyarak yaşamak zorunda olan kadınlardan.
Ve sonunda bu kadın stresten içine doğru patlıyor! Çünkü kızgınlığını sürekli içinde tutuyor. Dizi oyuncusu ve her şeye "tabii, olur" diyerek sosyal varlığını sürdürüyor. Yüksek basınçlı bir hayat yaşıyor, telekızlık da yapıyor. Bir gün dayanamayacak noktaya geliyor. Ama başında hırslı bir annesi var. Kızı desen sekiz yaşında, Almanya'nın top modeli olmak istiyor. Annesi "Makyaj yapamazsın" dediğinde kabul etmiyor. Korkunç bir güzellik ihtirası içinde! Sonunda bizim kadın da patlıyor. Greta kadar güçlü değil çünkü!
* Fotoğraf: Su Başbuğ